Gül Hastalığının Tedavisi Ömür Boyu Uyum Gerektiriyor
Yüzdeki güle benzer kızarıklıklar ve kırmızı kabarcıklarla kendini belli eden "rozasea" ya da halk arasında bilinen adıyla "gül" hastalığı hakkında bilgi veren Dermatolog Dr. Meltem Özer, hastalığın birlikte yaşamayı ve kontrol altında tutmayı öğrenebildiği bir deri hastalığı olduğunu bildirdi.
Tüm dış etkenlere son derece hassas olan gül hastalarının, kozmetik seçimlerinde çok dikkatli olmaları ve doktor tavsiyesi olmadan herhangi bir ilaç kullanmaması gerektiğini bildiren Özer, "Hastaları, genel diyet önerilerine, yaşam şekli değişikliklerine ömür boyu uymaları gerekiyor"dedi.
Gül hastalığı (rozasea) nedir
Gül hastalarının doktor tavsiyesi olmayan ilaçları kullanmamaları gerektiğini belirten Güven Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Meltem Özer, roza olarak da bilinen gül hastalığı hakkında bilgi verdi. Özer, "Rozasea, burun, çene, alın ve yanaklar gibi özellikle yüzün orta kısmında görülen kızarma ve yanma atakları ile başlayıp, daha sonra kalıcı kızarıklık, kılcal damarlarda belirginleşme, hassasiyet, kuruluk, sivilce benzeri iltihaplı kırmızı kabarıklıklar ve son olarak bazı dokularda büyümelerle karakterize bir deri hastalığıdır" ifadelerini kullandı.
Gül hastalığının (rozanın) nedenleri
Gülleme hastalığı da denilen gül hastalığının nedeninin kesin olarak bilinmediğini belirten Uzm. Dr. Özer, "Kesin kanıtlar olamamakla birlikte aynı aile bireylerinde artmış görülme oranları nedeniyle genetik yatkınlığın hastalığa neden olabileceği düşünülmektedir. Özellikle midede bulunan helikobakter pilori adlı bakteri ve yüzde bulunan demodeks parazitleri hastalığı tetikleyebilmektedir. Güneş, aşırı sıcak veya soğuk, baharatlı ya da sıcak tüketilen yiyecekler, alkol ve stres gül hastalığını başlatmada ve alevlendirmede önemli rol oynarlar" diye konuştu.
"İlk etapta kendini tekrarlayan yanma ve kızarıklık atakları ile gösterir"
Gül hastalığının cildi hassaslaştırdığını belirten Uzm. Dr. Özer, "Rozasea ilk etapta kendini tekrarlayan yanma ve kızarıklık atakları ile gösterir. İlerleyen dönemlerde kızarıklık kalıcı olmaya başlar ve özellikle yüzün orta bölümünde ince kılcal damarlar belirginleşmeye başlar. Cilt hassaslaşır, kurur ve gerilir. Daha ileri dönemlerde ise kırmızı sivilce benzeri döküntüler ortaya çıkar. Bazen gözde yanma ve sulanma ile kendini gösteren göz tutulumu da tabloya eşlik edebilir. Hastaların çoğunda gül hastalığının yani rozanın tanısı klinik muayene ile konur. Gerekli görülen hastalarda ciltten küçük bir parça alınarak patolojik inceleme yapılabilir" şeklinde konuştu.
"Güneşten korunma önerilerine ömür boyu uymak şarttır"
Gül hastalığının tedavisinde en önemli noktanın tetikleyici faktörlerden uzak durmak olduğuna değinen Özer, "Kesin diyet kısıtlamaları olmamakla birlikte, özellikle baharatlı gıdalardan ve gıdaların sıcak tüketilmesinden hastalığı alevlendirdiği için kaçınılmalıdır. Bunun dışında kafein, asitli içecekler, çikolata tüketimini sınırlamak ve mümkün olduğunca alkol alımından uzak durmak tavsiye edilmektedir. Özellikle güneşten korunma önerilerine ömür boyu uymak şarttır. Güneşten hem hekimin uygun gördüğü koruyucu kremlerle, hem de şapka gözlük gibi mekanik önlemler alarak korunmak gerekir. Aşırı soğuk, nem ve rüzgar da hastalığı tetikleyici olabilir" ifadelerini kullandı.
"Kortizonlu kremler hastalığın ilerlemesine ve tedavinin zorlaşmasına neden olurlar"
Hastalık sürecinde doktorların önerisinin dışına çıkılmaması gerektiğini vurgulayan Özer, "Gül hastalığı olan cilt son derece hassastır. Sıcak banyo ve her türlü tahriş edici işlemden olumsuz etkilenir. Uygun temizleyici ve nemlendirici kullanımı hastalığı kontrol altında tutmak için sürekli uyulması gereken kurallardandır. Hassasiyet nedeniyle kontrolsüz ilaç kullanımı sık görülür. Özellikle hekim tavsiyesi olmadan kullanılan kortizonlu kremler o anda şikayetleri azaltsa da, hastalığın ilerlemesine ve tedavinin zorlaşmasına neden olurlar" dedi.
Farklı tedavi yöntemleri var
Sürekli uyulması gereken genel önlemlerin yanında bazı tedaviler de uygulandığını belirten Özer, "Bunlar; yerel tedaviler, sistemik tedaviler, lazer tedavileri ve cerrahi tedaviler olarak sınıflandırılabilir. Yerel tedaviler cilde sürülerek uygulanan bazı krem ve jellerdir. Sistemik tedavide antibiyotikler ve vitamin A türevi olan ilaçlar kullanılabilmektedir. Yüzdeki kırmızılığın, kılcal damarların giderilmesinde ve hastalık ataklarının şiddetinin ve sıklığının azaltılmasında lazer tedavileri oldukça etkilidir. Cerrahi tedaviler ise yüzde şekil bozukluğunun olduğu şiddetli vakalarda uygulanabilmektedir" diye konuştu.
"Gül hastalığı kronik bir hastalıktır"
Gül hastalığı olan kişilerin hekimleri ile sürekli irtibat halinde olmaları gerektiğini belirten Özer, "Gül hastalığı yani roza kronik bir hastalıktır. Yukarıda bahsedilen genel öneriler hayat boyu uyulması gereken kurallardır. Böylece büyük oranda kontrol altında tutulsa da zaman zaman alevlenmeler gösterebilir ve bu durumlarda ek tedavi ihtiyacı duyulabilir. Gül hastalığı hastanın hekimi ile sürekli irtibat halinde olmasını gerektiren bir hastalıktır" şeklinde konuştu.
Antalya Son Haber
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim