Bugün 26 Kasım 2024 Salı
  • Antalya7 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3002.717
    %-0.11
  • Dolar
    34.5123
    %-0.08
  • Euro
    36.1711
    %0.46
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
En Sık Görülen Zehirli Guatr Türü: ’Graves’
07 Kasım 2018 Çarşamba 14:53

En Sık Görülen Zehirli Guatr Türü: ’Graves’

Doç. Dr. Hakan Yabanoğlu, ülkede en sık rastlanan hipertiroidi nedenlerinden biri olan "Graves" hastalığının halk arasında sıkça "zehirli guatr" olarak...

Doç. Dr. Hakan Yabanoğlu, ülkede en sık rastlanan hipertiroidi nedenlerinden biri olan "Graves" hastalığının halk arasında sıkça "zehirli guatr" olarak da bilindiğini belirterek, "Graves hastalığına ağır stresler, kazalar, hastalıklar ve bazı ilaçlar neden olabilir ama bunların dışında genetik yatkınlığın Graves hastalığının görülmesinde en önemli faktörlerden biridir" dedi.

Graves hastalığı doğal bağışıklık sisteminin tetiklediği bir hipertiroidi (zehirli guatr) hastalığı olduğunu belirten Başkent Üniversitesi Adana Dr. Turgut Noyan Uygulama ve Araştırma Merkezi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Doç. Dr. Hakan Yabanoğlu, "Bağışıklık sistemine ait hücrelerin sağlıklı tiroit hücrelerine saldırması sonucu tiroid bezinden çok fazla miktarda tiroid hormonu kana geçer ve hipertiroidi tablosunun oluşmasına neden olur. Tüm hipertiroidi vakalarının yüzde 50-80'de altta yatan neden Graves hastalığıdır. Genellikle 20-40 yaş aralığında ve kadınlarda erkeklerden 5-7 kat daha fazla görülmektedir. Genetik yatkınlığın Graves hastalığının görülmesinde en önemli faktörlerden biri olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle ailesinde Graves hastalığı olan bireylerde hastalığın görülme riski artmaktadır. Ayrıca stres, üzüntü, sigara içilmesi, iyot içeren besinlerden fazla tüketmek ve bazı ilaçlar bu hastalığın oluşumuna neden olabilmektedir" diye konuştu.

Graves hastalığının kişide birçok belirtisinin olabileceğine değinen Doç. Dr. Yabanoğlu sözlerine şöyle devam etti:

"Bu hastalığın ilk belirtilerinde çarpıntı, terleme, ellerde titreme, iştahın artmasına rağmen zehirli guatra bağlı kilo kaybı, adet düzensizliği, sıcağa tahammülsüzlük, saçlarda dökülme, cildin terli ve nemli olması, ishal, göz kaşınması ve sulanması, yorgunluk, uykusuzluk gibi şikayetler görülebilmektedir. Bu şikayetleri olan hastaların olası hipertiroidi veya Graves hastalığı için endokrinoloji veya genel cerrahi kliniklerine başvurmaları gerekmektedir. Hastalara yapılan laboratuvar incelemelerinde tiroid hormonlarının yüksek ve TSH hormonunun düşük olduğu görülmektedir."

"Tedavi seçiminde hastaya ve hastalığa ait unsurlar belirleyicidir"

Graves hastalığının günümüzde üç farklı yöntem ile tedavi edildiğini söyleyen Doç. Dr. Yabanoğlu, "Bu hastalığın tedavisinde antitiroit ilaç, radyoaktif iyot tedavisi ve cerrahi tedavi olmak üzere üç farklı yöntem vardır. Hastalarda tedavi planı yapılırken kişiye özgü bireysel değerlendirme yapılmalı ve tedavideki öncelik sırası buna göre belirlenmelidir. Çünkü her 3 tedavi yönteminin olumlu ya da olumsuz tarafları vardır. Tedavi seçiminde hastaya ve hastalığa ait (yaş, cinsiyeti, gebelik, emzirme, eşlik eden diğer tiroid hastalıkları, aile öyküsü, hasta uyumu, hastalığın şiddeti, tiroit bezinin büyüklüğü, göz bulguları) unsurlar belirleyicidir." dedi.

Cerrahi tedavi genellikle Antitiroid ilaç ve Radyoaktif iyot tedavisi almaya engel bir durum olduğunda veya kısa sürede etkin tedavinin sağlanması planlandığında tercih edildiğini belirten Doç. Dr. Yabanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Uygun şekilde cerrahi tedavi yapılan olgularda nüks olasılığı oldukça düşük iken Antitiroid ilaç ve Radyoaktif iyot tedavisi ile nüks oranları yüzde 40-50 civarındadır. Graves hastalığında cerrahi tedavi özellikle büyük guatr veya kanıtlanmış ya da şüpheli kanser, ciddi göz bulguları Antitiroid ilaç ve Radyoaktif iyot tedavi almaya engel durumların varlığında tercih edilmelidir. Graves hastalığında genellikle tiroid bezi homojen olarak büyümektedir. Ancak bazı hastalarda Graves hastalığına nodülleride eşlik edebilmektedir. Bu hasta gruplarında kanser görülme sıklığı son dönem kılavuzda yüzde 2 iken, yapılan son çalışmalarda ve bizimde klinik deneyimlerimiz ile bu oranın arttığı görmekteyiz. Bu nedenle özellikle nodüllerin eşlik ettiği, aile hikayesi olan hastalarda cerrahi daha ön planda değerlendirilmelidir."

Bu haber toplam 918 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim