"Antalya üretim ve ticaret yapmakta zorlanıyor"
ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, ekonomideki kötü gidişata karşılıksız çek ve protestolu senetlerdeki artışı örnek göstererek dikkat çekti. 2024 yılının ilk yarısında karşılıksız çek tutarının ülkede yüzde 247, Antalya’da ise yüzde 385 oranında artış gösterdiğine işaret eden Çandır, Antalya ekonomisinin Türkiye ekonomisinden negatif ayrıştığının altını çizdi. Antalya'nın üretim ve ticaret yapmakta zorlandığını vurgulayan Çandır, enflasyon muhasebesine de işaret ederek işletmelerin kapanma riskiyle karşı karşıya kalmasından endişe ettiklerini belirtti.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Ağustos ayı meclis toplantısı, ATB Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında Meclis Salonu’nda yapıldı. Yönetimin bir aylık çalışmasıyla ilgili üyelerin bilgilendirildiği toplantıda, ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, tarım, ekonomi ve kente ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. "Ülkemiz, kentimiz ve sektörümüz zorlu bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz" diyen Çandır, faiz, döviz ve enflasyon gibi ekonomik sorunlarla mücadele edildiğinin altını çizerek, bu durumun tedarikten üretime, maliyetten pazarlamaya kadar tüm aşamaları olumsuz etkilediğini vurguladı. Çandır, ekonomideki kötü gidişata karşılıksız çek ve protestolu senetlerdeki artışa dikkat çekerek örnek verdi.
"ANTALYA'DA KARŞILIKSIZ ÇEK ORANI 3 KAT ARTTI"
2023 yılı Ocak ayından itibaren karşılıksız çek ve protestolu senetlerde her ay büyük artışlar görüldüğünü hatırlatan Çandır, "2024 yılının ilk yarısında karşılıksız çek tutarı ülkemizde yüzde 247, Antalya’da ise yüzde 385 artış gösterdi. Antalya’da karşılıksız çek oranı, uzun dönem ortalaması olan yüzde 0.5’ten üç kat artarak yüzde 1.5’e yükselmiştir. Çekle işlem hacmi kentimizde, Ocak-Temmuz döneminde ülke ortalamasının altında kalmıştır. Antalya’da yüzde 63 artarken ülke genelinde yüzde 81 artış yaşanmıştır. Temmuz ayındaki yüzde 62’lik enflasyonu göz önüne aldığımızda, kentimizde çekle ticaret neredeyse sıfır büyüme gerçekleşmiştir" dedi.
"KURULAN ŞİRKET SAYISI AZALIRKEN, KAPANAN SAYISI ARTIYOR"
Şirket kurma ve kapanma eğilimlerinde de olumsuz bir tablo oluştuğuna işaret eden Çandır, "Ocak-Temmuz döneminde, ülkemizde kurulan şirket sayısı yüzde 15 azalırken, Antalya’da bu azalma yüzde 30’dur. Kapanan şirket sayısı ise ülkemizde yüzde 28 artarken, Antalya’da yüzde 51 artmıştır" diye konuştu.
"KREDİLER DÜŞÜK SEVİYELERDE"
Finansmana erişim açısından, Temmuz’dan Temmuz’a yıllık kredi artış oranının hem ülkede hem de Antalya'da yüzde 50 olduğuna işaret eden Çandır, "Ancak, yine yüzde 62‘lik tüketici enflasyonu göz önüne alındığında, reel kredi artışı sağlanamamıştır. Sektörel kredi kullanımları, ticaret sektöründe yüzde 37, tarım sektöründe ise yüzde 33 artmıştır. Turizm sektörü kredileri ise yüzde 29 artış göstererek düşük seviyelerde kalmıştır" açıklamasında bulundu.
"ANTALYA, TİCARET YAPMAKTA ZORLANIYOR"
Her ay düzenli olarak paylaştıkları bu öncü göstergelerin, Antalya ekonomisinin Türkiye ekonomisinden negatif ayrıştığını gösterdiğini vurgulayan Çandır, şöyle konuştu:
"2018-2022 döneminde ülke ekonomisi yüzde 4.5 büyürken, Antalya ekonomisi yüzde 8.6 büyümeyi başarmıştır. Antalya’nın son iki yıldır ülke ortalamasının altında kalması birçok nedenle açıklanabilir. Ancak en önemlisi döviz kuru-enflasyon makasıdır. Bu makas son dönemde iki katından fazla açılmıştır. Ocak-Temmuz döneminde tüketici enflasyonu yüzde 29 artarken, dolar yüzde 11 artmıştır. Temmuz’dan Temmuz’a baktığımızda 1 yıllık dönemde tüketici enflasyonu yüzde 62, dolar yüzde 27 artmıştır. Antalya, dünya genelinde dışa en açık kentlerden biri olarak, yüksek maliyet artışları yaşarken, döviz kuru artışları sınırlı kalmış, daralan taleple üretim ve ticaret yapmakta zorlanmaktadır. Bu durum sürdürülebilir değildir. Karar vericilerimizin enflasyon tespit ve varsayımlarında mutlaka güncelleme yapmaları gerekmekte. Böylece dikkatler, maliyet artışlarına daha fazla odaklanacaktır."
