Bugün 02 Nisan 2025 Çarşamba
  • Antalya12 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3798.786
    %-0.06
  • Dolar
    37.9024
    %0.09
  • Euro
    40.8937
    %-0.40

Muharrem Yellice

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Muharrem Yellice

BİR ROMAN BOZO

09 Aralık 2024 Pazartesi 15:19

Yazar, Antalya Bahçeli Evlerdeki evinin balkonundan Bey Dağlarını seyre daldığı bir anda şöyle düşündü. Yüksek rakımlı Bey Dağlarının zirvesindeki akçıl bulutlar kümesi,  kuzeyden esen rüzgârın gücü ile hareketlenince, yüce dağın başı güneşin ışıltısı ile aydınlanıyordu. Yamaçlar vadiler sis kaplıydı. Sis bulutları arasında kendini gösteren dağın zirvesi akçıl bulutlarla dans ediyordu sanki. Adamın hayran olduğu bu görüntü,  gerçeklik algısı ile oynuyor; rüya ile gerçek arasındaki tanrısal çizgi üzerinde yalpalamasına sebep  oluyordu

…………

 Sanki ulu dağlar dile geliyordu da aralarında bir diyalog başlıyordu. Bu manzara karşısında büyülenen  yazar, düşüncesini şöyle devam ettirdi.

Dağın kütlesi ve çekim gücünün büyüsü! Kendini körfezin koynuna bıraktı. Her zerresi körfezin lâcivert deryasına karışıyordu. İşte şimdi bir Mevlevi gibi dağ ve akçıl bulutla dönüyordu. Zihnînde Tanpınar’ın dizeleri.

Ne içindeyim zamanın nede büsbütün dışında,

Yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında

Zihni bir uyurgezer bulanıklığında , unuttuğunu sandığı baba toprağındaki eski zaman yaşamışlığını aramaya başlamıştı[1].

 Yazar yarı rüyâ  içinde zamanın içinde midir dışında mıdır meçhuldür .Bu halini Tanpınar’ın dizeleri ile dile getirmiştir. Yazarın Kozmosla birleşmiş kozmosta erimiş bir hali vardır. Bu bir yarı rüyâ halidir. Baskılanmış “” ben”’in     ego’ya   tırmanma halidir. Fransız şair Paul Valery (1871-1945) rüyalarını yazmak isteyen kişi azami şekilde uyanık olmalı der. Yazar uyanıklığını romanın ilerleyen sayfalarında bariz bir şekilde gösterir. İlerideki uyanışa, yarı rüya halinden uyanma diyebiliriz. Tanpınar; şiir susma roman konuşmadır diyor. Şiirin sese dökülerek konuşma hali alması  edebî romandır, Yazar bunu başarmıştır. Roman kahramanı  Bozo  roman boyunca konuşarak 1940- 1965 yılları Türkiye’sini sosyolojik  ve Antropolojik olarak, beyin  süzgecinden  rüya halinden kurtularak  analiz eder.  Roman bu zaman birimine kendi merceğinden  realist bakıştır. Romanda anlatılan başkalarının zamanı değil roman kahramanın zamanıdır. Kendi zamanından yani hali hazırdan maziye, ve geleceğe zihinsel atıflar Kahramanın kendi zamanının kozasını örmek içindir.  Ana kahraman  kendi zamanının içinde debelenmektedir. Geleceğe yön verme gayreti içindedir.

Hâlihazırdan maziye dalan yazar, Beydağlarının büyülü atmosferinden çocukluğunun geçtiği Mardin Mazıdağı ilçesinde kendini bulur.  Beydağlarının karlı zirveleri O’nu  Mazıdağı’nı kucaklayan Şıh Muhammed Dağının karla örtülü yamaçlarında kendisini bulur. Kutsal  Meşe ağacının gölgesinde dağa kutsallığını veren  Şeyh Muhammed türbesi vardır. Türbeden neşet eden kutsi ruhu tüm Mazıdağı ilçesi insanlarının ruhunda derin izler bırakmıştır. Bu dağın ağacı ve canlıları kutsal bellendiğinden tabiat korunmuştur. Bu bakış ve yaşayış tarzında, Türklerdeki ağaç kutsallığının izlerinin bu bölgelere  Türkistan diyarlardan taşındığı düşünülebilir. Şeyh Muhammed, Halife Ömer’in Anadolu işgalinde burada şehit düştüğüne inanılan bir Arap’tır.  Dicle ve Fırat havzasındaki Mazı Dağı insanının 1940 yıllarda fakirlikle boğuşması, Şeyh Muhammed algısının, sonradan kurumlaşan şeyh ve dervişlerin oluşturduğu kaderci felsefenin sonucu  Fakirlik Allaha yakın olmaktır inancının bir sonucu olsa gerektir. Cumhuriyet aydınlanması, bu algı ile  mücadele için ,  fakir ,fakat zeki  memleket çocukları için yatılı okul seferberliği  başlatmıştır. Yaratılan roman kahramanı  Cumhuriyetin bu okullarında okuma mücadelesi veren Türkçe bilmeyen bir çocuktur.

