Ömer Yetgin / BUGÜNLÜK

 Gazetecilerin bayramı; aslında gündeme getirdiği bir olumsuzluğun giderilmesi, sorunların çözümü ile mümkün…

        10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü yine buruk kutladığımız ve ‘’anımsadığımız’’ bugün; yazılı ve görsel basının gerçekten kronikleşen sorunları var.

        Yerel basının sorunları çok daha ileri boyutta!

        Her şeyden önce 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde o kadar çok çalışamayan ve işsiz gazeteci arkadaşlarımız var ki!

        Öncelikle bu gerçeğin altını çizmek gerekiyor.

        Gazetecilerin kaderidir; her an hedeftedir… Övse de, eleştirse de bu realite maalesef değişmez…

        Sürekli doğruyu, gerçeği, haklıyı yazılarında ve haberlerinde ararken, tüm olumsuzlukları da gündeme getirmek zorundadır.

        Önemli bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde biz gazetecilerin görevi ve sorumluluğu gerçekten çok ağır.

        Yaptığımız haberler ve dile getirdiğimiz konular, hassasiyetimizin dile getirilmesi bakımından çok ayrı bir öneme sahip.

        Ülkemizin kronikleşmiş sorunları var ve doğal olarak basının da kendine özgü sorunları var.

                İşsizlik; bir gazeteci için gerçekten çok ağır bir travma…

        Kalemiyle geçimini sağlayan biz gazetecilerin başka bir işte çalışabilmesi gerçekten çok zor!

        Diğer taraftan demokrasinin önemli kulvarlarından birisi olan basının bugün içinde bulunduğu durum gerçekten düşündürücü…

        10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü sessiz biçimde kutlayacağız yine…

        Yine sorunlarla baş başa; ama yine ülkemizin ve şehrimizin temel sorunlarının çözümüne katkı koymak için kararlılığımızı göstereceğiz…

        Ülkemizin her alanda gelişmesine haberlerimizle, yazılarımızla katkı sunacağız.

        Eleştirenlerin azaldığı, övenlerin çoğaldığı bir basın anlayışında objektif kriterleri aramak boşuna olur.

Gazetecinin kaderidir; eleştirdiği zaman değil de, övdüğü zaman takdir edilir… Yaptığı eleştirilerde ise “haksız” ilan edilir…

            Herhangi bir konu hakkında eleştirdiğiniz kişi ya da kişiler tarafından hedef haline getirilen yine gazetecilerdir… Doğruları gündeme getirirken uğradığı haksızlıklar, zorluklar, acılar ve tepkiler bir yana; gazetecilerin kamuoyunu doğru ve zamanında bilgilendirme misyonu zaman geçtikçe çok daha iyi anlaşılıyor.

            Basın özgürlüğünün olmadığı bir ortamda, sağlıklı bir demokrasiden, yaşam şartlarından ve özgür ortamdan söz edilebilir mi?

            Gelişmiş demokrasilerde medyanın en kuvvetli bir iletişim aracı olduğundan hareketle, bağımsız ve güçlü bir basına sahip olma hedefi ve gayreti; akıntıya kürek çekmekten başka bir şey ifade etmiyor ne yazık ki…

            Gerçek olan şu ki medya; toplumun yapılanmasında ve gelişiminde kilit rol oynayan, demokrasinin olmazsa olmazı denilebilecek bir olgudur.

            Basına sırtını dönen, eleştirilere kulağını tıkayan, benim dediğim doğru mantığıyla hareket eden kişi ya da kurumların; aslında gerçeklerden kaçtığını, doğrulara sırtını döndüğünü söylemek gerek.

            Toplumu bilinçlendirme misyonuyla yazdıkları haberler yüzünden maddi ve manevi kayıplar yaşayan, acılar çeken meslektaşlarımızın durumu ortada. Bu gerçeği yok saymak; kendi gerçeklerimizi ve sorunlarımızı ötelemekten başka, kronikleşmiş sorunları halının altına süpürmekten başka bir şey ifade etmiyor…

        Halkın doğru, hızlı  ve tarafsız bilgilenmesinde kilit rol üstlenen, gazeteciliğin evrensel ilkeleri ışığında büyük bir özveriyle çalışan gazeteciler ve gazeteler demokrasimizin gelişimi için çok özgün bir misyonu yerine getiriyor.

        Öncelikle bu realitenin altını çizmek gerekiyor.