"Hiçbir hastalık suç değildir"
Bazı Korona virüs hastalarının, hastalıklarını çevresindekilere söylemek istememesinin dışlanma duygusundan kaynaklandığını belirten Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Aile Hekimi Dr. Naci İşoğlu, hiçbir hastalığın suç olmadığını vurgulayarak, "Utanılacak bir durum yok. Tam tersine hastalığın söylenmesinde hem kendi yakınlarına hastalığın bulaşmasını engellemek hem de yakınları olmayanların daha tedbirli olmasını sağlamak açısından faydası vardır. İnsanlar hastalığından dolayı birbirini dışlamamalı. En kötüsü de dahil hiçbir hastalık insanları dışlamayı gerektirecek birşey değildir" şeklinde konuştu.
Antalya Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Aile Hekimi Dr. Naci İşoğlu, Covid-19 yeni tip Korona virüs süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Hastalarla direkt temas halinde oldukları için daha fazla risk altında olduklarına dikkat çeken İşoğlu, vaka sayısı artışlarından dolayı tedirgin olduklarını belirtti. Covid-19'un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiğinin altını çizen İşoğlu, virüsü kaparak karantinaya alınan sağlık çalışanlarının maaşlarından kesinti yapılmamasını istedi. Virüse karşı bütün olarak mücadeleye ihtiyaç olduğunu kaydeden İşoğlu, herkesin ve bütün devlet mekanizmalarının sorumluluğu bulunduğunu belirtti. Hiçbir hastalığın suç olmadığını vurgulayan İşoğlu, "İnsanlar hastalığından dolayı birbirini dışlamamalı. En kötüsü de dahil hiçbir hastalık insanları dışlamayı gerektirecek birşey değildir" açıklamasında bulundu.
"AİLE HEKİMLİKLERİ ÖNEMLİ"
Aile hekimliğinin sağlığın ayrılmaz bir parçası olduğunun altını çizen Dr. Naci İşoğlu, "Sağlık alanının hepsinde durum neyse aile hekimliliğinde de aynı. Pandemi süreci gündemde ilk sıralarda yer almaya devam ediyor. Vakalarda ciddi bir artışın meydana gelmesi ve önümüzdeki Eylül ayında diğer virüs salgınlarıyla birleşecek olması, bu olayın ciddiyetini daha da artırıyor. Hastayla ilk temas yeri olan aile hekimlikleri de bu anlamda önemli. Çünkü, aile hekimliklerinde çalışan herkes hastayla ilk temas edenler" dedi.
"CİDDİ BİR ARTIŞ VAR, TEDİRGİNİZ"
Önümüzdeki süreçte vaka sayılarının daha da yükseleceği düşüncesinde olduklarını bildiren İşoğlu, "Hasta potansiyelimiz yavaş yavaş artmaya başladı. Gerek Covid-19 pozitif olanların gerekse temaslı olanların sayısında ciddi bir artış var. Bu artış sağlıkçılar olarak bizleri de tedirgin ediyor. Sonuçta bizler insan olarak diğer vatandaşlardan farklı bir yapıya sahip değiliz. Sonuçta hepimiz aynı risklerle karşı karşıyayız. Günlük yaşamda diğer insanlar kendilerini nasıl risk altında hissediyorlarsa, aile hekimleri olarak bizler ve diğer sağlık çalışanları da kendimizi onlardan bir kat daha fazla risk altında hissediyoruz. Çünkü, bizler hastalarla direkt temas halindeyiz. Bu anlamda tedirginliğimizin olması çok doğal" ifadelerini kullandı.
"MESLEK HASTALIĞI OLARAK KABUL EDİLMELİ"
Aile hekimi olarak Korona virüsten dolayı yaşadıkları sıkıntılara da dikkat çeken İşoğlu, "Özellikle birinci basamak aile hekimliğinde bu dönemde direkt hastlarla karşı karşıya kaldığımız için ne yazık ki virüs alabiliyoruz. Virüs temaslısı ya da virüs pozitif olan aile hekimlerimiz zorunlu olarak karantina sürecine giriyor. Ancak, karantina sürecine girdikleri en az 14 günlük süre boyunca ne yazık ki zorunlu gittiği halde, kendi elinde olmayan nedenden dolayı olmasına rağmen maaşlarından ciddi oranda kesinti olmakta. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Zorunlu olarak ayrıldığı karantina boyunca işe keyfi olarak gelmemiş gibi maaşlarından kesinti yapılmasını kabul etmek mümkün değil, insani de değil. Sağlık Bakanlığı'nın öncelikli olarak bunu ele alıp düzeltmesi gerekiyor. Kendisinden kaynaklı bir şey olmadığı için normal maaşını almalı" dedi. İşoğlu, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının yaptığı meslekten dolayı virüs kaptığı için Covid-19'un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
"BAŞARININ SIRRI BÜTÜN OLARAK MÜCADELEDE GİZLİ"
Kontrollü sosyal hayat noktasında tedbirlerin sadece bireye indirgenemez olduğunu belirten İşoğlu, şunları dile getirdi:
"İnsanlara sadece 'Şunu yap, bunu yap, şunu yapmazsan, bunu yapmazsan hasta olursun' demekle iş bitmiyor. Siz maskenizi takıp her türlü önleminizi alıp sosyal mesafenizi koruyabilirsiniz ama bu sadece sizin bireysel korumalarınızdır. Bir bütün olarak baktığımızda devlet bir takım uygulamaları yapmadığı takdirde, minibüse tıka basa binme durumunda kalıyorsanız, tıka basa alışveriş ediyorsanız, işinize gitmek zorundaysanız, birarada yaşamak zorundaysanız bunun önlemini birey alamaz. Devlet alır, devletin bir takım mekanizmaları alır. O yüzden başarının sırrı sadece bireyde değil, bir bütün olarak mücadelede gizli."
