Çakalın biri aç kalınca kasabaya inmiş.
Sütçünün süt çanağını devirmiş, sütü de içmiş. Fırıncının tezgâhından ekmeği kapmış, yemiş. Nihayet, bir kasabın vitrininden kocaman bir but kapıp bir güzel mideye indirmiş...
Çakalın ve etin kokusunu alan kasabanın tüm köpekleri toplanmış, çakalı yakalamak için ardı sıra koşturmuşlar.
Çakal önde, köpekler arkada, amansız bir kovalamaca başlamış. Ama bir süre sonra, sütçünün köpeği yorulup takibi bırakmış.
Bir müddet daha geçince, bu sefer fırıncının köpeği çakalı takibi bırakmak zorunda kalmış.
En son, kasabanın çıkışına yakın bir yerde kasabın köpeği de pes etmiş ve yorgunluktan dili bir karış dışarıda geriye dönmüş.
Çakalın arkasında kala kala bir tek demircinin köpeği kalmış. Çakal önde, demircinin köpeği arkada ısrarlı bir kovalamaca devam ediyormuş. Kasabadan çıkılıp kırlara varıldıktan ve tepelere doğru çıkılmaya başlanmışken, çakal dayanamamış. Durmuş ve demircinin köpeğine öfkeyle seslenmiş:
“Yahu arkadaş, sütçünün sütünü içtim tamam, fırıncının ekmeğini yedim o da tamam, hadi kasabın etini kaptım ama buna rağmen onlar bile pes edip peşimi bıraktı da, ben demirciye ne yaptım ki bir türlü ayrılmıyorsun peşimden?”
İşte, çakalın anlamadığı da bu:
Demircinin köpeği menfaat peşinde değil, sadece adalet peşinde...
Çakalın kafasındaki sistem, karşılıklı menfaate dayalı bir kapitalist sistem... Demircinin köpeğindeyse evrensel hukuk var...
“Seni cezalandırmam için bana zarar vermen şart değil. Sen, başkalarına zarar verdiğin için suçlusun,” diye düşünüyor demircinin köpeği...
O yüzden hikâyedeki çakallar, demircinin köpeği gibi yalnızca hak peşinde koşanları asla anlayamayacak ve aptalca bulacaklardır. Ama demircinin adalet bekçileri de her zaman var olacaktır...
OLMALIDIR DA...!
Bütün çakallara ve çakal zihniyetlilere...
Hikaye Orhan Güner'den. Orhan Güner Bucaklı bana atınca sizlerle paylaşmak istedim.
Bu yazı toplam 625 defa okunmuştur.