Bugün 04 Aralık 2024 Çarşamba
  • Antalya11 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2954.659
    %0.39
  • Dolar
    34.7445
    %0.10
  • Euro
    36.5021
    %-0.16

Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

ADALI, PEHLİVANOĞLU VE KEPEZ MECLİSİ

03 Aralık 2024 Salı 00:03

Aslında darbenin 1978 yılı içerisinde yapılması planlanmıştı. Ama bazı şartlar henüz “olgunlaşmadığı” için ertelendi. Çünkü darbe yapmak ne olursa olsun ciddi bir işti, nihayetinde kör-topal yürümeye çalışan ve milletin oylarıyla teşekkül etmiş demokratik bir sistemi askıya alacaksınız ve yerine darbe hukuku getireceksiniz. Başarılı olursanız ne alâ, ama başarısız olunursa kelleniz gider. Darbecilik böyle riskli bir iştir. O halde ne yapılmalıdır; kamuoyunun tam desteğini kazanmak için “şartları olgunlaştırmak” gerekmektedir. Bunu nasıl yapacaksınız? Elbette iç savaş görüntüsü vermek suretiyle! Alevileri katledeceksiniz, akademisyenleri öldüreceksiniz, okulları ders yapılamaz hale getireceksiniz, bir gün ülkücülerin takıldığı kahvehaneyi, ertesi gün de devrimcilerin takıldığı kahvehaneyi kurşun yağmuruna tutacaksınız. İnsanlar ölecek, gençler “katil” yapılacak, kimse kendisini güvende hissetmeyecek, bütün millet demokrasiden yaka silkecek, herkes “asker gelse de şu kan dursa” diye dua edecek.

 

Bunların hepsi 1978’den itibaren tırmanarak hayata geçti mi? Evet, geçti. Henüz 18, 19, 20 yaşlarında gencecik evlatlarımız “ülkücü” ve “devrimci” şeklinde kategorize edilerek birbirlerine düşman edildiler mi? Evet, edildiler. Üstelik hem devrimci hem de ülkücü gençler ağırlıklı olarak köylerde  ve/veya varoşlarda mı büyümüşlerdi? Evet, aynen öyle. Ve bu son derece vatansever, dünyayı tanımaya çalışan meraklı ve cesur kuşak, 1978-1980 zaman aralığında ve bizzat egemenlerin yazdığı kanlı bir senaryo çerçevesinde önce “katil” yapıldı, sonra da kurban! Yani “katil” yapılan da Anadolu’nun gariban çocuklarıydı, kurban edilenler de. Hiç kuşkusuz ki 1978-1980 aralığı, bu toprakların tarihinde asla unutulamayacak bir dönemin adıdır.

 

Ve 12 Eylül 1980 gecesi düğmeye basıldı! Binlerce genç evladımız süratle toplanarak cezaevlerine dolduruldu. Ve doğru dürüst bir mahkeme bile kurulmadan gençleri idam etmeye başladılar. Kim suçluydu, kim masumdu, olayların gerçekte faili kimlerdi, işin aslı-astarı neydi, kimse soramadı, kimse anlayamadı. Ama kesin olan şuydu; asıl azmettiriciler dışarıda kaldılar ve bu süreçte kullanılan gariban Anadolu çocukları cezaevlerine dolduruldular, hayatları karartıldı, idam sehpalarına çıkartıldılar.

 

Bu olayların üzerinden çok uzun yıllar geçti. Elbette herkes bu zamanlarda yaşanan olaylarla ilgili olarak kendi kendisiyle yüzleşti. Her insanın olduğu gibi, her toplumun da geçmişinde unutmak istediği, unutması gereken ve hatırlamak istemediği anılar vardır ki, bu çok doğaldır. Ve bu unutulmak istenen, hatırlanmak istenmeyen anılar için yapılması gereken en güzel şey, o dönem yaşanan her şeyle vicdanen barışmaktır! Esasen yapılacak başka da bir şey yoktur, çünkü yaşananlar yaşanmıştır ve gerilerde kalmıştır.

 

Hay huy arasında gözden kaçırmışım, 2015 yılında Kepez Belediye meclisi bir karar almış ve iki ayrı caddeye, 70’li yılların karanlığında rol alan ve bu gerekçeyle de 12 Eylül’den hemen sonra idam edilen iki genç evladımızın adlarını vermeye karar vermişler. Birisi Necdet Adalı, devrimci. Diğeri de Mustafa Pehlivanoğlu, ülkücü. Meclisi dönemin belediye başkanı Hakan Tütüncü yönetmiş ve meclisteki bütün siyasi parti grupları, Ak Parti, CHP ve MHP, bu gündeme oy birliğiyle evet demişler. Örneğin bu karara evet diyen meclis üyelerinden birisi Kadir Zeybek hocadır. Ve hiç kuşku yok ki Kadir Zeybek, dün de, bu gün de, su katılmamış bir devrimcidir.  Aynı şekilde MHP grubundan meclis üyeleri de dün olduğu gibi bu gün de kendilerini ülkücü olarak tanımlıyorlardır. Ve eminim ki aldıkları bu karardan dolayı onları kendi partilerinde sorgulayan, yargılayan falan da olmamıştır.

 

Eğer atlamamış olsam, muhakkak bu yazıyı o günlerde yazardım ve Kepez Belediye meclisini aldıkları bu karar dolayısıyla tebrik ederdim. Ama değil mi ki bu konu bir vesileyle tekrar gündeme geldi, geç de olsa bunu yapmalıyım; 2015 yılında söz konusu devrimci ve ülkücü iki gencin adlarını caddede yaşatma kararı alan Kepez Belediye Meclisi’nin o günkü bütün üyelerini can-ı gönülden kutluyorum.

 

Ve bu karar, sembolik de olsa, 12 Eylülcülere, 12 Eylülü tezgahlayanlara ve azmettirenlere karşı Antalyamızdan verilmiş çok anlamlı bir mesajdır. Ve mesajın açılımı da şudur; “eyy egemenler, siz bizi birbirimize düşman ederek karanlık emellerinize ulaşmak istediniz, ama biz işin gerçeğini gördük ve sizi tarih karşısında mahkum ediyoruz!”.

 

Benzer kararları yeni dönem belediye meclislerinden de bekliyoruz.

Bu yazı toplam 284 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim