Turizmde oteller sezonu kapattı ve yeni sezon için hazırlıklarına başladı.
Turizmde 2017 yılı, genel anlamda 2016 yılındaki o ciddi krizi düşündüğümüzde “teselli” oldu…
Özellikle Rusya ile ilişkilerin düzelmesi, yeni bir sayfa açılması etkisini gösterdi.
Bunun yanı sıra Almanya ile yaşanan gerginlik sezonun sonlarında az da olsa etkisini gösterse de, 2017 yılı genel anlamda çok fazla kayıpların yaşanmadığı bir sezon olarak sürüyor.
Sürüyor diyorum; bazı otellerde sezon kapanmasına rağmen özellikle Kemer ve Alanya’daki bazı oteller misafirlerini ağırlamaya devam ediyor.
İşte tam da bu noktada turizmde sezonun tüm yıl olması gerçeği ile yeniden yüzleşmemiz gerekiyor.
Ve turizmde iç turizmi “canlandıramazsak” kendi ekseni etrafında dönüp dururuz.
Her zaman dile getirdiğim gibi, oteller mutlaka yerli turiste yönelmek zorunda. “Turizmde her yıl bir kriz sendromu yaşanır” tarzı söylemlerle turizmdeki çıkmazları aşmak mümkün değil.
Bu denli yatırımın yapıldığı, konaklama tesisinin devreye girdiği bir ortamda global krizleri hesap ederek turizmi 12 aya yaymanın çarelerine bakmalıyız.
Turizm için barış olgusu hayati önem taşıyan bir faktör…
Dünya barışına katkı sunan bu sektör, doğal olarak küresel barışı gözeten bir yaklaşımla şekilleniyor…
Kendi ülke insanlarının dolu dolu turizm yaşayamadığı bir ülke her zaman kriz tehlikesiyle iç içedir.
İç turizmi gelişmemiş bir ülkenin dış turizmdeki hayal kırıklıkları çok daha derin olur.
İç turizmi hareketlendirmek, öncelikle ülkemizdeki yaşam standardını arttırmaktan geçiyor.
Asgari ücretin düşük olduğu ve bu denli işsizliğin olduğu bir ortamda iç turizmi canlandırma girişimleri zaman alacak…
Bu realiteyi de mutlak surette artık görmemiz gerekiyor…
Bu yazı toplam 1331 defa okunmuştur.