Bugün 21 Nisan 2025 Pazartesi
  • Antalya22 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    4192.571
    %2.87
  • Dolar
    38.199
    %-0.13
  • Euro
    44.1193
    %0.76

Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

TÜRK, TÜRKİYE, TÜRKİYELİ

21 Nisan 2025 Pazartesi 14:32

Kader bizi hangi sosyo-kültürel coğrafyada doğurursa, biz o kültür coğrafyasının ürünü oluruz. Yani, Burdur'da doğarsak büyük ihtimalle yörük/türkmen, Tunceli'de doğarsak büyük ihtimalle zaza/alevi, Akçaeniş'te doğarsak türkmen/alevi, Nusaybin'de doğarsak büyük ihtimalle şafi/kürt, Çankırı’da doğarsak büyük olasılık sünnı/türkmen. Moskova’da doğarsak ortodoks/hristiyan, Roma'da doğarsak katolik/hristiyan, Münih'te doğarsak protestan/hristiyan, Delhi'de doğarsak budist vsvs...

Dolayısıyla, hangi dinin ya da hangi inancın içine doğacağımıza biz değil, kader karar verir. Yani bu mevzu o kadar da kutsanacak bir şey olmadığı gibi, elbette alâlâde bir şey de değildir. Çünkü doğduğumuzdan itibaren ömrümüz büyük ölçüde dünyaya geldiğimiz bu sosyo-kültürel coğrafyanın haklılığını ve çıkarlarını savunmakla geçer. Mensubu olduğumuz, içine doğduğumuz halkın, milletin, toplumun, dinin, inancın, mezhebin tarihi mirasına sahip çıkmak, vakıf olmak, bu tarihin tecrübelerinden ve birikimlerinden feyz almak, yararlanmak, doğal bir insani eğilimdir. Hatta, o kadar öyle ki, bir devlet kurulurken muhakkak bir kavme ve bir dine yaslanmak zorundadır.

Yukarıda ettiğim lakırdının gayesi şudur, son zamanlarda Türkiyeli, Türkiye vatandaşı, Anadolu halkı, Anadolu insanı gibi kavramlar güçlü bir şekilde dolaşıma sokuldu. Bu bağlamda ben de kendi halimce bu husustaki düşüncelerimi belirtmek isterim.

Evvela şöyle bir girizgah yapalım mevzuya, teknik olarak Türk bir kavmin adıdır, evet. Ama artık günümüzde ve Anadolu’da Türk bir kavmi değil, bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi tanımlayan bir sosyolojik kavramdır. Türkiye ise, az önce tanımladığım ve çerçevesini çizdiğim sosyal kitlenin yaşadığı ülkenin, coğrafyanın adıdır.

Yabancı tarihçilerin kitaplarına, yabancı elçilerin mektuplarına baktığımızda, genellikle devletin adını değil, milletin adını anarlar. Mesela, “Türkler Viyana’yı kuşattı”, ya da “Ruslar Türk ordusunu bozguna uğrattı” derler. Yani Osmanlılar şunu yaptı, Selçuklular bunu etti demezler. Elbette ordunun ve devletin bünyesinde pek çok kavimden insan vardır, Kürt, Arnavut, Yörük, Boşnak, Laz, Arap, Çerkes vs. Bunu o kitabı yazan tarihçiler de pekâlâ bilirler. Ama bütün dünyada, akademilerde, diplomaside, dünya edebiyatında, bu gün üzerinde yaşadığımız ülkenin adı TÜRKİYE, üzerinde yaşayan insanlar da TÜRK diye anılırlar. Kitaplara böyle yazılır, hatıratlarda böyle geçer.

Bu bağlamda, TÜRK sözcüğü Anadolu'da salt bir kavmi içermez, sadece Türk ırkından gelenleri değil, bu topraklarda yaşayan herkesi içeren “toplayıcı ve toparlayıcı” bir hukuki tanımdır. İşin daha da ilginç yanı, Anadolu’ya Türkiye ya da Türkmenia adını da taa 13. yüzyılda Batılı gezginler koydular, biz o yıllarda bu topraklara “Diyar-ı Rum” diyorduk, yani “Rumların ülkesi”. Türkiye ya da Türkmenia, kısaca, Türklerin ülkesi anlamına geliyor, ama bu ismi biz değil İtalyan tüccarlar tarihe yazdırdılar.

 

Yörük, Kürt, Laz, Çerkez, Arap olabiliriz. Atalarımız bu saydığım etnik ve kültürel yapılara mensup olabilir, biz de kültürel ve etnik olarak bu kavimlerden birisine mensup olabiliriz. Atalarımız Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Arapça konuşmuş olabilirler ve bizler de o dilleri konuşuyor olabiliriz. Amma ve lakin, bazı coğrafyalar bazı kavimlerin adıyla anılırlar. Meselâ bir Fransız futbolcuya, ister Berberi olsun ister yerli Katolik ya da Kıptî, hiç bir yerde "Fransalı" denildiğini duymayız, okumayız. "Fransız futbolcu" deriz. Mesela hiç bir Alman boksöre, "Almanya'lı boksör" demeyiz, Alman boksör deriz. O boksör zenci bile olsa böyle deriz, böyle denilir.

Bazı ülkeler de o ülkeyi fetheden ya da o coğrafyayı keşfeden insanların adıyla anılırlar. Örneğin Amerika, Avustralya, Yeni Zellanda, San Salvador, gibi. Böylesi “oluşturulmuş” ülke insanlarına da, gayet doğal olarak, Amerikalı, Yeni Zellandalı, Avustralyalı, Salvadorlu denilir.


Özetle, "Türkiyeli sporcu" denmez,  "Türkçe şiir" denmez, “Türkiye edebiyatı" denmez, "Türkiyeli sinemacı" denmez. Tıpkı "Fransalı romancı, İngiltereli futbolcu, İtalyalı şair, Almanyalı filozof” denilemediği gibi.

Son söz; Yılmaz Güney "Türk sinemacısıdır", Orhan Pamuk "Türk romancısıdır", Nazım Hikmet "Türkçenin şairi" değil, Türk şairidir. Yaşar Kemal, "Türk yazardır". Bu şahsiyetlerin siyasi görüşleri ve etnik mensubiyetleri ne olursa olsun, bu böyledir ve böyle anılırlar tüm dünyada.

Son yıllarda bu ülkede böylesi "yapay" ve zorlama tartışmalar sıkça gündeme geliyor ve açıkçası bunu son derece yersiz buluyorum. Kimse kusura bakmasın.

Bu yazı toplam 126 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim