Antalya gibi turizm ve tarımın lokomotifi olan bir şehirde betonlaşma alanındaki tıkanıklığın bir izahı yok.
Şehir planlamasında yılların yanlışlığı maalesef daha hızlı tempoda sürüp gidiyor.
Betona yatırım yapmaktan turizm, tarım ve ticaretteki kronikleşen sıkıntıları konuşmaya fırsat bile bulamadık!
Doğal dokuya ‘’öncelik’’ veren projelere baktığımda somut bir örnek yok.
Betonlaşmayı teşvik eden bir sistem var ve bu sistemden kurtulabilmiş değiliz.
Yani; küçük bir birikimi olan vatandaş bile satın alacağı parselin hızla imara açılıp konut alanına dönüşmesini bekliyor ve istiyor.
İnşaat alanındaki büyük firmaların daha fazla yeşil alan yaratma gayreti ise maalesef yok.
Üzülerek söylemek gerekir ki; çok hızlı bir yapılaşmanın sürdüğü ve inşaatların peş peşe yükseldiği Antalya’da çarpık yapılaşma ile birlikte kronikleşen sorunlar büyürken, kent merkezine gelen yerli ve yabancı turistler her gelişinde değişik bir Antalya ile karşılaşıyor.
Her ilçesinde neredeyse betonlaşma yarışının devam ettiği Antalya’da yeşil dokunun yerini beton bloklar alırken, bu duruma en çok turistler şaşırıyor.
Bu şaşkınlıklarını yüzlerinden okumak mümkün.
Her gelişlerinde Antalya’nın değiştiğini ve özellikle de biraz daha betonlaştığını söyleyen turistler; kent merkezinden sonra uzak yerleşim birimlerinde de hızlı bir betonlaşmanın yaşandığını, bu durumun yakın zamanda turizme zarar vereceğini söylüyorlar.
Turist; zaten yapısal tıkanıklıktan bir an olsun kurtulmak için seyahat yapıyor.
Otel’de beton duvar arasında hapsolmak için değil.
Seyahat ettiği şehrin sosyo-ekonomik yaşam tarzını, doğasını, tarihini görmek istediğinde karşılaştığı manzaralar turistleri bile üzüyor.
Olaya kendi penceremizden bakacak olursak…
Belki de sürekli bu şehirde yaşamak; yanlışlara karşı kör, sağır ediyor bizleri…
Betonkent olan bir şehirde tarım ve turizmin neyini konuşacağız?
Bu yazı toplam 1977 defa okunmuştur.