Son yıllarda o kadar çok betona yatırım yapıldı ki, bugün gelinen noktada yeşil alan miktarı azalan bir Antalya gerçeği ile karşı karşıyayız…
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Antalya gibi turizm ve tarımın lokomotifi olan bir şehirde betonlaşma alanındaki tıkanıklığın bir izahı yok.
Şehir planlamasında yılların yanlışlığı maalesef daha hızlı tempoda sürüp gidiyor.
Betona yatırım yapmaktan turizm, tarım ve ticaretteki kronikleşen sıkıntıları konuşmaya fırsat bile bulamadık!
Doğal dokuya ‘’öncelik’’ veren projelere baktığımda somut bir örnek yok.
Betonlaşmayı teşvik eden bir sistem var ve bu sistemden kurtulabilmiş değiliz.
İnşaat alanındaki büyük firmaların daha fazla yeşil alan yaratma gayreti ise maalesef yok.
Üzülerek söylemek gerekir ki; çok hızlı bir yapılaşmanın sürdüğü ve inşaatların peş peşe yükseldiği Antalya’da artık o kadar çok ‘’ihtiyaç fazlası’’ konut var ki!
Bu bağlamda çarpık yapılaşma ile birlikte kronikleşen sorunlar büyürken, kent merkezine gelen yerli ve yabancı turistler her gelişinde değişik bir Antalya ile karşılaşıyor.
Her ilçesinde neredeyse betonlaşma yarışının devam ettiği Antalya’da yeşil dokunun yerini beton bloklar alırken, bu duruma en çok turistler şaşırıyor.
Bu şaşkınlıklarını yüzlerinden okumak mümkün.
Unutulmaması gerekir ki; yerli veya yabancı turist; zaten yapısal tıkanıklıktan bir an olsun kurtulmak için seyahat yapıyor.
Otel’de beton duvar arasında hapsolmak için değil.
Seyahat ettiği şehrin sosyo-ekonomik yaşam tarzını, doğasını, tarihini görmek istediğinde karşılaştığı manzaralar turistleri bile üzüyor.
Olaya kendi penceremizden bakacak olursak…
Belki de sürekli bu şehirde yaşamak; yanlışlara karşı kör, sağır ediyor bizleri…
Betonkent olan bir şehirde tarım ve turizmin neyini konuşacağız?
Antalya’nın geleceğini konuşurken hangi çekim merkezlerini ve doğa ile barışık projeleri ön plana çıkaracağız?
Asıl üzerinde durmamız gereken kişi başına düşen yeşil alan miktarını arttırabildik mi?
Bu yazı toplam 365 defa okunmuştur.