Dün Cumhuriyetin 95’nci yıl dönümünü kutladık. Sevgiyle coşkuyla her kutladığımız bayramda, ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’i büyük bir özlemle anıyoruz. Kurtuluş savaşının başladığı yıldan, Türkiye’nin kuruluşuna kadar her anda bu ülkenin bağımsız olmasını arzu etti Atatürk. Ekonomi ve tarım başta olmak üzere, her alanda büyük devrimlere imza attı. Biz belki bu yapılanları iki cümle ile anlatabiliyoruz ama o dönemde bu devrimlere imza atmak o kadar da kolay değildi. Bugün olduğu gibi, o gün de ülkenin bağımsız olmasını istemeyenler, büyük bir çaba içindeydi.
95 yıllık bir mirası bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle, sevgiyle anıyorum. Onları anlamak için sadece kutlama yapmak, süslü kelimeler kurmak yetmiyor. O dönemin tarihini, bir milletin geçmişini iyi öğrenmek gerekiyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir taraftan savaş devam ederken, bir taraftan eğitim kongresini yaptığı anları, bu ülkenin çocuklarına iyi anlatmak gerekiyor.
Ekonomide, tarımda, bilimde, muasır medeniyet çizgisini hedefleyen Atatürk’ü anlamak için sade kutlamalar yetmez. Onun ilke ve devrimlerini geleceğe aktaracak kuşaklara, Türklük bilincinin de aşılanması gerekiyor. Bu bilinç sadece bizim toplumumuza özgü bir şey de değil. Bütün toplumlar, ait oldukları benlik ve kimlikle yaşamını sürdürüyor.
Almanlar, Alman, İngilizler, İngiliz’im diyor.
Bizler de kendi kimliğimizden utanmadan, içine türlü dinleri karıştırmadan geleceğe yürümeliyiz. Laik, demokratik ve hukuk devletinin gereklerini yerine getiren, toplumuna ve çocuklarına sahip çıkan bir devlet olmalıyız. Bu ülke çocuklarına tarihini, şerefini ve hedefini iyi gösteren bir millet olmalıyız.
Peki, bugün söylediklerimizden hangi birini yerine getiriyoruz?
Ne yazık ki hiç birini…
O yüzden ne zaman 29 Ekim’ler kutlansa, ne zaman 30 Ağustos’lar kutlansa, ne zaman 23 Nisan’lar kutlansa, ben gururdan çok hüzünlenirim.
Bu yazı toplam 1854 defa okunmuştur.