Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

            Yerleşim birimlerini ‘’farklı’’ kılan özellikler arasında mimarisini, ulaşım modelini ve sosyal – kültürel motiflerini ilk sıraya koyarım hep.

            Gittiğim yeni yerlerde bu özelliklere ve ayrıntılara takılırım.

            Modern şehir demek; çok katlı yapılaşma modelini AVM’lerle besleyen bir bütünlük asla değildir.

            Şehrin cazibe merkezleri yoksa sinerjisi yok demektir.

            Kent meydanları yoksa; modern kentleşme hamlesinde ‘’geç kalınmış’’ demektir.

            Bu değerlendirmelerle modern şehircilik anlayışına bakmak ve yorumlamak gerekir.

            Olaya Antalya penceresinden bakacak olursak… Antalya’ya bazı konularda ‘’Küçük İstanbul’’ tanımlamasını yapanlar var. Antalya ile İstanbul’u farklı yönleriyle kıyaslamak; çok mantıklı olmamakla birlikte, yine de “benzeşen” yönlerin karmaşıklığı ve çelişkiler zinciri bakımından yararlı bir tespit olmuştur her zaman benim için.

            Şarkılara, filmlere, belgesellere konu olmuş İstiklal Caddesi’ndeki o tılsımlı insan selinden tutun da, akşamın geç saatlerine kadar akşam ticaretinin ivme kazandığı bir ortamdan söz etmek istiyorum.

            İstanbul; çok farklı potansiyelleri hayata geçirebildiği için müstesna bir şehir… Öyle ki; boğazının fantastik yansıması, cıvıl cıvıl bir insan selini sürüklüyor tüm noktalara. Deniz ulaşımındaki kısmi başarısı, eğlencenin geç saatlere kadar sürmesi, esnafın bu canlılıktan yararlanması, özellikle yiyecek ve içecek sektöründe uğraşan lokanta, bar, taverna gibi mekanların dolup boşalması, caddelerde birbirinden ilginç animasyon gösterileriyle, müzik dinletileriyle, şovlarla, görsel güzelliklerle, kültürel ve sosyal etkinliklerle bir günü dolu dolu yaşayan bir şehir İstanbul…

   Çekim merkezlerini oluşturamamış şehirlerin ne gündüz, ne de akşam ticaretinden söz etmek olası değildir. İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Adana gibi şehirlerin nüfusunun artmasındaki en önemli etken; ulaşım, yapılaşma modeli ve çekim merkezlerini oluşturabilme adına yaptığı girişimlerdir. Doğru ya da yanlış, eksik ya da fazla… Sonuçta değişmeyen tek şey esnafın bu yapılanmada üstlendiği roldür…

            Şehir planlamasında geniş yollar, mahallelerinde sosyal donatı alanlarına, doğal dokuya ayrılan alanların ‘’fazlalığı’’ o yerleşim birimlerini özgün ve farklı yapar.

            Antalya’da pek çok mahallede öylesine yanlışlar, öylesine eksiklikler var ki!

            Peki; Antalya’da eksik olan ne?

            Trafiği henüz İstanbul kadar insanı canından bezdirecek düzeye gelmemesine rağmen (!) nüfusu o denli kalabalıklaşmamasına rağmen Antalya’da bırakın akşam ticaretini gündüz ticareti, canlılığı neden yakalanamıyor?

            Ve trafik sorununun bu nüfus oranıyla bile büyük bir sorun olması son derece düşündürücü…