Yaşadığımız son sel felaketinde bir kez daha gördük ki, Antalya’nın kronikleşmiş sorunlarını öteleme ya da sorunlarını çözme konusunda ileri bir tarihe bırakma gibi bir şansımız yok.
31 Mart seçimlerini irdelerken ve analiz ederken, çözüm odaklı projelerin gündeme gelmesi artık kaçınılmaz.
Büyükşehir ve ilçe belediye başkanlığı kadar belediye meclis üyeliğine seçilecek isimler ve hatta muhtarların bu şehre ilçelere, mahallelere, sokaklara ne kadar katkı koyabileceklerini tartışmalı ve değerlendirmeliyiz.
Koordineli bir çalışma ve siyasi popülizmden uzak hizmet anlayışı artık bir yaşam biçimi olmalı.
Görev dağılımı ve hizmet anlayışı öncelikli çözüm bekleyen sorunlara endeksli olmalı.
Bu noktadan hareketle turizmden tarıma, hayvancılıktan, balıkçılığa, ticarete ve sanayiye kadar her alanda yeni projeler şart!
Elbette ki bunu yaparken doğayı koruma, hatta geliştirme gibi çok önemli bir sorumluluk üstlenilmeli.
Tarım alanlarının yok olmasını izlerken, tarımın gelişmesi ve kalkındırılması adına sorumluluk almaktan kaçan bir anlayışla Antalya’nın tarımsal kalkınmasını bekleyemeyiz…
Son 30 yılda ciddi biçimde doğal doku tahribatının yaşandığı Antalya; betonlaşma yarışı ile birlikte doğal güzelliklerinden birer birer uzaklaşırken kent merkezi adeta beton yığınına döndü.
Kent planlamasının olmadığı, çarpık yapılaşmanın en “çarpıcı” örneklerinin gözlemlendiği Antalya; tarım alanlarını bir bir kaybederken, geleceğe dönük şehir planlamasındaki yanlışlıklar nedeniyle adeta betondan bir şehir haline döndü.
Antalya’nın özellikle son 30 yılda ciddi biçimde yaşamsal değerlerinden uzaklaşması vatandaşları tedirgin ederken, betonlaşma yarışının nereye varacağı merak ediliyor.
Turizmin lokomotifi olan ve ülkemize her yıl milyarlarca dolar gelir kazandıran Antalya’nın “Beton şehir” haline gelmesi en çok turizm sektörünü olumsuz etkilerken, ekolojik dengenin sekteye uğradığı, su kaynaklarının hızla tükendiği, tarımın S.O.S verdiği bu şehirde Antalyalılar gelecek adına kaygılı.
Yerel belediyeler kadar Antalya’daki STK’ların daha somut çalışmalar ve projelerin içerisinde olması artık kaçınılmaz bir gerçek…
ATSO, AESOB, ATB gibi sivil toplum kuruluşları, meslek odaları artık somut projeler üretmeli.
Yeşil doku tahribatının doruk noktaya ulaştığı, tarım alanlarının daraltılarak betonlaşma yarışının gözlemlendiği Antalya’nın imajı zedelenirken, maalesef bu olaya meslek odalarının da kayıtsız kalması düşündürücü…
Bu yazı toplam 462 defa okunmuştur.