"ZORLUKLARIN EN AĞIR YÜKÜ TARIM SEKTÖRÜNDE"
Ekonomide yaşanan zorlukların en ağır yükünü tarım sektörünün taşıdığını vurgulayan Çandır, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tarımsal faaliyetlerimiz, uzun üretim dönemi ve kısa tüketim süreleriyle tanımlanır. Bir üretim kararı aldıktan sonra koşullar değişirse yeni bir karara geçiş yapamazsınız. Diğer sektörler bu konuda daha esnektir ve değişen koşullara hızlıca uyum sağlarlar. Tarımda ise hasat zamanı geldiğinde ürünü hemen toplamak ve değerlendirmek zorundasınız. Koşullardaki sık değişiklikler veya artan istikrarsızlık, tarım sektörünü doğrudan ve şiddetli şekilde etkiler. Bu durum tüm dünyada benzer şekilde, ancak bizim ülkemizdeki etkisi çok daha yıkıcı. Bu nedenle etkin işleyen piyasa koşullarına acil ihtiyacımız var. Fiyatlarımızı maliyetlerimize göre belirleyemiyoruz. Fiyatlar tamamen piyasa koşullarına bağlı. Maliyetlerimizin altında bir fiyat oluştuğunda ya öz kaynaklarımızı ya da kredi imkanlarımızı kullanarak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bunları başaramazsak tarımdan çekilmek zorunda kalıyoruz. Son birkaç yıldır sektörde yaşanan kayıplar ve çekilmeler bu sebepten kaynaklanmakta. Tarımsal faaliyetler bizim için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi ve gelenektir. Sektörde kalabilmek için sonuna kadar direnmek zorundayız. Başka çaremiz kalmazsa batık bir şekilde sektörden çekilmek zorunda kalırız. Sektörümüz için bu gidişatın acilen tersine döndürülmesi gerekmekte."
"İŞLETMELERİN KAPANMA RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA KALMASINDAN ENDİŞE EDİYORUZ"
Enflasyon muhasebeli geçici vergilendirmelerin ertelenmiş haliyle bu ay sonunda yapılacağına işaret eden Çandır, "Konuyla ilgili görüşlerimizi daha önce hem kamuoyu ile hem de ilgililerle paylaşmıştık. Ancak özetle belirtmek gerekirse mevzuatımıza ve ekonomik yapımıza uygun olmayan bu geçici uygulamalar yerine, yıllık düzeyde enflasyon muhasebesinin uygulanmasını talep ediyoruz. Tarım sektörü genel olarak özsermaye yoksunu bir yapıda. Bu nedenle borçluluk oranları nispeten yüksek. Stoklar sezon başında tedarik edilirken, ürünler sezon sonunda biriktirilir. Bu yüzden stok yapısı diğer sektörlerde olduğu gibi aylara göre dağılmamakta. Sabit kıymetlerimiz toprak, araç ve makina ağırlıklı. Bu varlıklara uygulanan amortisman sınırlandırılmışken ilk 6 ay için en az yüzde 19.5 değer artışı, zaten çok zor durumda olan sektörümüzü ciddi boyutta sık boğaz edecektir. Ekonomik gerçekliği olmayan değer artışları, zarardaki işletmeleri karda gösterecek ve fiili zarara vergi yükü getirecektir. Bu durum, sektörümüze de özel değildir, genel ve yaygındır. Sektörümüzdeki pek çok işletmenin kapanma riskiyle karşı karşıya kalmasından endişe ediyoruz. Zarar etmiş işletmelere ya da faaliyet hacminden çok daha yüksek vergi yükü ile karşılaşan işletmeler üzerine ödenmesi imkansız yükler getirecektir" uyarısında bulundu.