Kado Ağa gibi varlıklı ağalar olmasına rağmen halk yoksuldur. Devletin itibarlı memurları bu ağaların konaklarında ağırlanmaktadır. Devlet  memuru ,aşiret ağası ve halk arasında ayırımım yok herkes birbirine yardım eder haldedir. Romanda geçen ağalar  Yaşar Kemal’in  kurguladığı Abdi Ağa’ ya benzemez ve İnce Mehmed gibi isyancı bir kahraman yoktur. Romanda 1940  yılları Mardin Mazıdağı ilçesinin  sosyolojik  yapısına göz atıldıktan sonra,  kafası ustura ile kazınmış Bozo adlı bir çocuk romanın ana kahramanı olarak belirir. Bu kahraman yazarın kendisidir. Huzur romanındaki, Mümtaz Tanpınar’dır. Huzur romanında zaman 24 saattir. Yani halden maziye, maziden hale dönmek 24 saat içinde vuku bulur. Dostovski’nin Suç ve Ceza romanında zaman 12 saattir. Orhan Pamuk’un Cevdet Bey ve Oğullarında zaman 1860’ larda başlayıp 1970’de biter.  Bozo romanında zamanın ucu açıktır. Muhtemel  ikinci cilt yazılacaktır çünkü, romanda zaman devam ediyor.

 Yazar kahramanlarını hayalî kurgudan  değil,  var olan atmosferden hareketle tavsif ediyor. Roman kahramanı Bozo , başkasının meziyetlerine uyan, boyun büken, kukla olmaya hazır bir  roman kahramanı değil, haksızlığa direnen, Deli Dumrul ve  destan kahramanı Oğuz Kağan gibi , kendisini olağüstü gören zihniyetle Donkişot’layın  mücadele eden , yalnızlığına çaresizliğine direnen, karanlıkla, yoksullukla ,mücadelesi, karanlığı delmek, karanlığın bütünü olan cehaletten kurtularak kendisine aydınlık bir kapı açabilme direncidir..

 Bozo , 1950-1951 yıllında , cumhuriyet yirmi yaşında iken ilkokula başlar. Bu tarihte Mardin Mazı dağında cumhuriyetin adı var kendisi yoktur. İlçede Şeyh ,aşiret reisi  ve kendisini devlet yerine koyan  devlet memurları üçlüsü ilçeyi yönetmektedir. Halk imparatorluk bakiyesi kuldur. Birey olabilme bir algı ve kültür meselesidir. Perşembe günleri Yakuplu aşiretinin  varlıklı Kürt Beyi Hacı Mustafa’nın konağında  Hz. Ali Cenkleri ve Zaloğlu Rüstem hikayelerinin anlatımı tek kültürel faaliyetlerdendi.[2]

Bu kahramanlar tanrı adına cihat etmiş kahramanlardı. Kürt kimliğinin de beraberinde taşındığı  bir değer vardı oda Müslümanlıktı. Araplar ve Kürtler kardeşti. Cumhuriyet bir üst kimlik yaratmış, kaderde sevinçte kanunlar önünde eşit yurttaş olarak, bu üst kimlik Türk vatandaşlığında ,vatandaşları birleştirmiş, milletin tanımını da  Anayasasında belirlemişti. Vatandaşlık bağı ile Anayasaya bağlı olan herkes Türk vatandaşıdır.  “ Mazıdağı’n  üç aşireti’ de  biz Kurmancı’yiz der bu namla öğünmekten hoşlanırlardı.”[3]

