Antalya’dan uzaklaşıp başka bir yerleşim birimine gittiğimde en çok özlediğim olgu her şeye rağmen iklimi oluyor…
İnsanın içini ısıtan güneşi, kıyıda köşede kalan portakal ağacı kokusu, denizinin albenisi, tarihi dokusunun özgünlüğü… Tüm bunların yanında bir günde dört mevsimin yaşanabilirliği; en önemli potansiyel Antalya için… Geriye dönüp baktığımda; tarım alanlarının yok olduğu gerçeğini görmekle beraber, Antalya’nın ülkemizin meyve ve sebze ihtiyacının yarısını tek başına karşılayabilen bir şehir olması; gerçekten çok büyük bir ayrıcalık… Bu ayrıcalık; Antalya’yı farklı yapmaya yetiyor zaten… Aslına bakarsanız Antalya’ya gezmek amacıyla gelen turistlerin Antalya ile ilgili düşüncelerine, yorumlarına her zaman büyük önem vermişimdir. Havasını soluduğumuz, suyunu içtiğimiz, ekmeğini yediğimiz bu kentte bakıp da görmediğimiz ne var? Diye… Bakıp da göremediklerimiz kadar; görüp de farkına varamadıklarımız da çok elbet… Öyle olmasaydı; yıllar öncesinden bu kent beton bloklara boğulmazdı… Yıllar öncesinden çarpık yapılaşma “kaderimiz” olmazdı… Ve narenciyesi ile ünlü bu şehir; narenciye fakiri bir şehir haline gelmezdi… Büyükşehir statüsündeki şehirlerle Antalya’yı kıyasladığımda, Antalya’nın en büyük eksikliğinin düzenli yollar olduğunu söyleyebilirim. Alt yapıda ciddi bir sıkıntı var. Öyle mahalle ve caddeler var ki, ne bir refüjlendirme çalışması, ne de kaldırım çalışması var. Antalya’nın en büyük eksikliklerinden birisi de tarihi dokusunun korunması ve çevre düzenlemesi noktasında gereken titizliğin gösterilmemesi… İstanbul ve Ankara ile birlikte Antalya trafiğin kilitlendiği en önemli şehir… Ancak… Aradaki fark Antalya 2 milyon nüfusuyla bu karmaşayı çok erken yaşayan bir şehir olarak ön plana çıkmış durumda. Trafik, ulaşım sendromu, imar planındaki çarpıklıklar ve doğal dokunun acımasızca tahrip edilmesi gerçeği; hangi şehre gidersem gideyim Antalya için değişmiyor… Bu realitelere baktığımda; bugün olduğu gibi gelecek yıllarda da Antalya’nın en önemli sorunu ulaşım ve çarpık yapılaşma olarak karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Doğal dokunun tahrip olması ve tarım alanlarının imara açılması da çok ciddi sorun olarak karşımızda duruyor.
Bu yazı toplam 1101 defa okunmuştur.