Şehirler gelişirken ve değişirken hangi kriterleri ya da standarkları yakalar?
Peş peşe sıralanan ve denize perde çeker gibi yükselen beton bloklar mı gelişmenin sembolüdür? Ya da; kişi başına düşen yeşil alan miktarının daha da artması mı?
Neredeyse her sokakta açılan AVM’ler mi; yoksa çevreci projelerin yarıştığı sosyal donatı alanların arttığı bir yaşam alanı mı?
Hangi kriterler turizm için vazgeçilmezdir?
Hangi unsurlar tarımı koruyan ve kollayan yatırımlardır?
Bu tarz örnekleri ve kıyaslamaları daha da arttımak elbette ki mümkün!
Üzülerek söylemek gerekir ki; çok hızlı bir yapılaşmanın sürdüğü ve inşaatların peşpeşe yükseldiği Antalya’da çarpık yapılaşma ile birlikte kronikleşen sorunlar büyürken, kent merkezine gelen yerli ve yabancı turistler her gelişinde değişik bir Antalya ile karşılaşıyor.
Her ilçesinde neredeyse betonlaşma yarışının devam ettiği Antalya’da yeşil dokunun yerini beton bloklar alırken, bu duruma en çok turistler şaşırıyor.
Bu şaşkınlıklarını yüzlerinden okumak mümkün.
Her gelişlerinde Antalya’nın değiştiğini ve özellikle de biraz daha betonlaştığını söyleyen turistler; kent merkezinden sonra uzak yerleşim birimlerinde de hızlı bir betonlaşmanın yaşandığını, bu durumun yakın zamanda turizme zarar vereceğini söylüyorlar.
Turist; zaten yapısal tıkanıklıktan bir an olsun kurtulmak için seyahat yapıyor.
Otel’de beton duvar arasında hapsolmak için değil.
Seyahat ettiği şehrin sosyo-ekonomik yaşam tarzını, doğasını, tarihini görmek istediğinde karşılaştığı manzaralar turistleri bile üzüyor.
Olaya kendi penceremizden bakacak olursak…
Belki de sürekli bu şehirde yaşamak; yanlışlara karşı kör, sağır ediyor bizleri…
Belki de yanlışları kanıksıyoruz giderek…
Kimbilir!..
Bu yazı toplam 658 defa okunmuştur.