Bugün 25 Aralık 2024 Çarşamba
  • Antalya9 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    2962.961
    %-0.19
  • Dolar
    35.2472
    %0.10
  • Euro
    36.7735
    %0.40

Raziye Gök Aktaş

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Raziye Gök Aktaş

YEŞİL DÜNYAYI ANLAMAK

24 Aralık 2024 Salı 14:43

Bu günün kazanımlarını sağlarken, gelecek nesillere daha yaşanır bir dünya bırakmalıyız.

 

            Dünyamızı daha yaşanır bir hale  getirmek için; havaya, suya, toprağa düşmanlık etmeden büyümeği sağlayan, çevresel iyileştirmeye de  katkı sağlamış olacaktır.

            Havaya, suya, toprağa saygı duymadan  gerçekleşen ekonomik büyümenin  her ne kadar kar getirisi olsa da, dünyaya verdiği zararın önemi üzerinde duran Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için 2015 yılında  bir araya gelmiş ve 17 amaçta uzlaşmıştır.

            Birleşmiş Milletler dünyanın her yerindeki insanların daha adil, çevre bilincine sahip ve ekonomik açıdan dayanıklı bir dünya inşa etmek için mevcut kaynakların korunarak güvenli bir şekilde ihtiyaçların karşılanmasına odaklanılmasının önemini vurgulamıştır.

            “Bunun için  ihtiyaç duyulan bilgi, beceri ve değerlerin kazanımında atılacak ilk adımda farkındalık eğitimi olmalıdır. “

            Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) gibi uluslararası örgütler; “yeşil büyüme” veya “ yeşil ekonomi “ kavramını çevresel iyileştirmelere katkı sağlayan mal ve hizmetlerin yatırım ve tüketimini önceliklendiren bir anlayış olarak tanımlamıştır. OECD ve UNEP bu bakış açısı ile çevresel sürdürülebilirliğe katkı sağlanırken ekonomik gelişme, gelir artışı, istihdam ve fakirliğin azaltılmasına da katkı sağlanacağını düşünmüştür.

            Avrupa Birliği, yeşil ekonominin sürdürülebilir üretim tüketim, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kullanımı ile yeni iş imkanlarının yaratılmasının insan refahının artırılmasıyla yakından ilişkili olduğunu öne sürmekte ve bu yönde ülkelerin üstlerine düşen görevleri yerine getirmesi gerektiğini belirtmektedir.

             Doğal kaynakların kullanımının 1970 yılına göre üç kattan fazla arttığı ve artmaya da devam ettiği dolayısıyla acil ve uyumlu eylemlerin gerçekleştirilmesi gerektiği  dünyada ve ülkemizde yaşanan orman yangınları, şiddetli yağışlarla sel, su taşkınlarıyla ne denli sorun yaşanabileceğini gözler önüne sermiştir.

            Bu gün doğa kaynakların kullanımının çevresel ve sosyal etkileri düşünülmeden gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin hem bu güne hem de geleceğe ne denli olumsuz etkileri olabileceği gözardı edilmemelidir.

            Türkiye’nin  Avrupa Birliği müzakereleri devam ederken 2019 yılında imza edilen protokolle, AB seragazı salınımlarının 2030 yılında 1990 yılına göre %50-55 oranında düşürülmesi ile 2053 yılında net-sıfır hedefine ulaşmayı taahhüt etmiştir.

            Türkiye iklim değişikliğine bağlı risklerin bertaraf edilmesi için 68 sektöre iklim değişikliğine ilişkin,  Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlarını  hazırlamasını  bazı unsurlarla  kurala bağlamıştır. Resmi kurum ve kuruluşların çalışmaları ile 01/01/2024 den itibaren zorunlu kuruluşlar kapsamında olan finans kuruluşlarının sürdürülebilirlik üzerine çalışmalarını 2024 ün ilk günlerinden itibaren çok duyar olduk. 

 

            Ancak, birçok işletmenin henüz kapıma dayanan bir tehlike yok bakışı ile yeşil odaklı sürdürülebilir kalkınmayı kulak arkası tuttuğu durumda Türkiye’nin BM e verdiği hedef tarihi de  sekteye uğrattığını geç kalmadan fark etmesi gerekmektedir.

            Ankara’dan Antalya’ya doğru yol alırken uğradığım bir benzin istasyonu market kasasında sıra beklerken sürdürülebilirlik üzerine yayınlanan reklama gözüm takıldı. Benim için reklam doğaya düşmanlık etmeden büyümenin önemini vurguluyordu.  Ödeme sırası bana geldiğinde bir taraftan  ödememi yaparken, kasiyere “ ne demek istiyor bu reklam, sence sürdürülebilirlik ne demek “ diye sordum. Cevap; “ abla sürdürüyoruz işte, biz çok eski bir firmayız, buralıyız”  (Dışarıda alışık olmadığım şekilde yağan kar beni bu kadar üşütmemişti.)

            Sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın doğaya zarar vermeden sağlanması gerektiği bilincinin her bireye kazandırılmasıyla mevcut kaynaklarımızın korunabileceği aşikardır.

            İşletmeler,  sürdürülebilirliği, sürdürülebilir kalkınmayı anlamalı, iç yönergelerine yerleştirmeli, çalışanlarına farkındalık eğitimleri sunulmasını sağlamalı, yeşil büyümeyi faaliyetlerine entegre etmeli,  yasal yükümlülüğü olmasa da sürdürülebilirlik raporlarını gönüllü uyum kapsamında raporlamalı, kamu ile paylaşmalıdır. Böylelikle doğa kaynaklarını koruyacak adımları atmış olmakla yeşil finansmana erişiminin de kapısını açmış olacaktır.

           

Bu yazı toplam 293 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim