Yaşarken değerini bildiğimiz, bilebildiğimiz sürece farkındalık yaratıyoruz.
Ya da yaratabiliyoruz…
Öylesine günlük olaylara kaptırdık ki kendimizi; etrafımızdakilere ve kendimize zaman ayırma konusunda bencilleştik adeta!
Günlük koşuşturmalar, stres, yoğun gündem, yaşam şartlarının zorluğu; çoğu zaman alıp götürüyor bizleri…
Küçük mutlulukları unutup kendimize zaman ayıramayışımızın sancılarını yaşıyoruz…
Yaşam şartları zor…
Bu bir gerçek…
Keşke sözcüklerine mahkum olmak yerine; ‘’İyi ki’’ diyebileceğimiz anlar ve olaylar olmalı yaşantımızda.
Keşke dememenin yolu ise yaşarken değerini bilmemiz gerekenlerde saklı…
Elbetteki günlük koşuşturmalar, zorlu yaşam maratonu bazen farkına varmadan birbirimizi kırdığımız, üzdüğümüz anlara dönüşebiliyor!
Buna izin vermemek bizim elimizde oysa…
Bunun formülü hoşgörüye sımsıkı sarılmaktan geçiyor.
Birbirimizi anlamaya çalışmaktan geçiyor…
Ekonomik kaygılar ve yarına dair beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ile ilgili kaygı; beraberinde “belirsizlikleri” getiriyor ki bu da umutları kıran en önemli olgu oluyor.
Bu süreçte kendimize zaman ayırmayı “unuttuğumuz” gibi, en sevdiklerimizi de unutuveriyoruz…
Oysa, yaşarken değerini bilmemiz gereken “değerlerimizin” varlığını hiç unutmamamız gerekiyor.
Farkındalık yaratabilmenin zorlaştığı anlarda hırsın, egoların, komplekslerin boş bir çerçeveden ibaret olduğunu bir anlayabilsek keşke…
Keşke sözcüğünü kullanmaktan kurtulduğumuz anlarda belki de kendimize ve etrafımıza zaman ayırabileceğiz.
Ama, yaşam şartlarının zorluğu da “mazeret” olmamalı…
Sevdiğimiz kişilerden, dostlarımızdan içten bir merhabayı esirgemeyelim.
Yarının bir meçhul olduğunu, yaşarken güzellikleri sarıp sarmalayabileceğimizi belleğimizden eksiltmemeliyiz…
Bu yazı toplam 866 defa okunmuştur.