Çocukluğumdaki Antalya ile bugünkü Antalya arasında öylesine büyük değişim ve farklılık var ki!
Öncelikle 80’li yılların sonunda başlayan hızlı yapılaşma ve turizm hamlesiye Antalya doğal dokusundan hızla uzaklaştı.
Çocukluk yıllarımda şehir merkezinden kilometrelerce yol katederek bisikletlerimizle geldiğimiz Lara bölgesi; turunç diyarı bir yerleşim alanıydı.
Sazlık alanlarla, seralarla kaplı, portakal ağaçlarıyla bezenmiş bu alan turizmdeki hareketlilik sonrası kabuk değiştirdi ve hızla betonlaştı.
Elbette turizm odaklı otellerin de merkezi oldu.
Gecekondulaşmayla şekillenen Kepez bölgesi ise en fazla yapısal yoğunluğa maruz kalan bölgesi olurken, değişimi daha yavaş olan Konyaaltı da son 15 yılda ciddi bir değişim yaşadı.
Her zaman ifade ettiğim üzere, gelişmiş ve değişmiş bir şehir kimliğinde doğal dokunun korunabilmiş olması, hatta daha da geliştirilmiş olması ‘’yaşamsal’’ bir öneme sahip!
Dünya üzerinde betonlaşma yarışına girmiş hiçbir ülkenin turizm ve tarımda söz sahibi olması beklenemez.
Antalya; ülkemizin çok önemli turizm destinasyonu.
Aynı zamanda tarımın kalbinin attığı ayrıcalıklı bir şehir!
Tarım için her şey uygun. Turizm için de öyle!
İşte bu yüzden Antalya farklı bir şehir…
Antalya’nın geçmiş yıllarında planlama adına yapılan yanlışların önüne geçilmesi için ‘’kentlilik bilincinin’’ çok daha kökleşmesi gerek.
Şurası bir gerçek ki; turunçgiller diyarı olan Antalya’nın son 30- 40 yılda bu özelliklerinden ve güzelliklerinden hızla uzaklaşması gelecek adına kaygı veriyor.
Etrafımıza dikkatlice baktığımızda nüfus artışının uzantısında derelerin kuruduğunu, bazı ormanlık alanlarının imara açıldığını, tarım alanlarının beton bloklara dönüştüğünü görüyoruz.
Hızlı betonlaşma yarışında ise Antalya ilk 5’teki yerini korumaya devam ediyor.
Tarım alanlarının hızla konut alanına dönüştüğü Antalya’da tarımın mutlak surette geliştirilmesi gerekiyor.
Portakal diyarı Antalya’da narenciye artık Kumluca ve Finike gibi ilçelerle sınırlı kalmış durumda…
Bu ilçelerimizde de turizmin gelişmesi için çalışmalar yapıldığını, dolayısıyla narenciyenin tehlike altında olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Evet… Antalya’da artık eski yıllarda olduğu gibi turunç kokan bahçeler kalmadı.
Hızla betonlaşıyoruz.
Bu durum gerçekten düşündürücü.
Bu yazı toplam 469 defa okunmuştur.