Hızla betonlaşan Antalya’da narenciye bahçelerinin sökülerek imara açılması, yerine yeni konutlar yapılması şehrin sembollerinden portakala özlemi arttırırken özellikle son 30 yıldaki hızlı yapılaşma tehlike sinyalleri veriyor.
Betonkent olarak anılmaya başlayan Antalya’nın bu denli sembollerinden hızla uzaklaşması aslında yeşil doku ile barışık projelerin hayata geçirilememesinden kaynaklanıyor.
Aynı şekilde Antalya ile adeta özdeşleşen portakal ağaçlarının cadde ve refüjlere daha çok dikilmesini isteyen Antalyalılar; bu konuda yapılan çalışmaların “yetersiz” olduğunu düşünüyor.
Bu bağlamda; kent merkezindeki işlek noktalarda ağaçlandırma seferberliğinin başlatılmasını, portakal ağaçları dikilerek kaybolan güzelliklerin yeniden yaşatılmasını isteyen vatandaşlar; tüm belediye başkanlarının bu konuda duyarlı olmasını isteyerek; “Bazı mahallelerde kaldırımlara portakal ağaçları dikiliyor. Bu uygulama neden bütünüyle tüm mahallelerde yok?” dediler.
Şehrin sembollerinden birisi olan portakal ağaçlarının şehrin bazı cadde ve sokaklarında görmenin güzel olduğunu, ancak bunun yeterli olmadığını söyleyen Antalyalılar betona hapsolduklarını sık sık dile getiriyor.
Peki Antalya bu duruma nasıl geldi?
Özellikle Muratpaşa ilçesindeki hızlı yapılaşma ve yanlış planlama bunda büyük etki.
Denize perde çeker gibi yükselen binalarda ‘’Tersine planlama’’ gözlerden kaçmıyor.
Rant olgusunun da etkisiyle denize yakın cadde ve sokaklarda çok katlı yapılaşma iç noktalarda yerini az katlı yapılaşmaya bırakıyor.
Yani; aynı Muratpaşa ilçesinde Yeşilbahçe’de farklı planlama, Etiler ve Konuksever’de farklı yapılaşma…
Kepez’deki planlama da şehir estetiği ile uyumsuz…
İç içe girmiş, çevre düzenlemesi olmayan konutlarda yeşil dokuyu, dikili ağacı ara ki bulasın!!
Bu yazı toplam 479 defa okunmuştur.