"OVP'DE EKSİKLİKLER VE RİSLER ORTADAN KALDIRILMALI"
Yeni Orta Vadeli Program'ın (OVP) gelecek ay yayınlanacağına dikkat çeken Çandır, "2025-2027 dönemini kapsayacak bu programda, bir önceki OVP’nin tarım ile ilgili eksikliklerinin ve risklerinin ortadan kaldırılmasını talep ediyoruz" diyerek 2025-2027 OVP ile ilgili önerilerilerini şöyle sıraladı:
"Temel amaçlar bölümünde tarımsal faaliyetleri, stratejik ve öncelikli faaliyet alanlarından biri olarak belirlemekte büyük fayda bulunmakta. Hedefler bölümünde tarım sektörünün ortalama yıllık büyümesini, genel ekonomik büyümenin üzerinde hedeflemek önemli bir adım olacak. Politika ve tedbirler bölümündeki özellikle istihdam bölümünde, tarımsal faaliyetlerin kırda sürdürülebilirliği sağlamak için uyumlu ve avantajlı bir istihdam politikası belirlemek hayati ve stratejik bir önem taşımakta. Kırsal kesimi ve tarımda çalışmayı cazip kılacak sosyal güvenlik ve sosyal yardım koordinasyonunu sağlayacak düzenleme şart. Kırsal kesimi ve tarımda çalışmayı cazip kılacak uygulamalı mesleki eğitim politikası geliştirmek sektörün ve kırsal kesimin sürdürülebilirliği için şart. Fiyat İstikrarı Bölümünde, etkin işleyen bir yaş meyve sebze piyasasının oluşturulması için kapsayıcı bir düzenleme yapılması, fiyat istikrarının sağlanmasında büyük fayda sağlayacaktır. Kamu Maliyesi Bölümünde, tarımsal desteklerin öngörülebilir zamanlamayla ve anlamlı büyüklükle yeniden tasarlanması ve ekonomik etki analizlerinin yapılması tarımda kalışı olumlu etkileyecektir. Tarımsal teşvikler, tarım sektörü ehliyetine sahip olanlara sağlanmalı. Böylece tarımsal sürdürülebilir büyümeye olumlu katkı sağlanacaktır. Tarımsal üretimi büyütmek kamu maliyesinin önemli bir politikası olarak tanımlanmalı ve teşvikler buna zemin hazırlamalı. Mevcut kurulu tarımsal kapasitenin sürdürülebilirliğine odaklanmış bir destekleme politikası tanımlanmalı. Afet Yönetimi Bölümünde, tarımsal alanların korunması konusu, afet yönetimi kapsamında özel olarak tanımlanmalı ve afet bakımından riskli yerlerdeki tarımsal alanlar özel koruma alanı olarak tanımlanmalı. Yeşil Dönüşüm Bölümünde, tarımsal üretimdeki yeşil mutabakat şartları için özel uyumlandırma politika uygulamalarına ihtiyaç bulunmakta. Dijital Dönüşüm Bölümünde, tarımsal üretim ve ürünler için özel bir dijital alt yapı uygulamasına ihtiyaç bulunmakta. İş ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Bölümünde, tarımsal yatırım projeleri için teminat, finansman, süre ve ehliyet konularında uygun koşullar ve önlemler tanımlanmalı."
ÜYELER, YURT DIŞI ZİYARETLERİ GERÇEKLEŞTİRİYOR
Antalya Ticaret Borsası olarak, üyelerin tarımsal ihracat kapasitelerini ve bilgi birikimlerini artırma amacıyla yürüttükleri Ticaret Bakanlığı destekli Ur-Ge projelerinden de bahseden Çandır, üyelerin yurt dışı ziyaretleri gerçekleştirdiklerine dikkat çekti.
ANTALYA'NIN LEZZETLERİYLE BULUŞMAYA DAVET
Antalya'nın 18. coğrafi işaretli ürününün Kumluca Belediyesi tarafından tescil ettirilen “Antalya Topak Kızartması” olduğunu hatırlatan Çandır, "Yöresel yemeğimize coğrafi işaret tescili kazandırarak değerlerimize sahip çıkan belediyemize teşekkür ediyorum" diyerek kente hayırlı olmasını diledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin liderliğinde, Borsa ve diğer paydaşların desteğiyle bu yıl 6-8 Eylül tarihlerinde düzenlenecek olan “3. Uluslararası Food Fest Antalya Gastronomi Festivali”nin coğrafi işaretli ürünlerin tanıtımına, gastronomi dünyasına ve kent ekonomisine ilave katkılar sağlayacağına inandığını söyleyen Çandır, emeği geçenlere teşekkür ederek herkesi Antalya’nın lezzetleriyle buluşmaya davet etti.
13. YÖREX 9-13 EKİM'DE
16 yıldır yürüttükleri Yöresel Ürünler Projesi ve YÖREX Fuarı ile kırsal kalkınmayı destekleyerek, yöresel ve coğrafi işaretli ürünleri tanıttıklarının altını çizen Çandır, "Küçük üreticiler ve kooperatifler için iş fırsatları yaratarak tarımsal çeşitliliği koruyor ve yerel ekonomilere katkıda bulunuyoruz. YÖREX’in başarısı, birliğimizin, kalkınma ajanslarının, yerel ve ulusal kurumların değerli destekleriyle mümkün oldu. Sağlanan destekler sayesinde kırsal bölgelerdeki ürünlerin tanıtımı artırıldı, kültür turizmi teşvik edildi ve ürünlerin ticari değerleri yükseltildi" diyerek bu yıl, 9-13 Ekim tarihlerinde düzenlenecek 13. YÖREX'e, üreticileri, ticaret erbabını ve ilgili kurumları davet etti. YÖREX'e destek verenlere de teşekkür eden Çandır, konuşmasını 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutlayarak ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere vatan uğruna canlarını feda eden şehitleri anarak tamamladı. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim