Herhangi bir konu hakkında düşüncesi ve fikri olmamasına karşın (biliyormuş gibi) konuşmak, değerlendirmelerde bulunan kişileri gördükçe üzülüyorum.
‘’Benim dediğim doğru’’ mantığıyla kayıtsız şartsız söylediklerini sürekli tekrarlayan ve doğrusunu dile getirdiğinizde; ‘’Alakası yok!’’ diye basmakalıp bir savunma mekanizmasını devreye sokan kişilerin ön yargısı ile doğruları ve güzellikleri bulmak mümkün değil.
Araştırmayan, sorgulamayan, okumayan ve empati yapmayan bu kişilerin ne kendine faydası var, ne de topluma…
İşi gücü eleştirmek ve kendinden başkasının söylediğine inanmayan bu figürler maalesef kendi kendilerini kandırmaya devam ediyorlar.
Bu aslında çok dramatik…
Kişisel gelişimimizin önüne ‘’engel’’ koyan faktörler var. Bunlardan en önemlisi ön yargı…
Ön yargılı olarak olaylara ve insanlara yaklaşmak; hem kendimize, hem de ön yargıda bulunduğumuz kişilere zarar veriyor sonuçta.
Bu olgu; aslında kişisel ve toplumsal mutluluğumuza, üretkenliğimize, huzurumuza ve pozitif düşüncelerimize karşı anlaşılmaz bir yaklaşım biçimi.
Ya da daha araştırmadan, sorgulamadan, empati yapmadan kendi dünya görüşü ekseninde ‘’değerlendirmek’’ ve dar bir kalıba sokmak ne kadar doğru?
Öğrenmek, bilgilenmek, bakış açımızı değiştirmek, empati yapmak, hele hele araştırma yapmak gibi bir özellikleri ön plana çıkaracağımız yerde bildiğinle yetinen ve çok şeyi bildiğini ‘’iddia edenlerin’’ giderek sayılarının arttığına tanıklık ediyorum.
Bu çelişkili durum günlük yaşantımızda da kendini gösteriyor.
Oysa daha fazlasını öğrenmek, bilgilenmek, araştırmak adına çok daha fazla kendimizi zorlamalıyız.
Bu noktada çok ciddi bir eksikliğimiz var.
Bu yazı toplam 1437 defa okunmuştur.