31 Mart yerel seçimlerine doğru süreç hızla ilerlerken, siyasi partilerin temsilcileri ve adaylar meydanlarda boy göstermeye başladı.
Seçim tansiyonu siyasileri iyice sararken, meydanlarda adaylar adeta kılıçları çekti.
Şimdiye kadar dile getirilmeyenler artık dillendiriliyor.
Adayların ve parti temsilcilerinin birbirlerine karşı meydan okumaları aldı başını gidiyor.
Suçlamalar, rakibi küçümser nitelikteki tavırlar ve söylemler, sert dilde eleştiriler vs. ön plana çıkmaya başladı.
Seçmenlerin oy kararını etkilemek için sözler sertleştikçe sertleşiyor.
Hakaret, iftira, belden aşağı vurma ve insafsızca aşağılama olmadığı sürece seçim rekabeti içerisinde söylemlerin sertleşmesi son derece normaldir.
Ancak, hakaret içeren, iftiraya maruz bırakan, aşağılayan vs. durumlar asla kabul edilemez.
Meydanlardan rakiplere göndermeler yapılarak eleştiriler yapılamaz mı?
Elbette yapılır ama siyasilerin yapması gereken şey insanlara örnek olmak, kindarlığa sürükleyecek, yeni kavgalara zemin hazırlayacak söylemlerden uzak durmak, kaçınmaktır.
Bu ülkenin geleceği için kutuplaşmalara yol açmamaktır.
Seçim çalışmalarını demokratik olgunluk içerisinde sürdürmektir.
Birde siyasilerin, birbirlerine her zamankinden daha fazla hoşgörüyle tahammül etmeleri gereken bir dönemden geçiyoruz.
Birbirlerine karşı tahammül sınırlarını zorlayıcı, kışkırtıcı davranışlardan uzak durmalılar.
Çünkü, seçimler bittikten sonra yine aynı ortamları paylaştıkları, karşılaştıkları, yüz yüze bakacakları çok zamanlar olacak.
İşte o zamanlarda birbirlerinin yüzüne gönül rahatlığıyla bakabilmeliler.
Bu seçmenler için de geçerlidir.
Meydanlardaki sert dillerden etkilenerek, seçimden sonra yüz yüze bakacağımız eşimizi, dostumuzu, arkadaşımızı, akrabamızı kırmamalıyız.
Sevincimizde ve üzüntümüzde her zaman yanımızda olanları, kararından ve tercihinden dolayı incitmemeliyiz.
Çünkü, 31 Mart’ta seçilen seçilir yine kalırız biz bize.
İşte o zaman gönül rahatlığıyla bakabilmeliyiz birbirimizin yüzüne.
Bu yazı toplam 5076 defa okunmuştur.