Osmanlı imparorluğu öncesinde kadim tarihte, bölge halkı inanç bakımından  fazlaca Zerdüşt dininden olmak üzre  değişik dinlere mensuptular. Sakalardaki güneş kültü, Azerbaycan’da  Mitra,  İran’da  Zerdüşt, Mardin’de maddileşerek tapınağa kavuşmuş, Derulzafaran tapınağında güneşin doğuşu kutsanır olmuş, bu tapınak şimdi Süryani kilisesidir ,en alt kısmı müze olarak korunarak güneşe tapınılan delikten giren ışık kutsanmaktadır. Kadim Mezopotamya insanı cumhuriyetin laiklik ilkesi ile ,  ırk ve inancına bakılmaksızın cumhuriyet değerlerinde , vatandaşlık ve ortak vatan bilincinde  birleşmesi için Cumhuriyetin hayata dönük okullarının aydınlığına roman kahramanı Boza heyecan ve azimle dalmıştır.1955 yılında ilk okulu bitirmişti. İdealist  cumhuriyet öğretmenlerini hiç unutmadı Bir yatılı okul kazanmayı kafasına koymuştu. Özellikle öğretmen veya astsubay  olmak istiyordu. İşler hep düzgün gitmezdi hayatın olumsuzlukları vardı. Bozo bir yatılın okul kazanamadı. Mardin’de özel idarenin finanse ettiği bir Pansiyona  yerleşerek ,erkek sanat okulunun demir bölümünde okula başladı. Pansiyondaki yemek ve bakım işleri okul idaresine yük olduğundan,  pansiyon kapatıldı. Pansiyondaki kimsesiz çocuklar perişan oldu.  Bozo tek başına valiye giderek okul idaresini şikâyet edip pansiyonu açtırdı. Ama müdür bu olaydan sonra,  Bozo’ ya iyi gözle bakmadı. Zorlu  üç yıl bitmiş, okuldan taktirde mezun olmuştu . Edirne Erkek sanat Enstitüsü  yatılı sınavını kazanmasına rağmen  müdür başka bir öğrenciyi göndermişti. Ağalık paşalık dönemi bitmişti . Peki bu ne işti. Bozo’nun aklı almıyordu. Başbakan medrese mektup yazmak aklına geldi. Mektup,

Sayın Adnan Menderes.

 TC. Başbakanı .Ankara.

 Mazıdağı köylü  fakir bir çiftçi olan  Şeyho  Mutke’nin oğluyum.[4]

Diye başlayarak meramını yazıya döküp PTT’den iadeli taahhütlü  Ankara’ya gönderiyor.

 Gelen müfettişler  Bozo’yu haklı bulup bakanlık yetkisi ile  yatılı Aydın Erkek sanat okuluna gönderiyorlar.

Üç yıl sular seller gibi geçiyor. 1960 askeri darbe ve Aydın Erkek sanat okulunun bitirilişi ve  Ankara Erkek yüksek öğretmen okuluna 1960- 1961 eğitim ve öğretim yılında  hak kazanış. Bu hızlı geçen zaman, romanda tali kahramanların nezdinde ustaca anlatılmış. Nihayet Ankara’nın kültürel atmosferinden kurtulup Memlekete hizmet zamanı gelmiş Yüksek Öğretmen okulu başarı ile bitmiş, ….Eline mezuniyet belgesi ile birlikte, Nutuk ve Beyaz Zambaklar Memleketi Finlandiya  adlı iki kitap tutuşturmuşlardı. Bunlar bir hediyeden öte, genç öğretmenlerin ruhundaki  Anadolu sevda ve ateşini tutuşturacak eserlerdi. Atatürk’ün eseri Nutuk Kurtuluş Savaşının özünü, Cumhuriyetin kuruluşundaki zorluğu ve ileride bu rejimi yıkmaya çalışacak iç ve dış tehlikelerin önceden sezilebilmesi için  alınması gereken  önlemleri genç nesillere dosdoğru anlatan  bir kitaptı.  Diğer kitap ise  yazarı Gregory Petrov’un isminin önüne geçen öğretmen Snellman’ın  sivri sinek yuvası, bataklık deryası,  binlerce yıl İsveç’in egemenliğinde yaşamış Finlandiya’nın Beyaz Zambakların açtığı ,sönmüş küllerinden bağımsız bir ülke olarak yeniden doğuşunu hazırlayan azimli çalışmalarını anlatıyordu.[5]

1960 yılları yazarında belirtiği gibi, demokrat parti devrilmiş parti  propagandalarından  ziyade fikri hareketler tartışma konusu haline gelmiştir. Aydınlık fikir, güya , devrimci öğretmen profilinde şekillenmiştir. TÖB-DER bünyesinde bu fikri algı örgütlenmiştir. Köy Edebiyatı ve fakirlik günün konusu haline gelmiştir . Uşak Erkek Sanat Enstitüsüne tayin olan Bozo’nın bu fikri gelişim ve oluşumdan haberi yoktur . O, idealist bir cumhuriyet öğretmenidir. Okulda gördüğü aksaklıkları  ve öğrencilere uygulanan  zorbalıkları dile getirdiğinden, birde sağda mı solda mı belirsiz bir adam olduğu için hep takiptedir.

Okulun düzenlediği bir gecede Yahya  Kemal’den okuduğu bir şiir mevcut öğretmenlerin tepkisini çekmiş, Yahyâ Kemal’i   düzeni savunan burcuva olarak algıladıkları için Bozo’yu kendilerinden saymamışlar, okul yönetimide Bozo’yu komünist ilân ederek bütün okula yaymış.

Bu olumsuz olaylar yüzünden Bozo 1965 yılında hayâl kırıklığı içinde vatani görevini yapamaya karar verir. Beyninde yeni bir hayat yeni bir dünya kurma düşü vardır.

Bu yazı toplam 458 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim