Eyüp Koçak / Muhabir Türk

“Bir musibet, bin nasihatten iyidir” atasözünün gerçeğe dönüştüğü günleri yaşıyoruz. Dünyayı adeta esir alan bu virüs, insanoğluna unutturduğu ne kadar değer varsa hepsini hatırlattı.  

Herkes tek bir şeyin, canının derdine düştü...

Türkiye böylesine ağır bir salgına karşı, muhteşem bir performans gösteriyor. Bu virüsü hafife alan milletler ağır kayıplar verirken, ülkemiz mümkün olabildiğince bu belayı kontrol altına almaya çalışıyor. Tabi bu işte en fazla teşekkürü hak eden kişi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve ekibi...

Uykusuz gözlerle sürekli kamuoyunu bilgilendiren Fahrettin Koca ve ekibine ne kadar teşekkür etsek az.  İşi ehline teslim edince, ne olursa olsun başarı kaçınılmaz oluyor. Türkiye’de Covid-19’a yakalananların sayısı artsa da, millet olarak bu belayı savuşturacağız. Ben bu virüsün durduk yere ortaya çıkmadığına inananlardanım.  Laboratuar ortamında üretildiğine dair güçlü emareler var.   .

 “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” misali;  bu virüs sayesinde unuttuğumuz, önemsemediğimiz bazı hususlara daha fazla önem vermeliyiz.

Uzmanlar,  yeni tip korona virüsün bağışıklık sistemi güçsüz hastalar üzerinde etkili olduğunu söylüyor. Yine uzmanların söylediğine göre, bağışıklık sistemi güçlü kişiler bu virüsten etkilenmiyor. Bağışıklık sisteminin güçlülüğü doğru, dengeli ve sağlıklı beslenmeden geçiyorsa Türkiye tez elden gıda politikasında revizyona gitmeli. Türkiye gıda politikasını değiştirir, öze dönüş politikasını doğru temeller üzerinde uygularsa, bu ve bundan sonraki virüslerle baş etmede zorlanmayız.

Nedir bu öze dönüş politikası?

Devlet, tarım ve hayvancılık yapanlara babalık yapacak bir organizasyon kurmalı.  Organik tohum, organik tarım ve hayvancılık desteklenmeli. Geçmişte Türkiye’nin tarım alanları ne yazık ki inşaat sektörüne kurban gitti.  Bugün sebze ve meyve fiyatları inanılmaz düzeyde arttı.  Çiftçi bu sorunun kendilerinden kaynaklanmadığını söylese de,  bu konuda çok farklı fikirler var.  Devlet tarım ve hayvancılık ile uğraşanları ne başıboş bırakmalı ne de kaderine terk etmeli. Tarım ve hayvancılıkta kontrollü, sistematik bir reforma ihtiyaç var. Elbette bu reformun başlangıç noktası yerli ve milli tohum üretimi olmalı. Devlet, sebze ve meyve ihtiyacının tamamını yerli ve milli tohumdan elde edecek bir yapıyı kurmak zorunda.  Ayrıca tarım ve hayvancılıkta serbest fiyat uygulamasına son verilmeli. Çiftçi ekeceği üründen kazanacağı parayı, tüketici vereceği parayı bilmeli.  Gıdadaki fahiş fiyat artışlarına devlet artık neşteri vurmalı. İthal tohum yasaklanmalı. Bu tohumların güvenirliliği konusunda çok sayıda endişe var. Tohumların genetiğimizi değiştirdiği, bizi hastalıklara karşı güçsüz bıraktığını iddia edenler var.

Haksız da değiller. Bugün laboratuar ortamında Covid-19’u üretenler, bize neler yapmaz. Bugün hangimiz yediği sebze ve meyveden gerçek tadı alıyor?  Yapay tohumlarla elde edilen ürünler, ülkemiz insanın bağışıklık sistemini yok etmiyor mu?

 Bugün takviye gıda adı altında yüzlerce ürün satılıyor. Bu ürünlerin insan sağlığına ne derece yararlı olduğunu bilmiyoruz.  Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı, takviye gıda adı altında satılan ürünlere çok ciddi ve bilimsel denetimler getirmeli. Takviye gıda satan firmalardan, öne sürdüğü iddialarını kanıtlamaları istenmeli.  İnsan sağlığına zararlı kimyasal tüm ürünlere ciddi denetimler getirilmeli.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ne demişti?

Sorun küresel, mücadele ulusal.

Ulusça bu ve benzeri belalardan kurtulmak istiyorsak, sağlıklı beslenme, sağlıklı gıda konusuna el bir an önce atmamız gerekiyor.