"SORUMLULUK SADECE BİREYİN DEĞİL, BÜTÜN MEKANİZMALARINDIR"
Bireyi işaret eden 'Bak önlemini almazsan hastalanırsın' demenin doğru olmadığını vurgulayan İşoğlu, "Şu anlamda doğru değil. Psikolojik olarak insanlara kendini şuçlu hissettiriyorsunuz. 'Bunun sorumlusu benim, suçlusu benim' böyle birşey yok. Bu konuda bir sorumluluk varsa bütün olarak sorumluluk vardır. Sadece bireyde değil. Bütün mekanizmalarda ciddi sorumluluk vardır" diye konuştu.
"HASTALIK BİR SUÇ DEĞİLDİR"
Covid-19 hastalarından bazılarının hastalıklarını gizlemeye çalışmasının dışlanma duygusundan kaynaklandığını kaydeden İşoğlu, şunları söyledi:
"Utanılacak bir durum yok. Hiçbir hastalığın utanılacak bir tarafı yoktur. Tam tersine Covid-19 hastalarının hastalıklarını söylemelerinde hem kendi yakınlarına hastalığın bulaşmasını engellemek hem de yakınları olmayanların daha tedbirli olmasını sağlamak açısından faydası vardır. Hastalık hiçbir kimsenin bireysel olarak suçu değildir. Her şeyden önce bir suç değildir. Hastalığı bir suç olarak görmek mümkün değil. Her türlü önlemi alsanız da hastalığa yakalanma riskiniz her zaman var. Bu yüzden insanları 'Sen önlemini almadın, suçlusun' gibi bir psikolojiye kaptırmak çok kötü. Onun için bu konularda daha hassas ve dikkatli davranılmalı. İnsanlar hastalığından dolayı birbirini dışlamamalı. En kötüsü de dahil hiçbir hastalık insanları dışlamayı gerektirecek birşey değildir. En kötü hastalık da dahil. Geçmişte tüberküloz gibi bir çok hastalık insanları toplum içinde dışlayan birşeye dönüşmüştür. Bunlar da dahil olmak üzere hiçbir hastalık insanların dışlanmasına neden olmaz. Yeter ki önleminizi alın, yapmanız gerekeni yapın."
"ENDİŞELERİMİZ DİĞER ÜLKELERDEN FARKLI DEĞİL"
Türkiye'deki endişelerin diğer ülkelerden farklı olmadığını kaydeden İşoğlu, "Görünen o ki tüm dünya bu konuda başarı sağlayamadı. En önemli başarının birisi bunun aşısının bulunması, toplumun bağışıklanması ve önlemlerdir. Ne yazık ki bir takım ekonomik kaygılardan dolayı sadece Türkiye'de değil tüm dünyada normalleşme sürecine geçildi. Bu da hiç istemediğimiz sonuçlarla karşılaşmamıza neden oldu" açıklamasında bulundu.
"ÖNEMLİ OLAN AŞININ PRATİKTE NE SONUÇ VERDİĞİ"
Bazı ülkelerden gelen aşı açıklamalarıyla ilgili de değerlendirmelerde bulunan İşoğlu, "Her ülkenin kendi bilimsel kurulları vardır. Aşıyla ilgili ne zaman net, resmi bir açıklama yapılır ve bununla ilgili dünya ölçeğinde uygulanabilir denilir ancak o zaman biz sağlıkçılar olarak buna doğru diyebiliriz. Toplum da açıklamaları elbetteki resmi kurumlardan duymak istiyor. Resmi değerlendirmelerden geçmiş, deneyleri yapılmış aşı görmek istiyor. Yoksa her ülke 'Ben aşı çalışması yapıyorum' der ve yapıyordur. Önemli olan o aşının pratikte ne sonuç verdiğidir. Bunu denemek de kolay değil. Bizler çok hızlı şekilde olsun istiyoruz ama bunun bir süreci var. Uyguladığınız insanlarda olumsuz bir etki yaratacak mı? Virüse karşı bağışıklığı yüzde kaç olacak? Bunların sorulması gerekiyor. Bu gibi sorulara cevap verebilecek bir aşı şu ana kadar açıklanmadı" diye konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim