Çocuklar istismar edildi, öldürüldü idam istedik.
Kadın cinayetlerine, tecavüzlere karşı “İdam” dedik.
Terör eylemlerine karşı şehitler verdik, 15 Temmuz hain darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık “İdam istiyoruz” diye bağırdık.
Canımız her yandığında, vahşice cinayetlerle karşı karşıya kaldığımızda, canımızı yakanların, vahşi şekilde masumların canına kıyanların idam edilmesini istedik.
Haksız mıydık?
Birliğimize, bütünlüğümüze, vatanımıza kastedenlerin, canımıza kıymak isteyenlerin hatta onlarca, yüzlerce cana kıyanların idamını istemekten başka doğal ne olabilir?
Kendi zevkleri uğruna minicik bedenlere kıyanların, dünyanın en masumu çocuklara karşı vahşice suç işleyenlerin idamı istenmez mi?
En sade vatandaşından önemli görevlerde bulunanlara kadar hepimiz, yaşanan zalimliklere, vahşetlere karşı istedik idamı.
Yüzbinler, milyonlar idam ile ilgili bir yasa beklerken birdenbire kader mahkumlarına af giriverdi gündemimize.
İdam cezasının getirilmesini isterken, af bekler hale geldik.
“İdam isterken af beklemek olur mu?” demeyin, oldu işte.
Af için kader mahkumlarından bahsediliyor.
Peki kader mahkumları kimler?
Kader mahkumlarını belirlemenin kriterleri neler olacak?
Kader mahkumu bir kişinin suçu yoksa neden cezaevinde?
Kul hakkını Allah bile affetmezken, bir kişinin başka bir kişinin hakkına girmesini insanlar olarak biz nasıl affedeceğiz?
Daha birçok soru sorabiliriz af konusuyla ilgili ama aslında esas sorulması gerekenler;
Geçmişte getirilen aflarda hangi oranda amaca ulaşıldı?
Aftan yararlanarak çıkanların ne kadarı tekrar suç işleyerek cezaevine geri döndü?
Afla cezadan kurtulacak kişilerin tekrar suç işlemeyeceğinin teminatını kim verebilir?
Affedilerek salınan bir kişinin suç işlemesi halinde bunun hesabını kim verecek?
Eğer ki bir af getirilecekse bu soruların da yanıt bulması gerekir.
Bu yazı toplam 4660 defa okunmuştur.