Kadınların yükünün hafifletilmesi, kadın istihdamının önündeki engellerin kaldırılması, kadının şiddetten korunması yaşantımızdaki çok sık telaffuz edilen kavramlar.
Bu kavramlardan özellikle kadına şiddetin önlenmesi için, kadın cinayetlerin önüne geçilmesi için yapılan düzenlemelerin sonuçsuz kalması gerçekten düşündürücü…
Kadın cinayetlerinin arttığı, şiddetin tırmandığı, cinsiyet ayrımcılığının körüklendirildiği bir ortamda gerçekten bazen sözcüklerin yetersiz kaldığı durumları yaşıyoruz.
Maalesef kadın cinayetleriyle ilgili gün geçmiyor ki yeni bir haber duymayalım.
Şiddet, taciz, cinsiyet ayrımcılığı ve en dramatik olanı da cinayet…
Bu olayların yarattığı tepki, sosyolojik ve psikolojik travmalarını derinleştiriyor.
Artık kadınlarımız şiddet görmesin, öldürülmesin, evlatlarından ayrılmasın!
Aynı zamanda her türlü istismara uğramasın…
Kadına hak ettiği değeri vermek; giderek karmaşık bir hale gelen sorunlarını çözmekle mümkün olabilir ancak.
Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim üzere, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önce kadınlarımıza verdiği haklar, kazandırdığı statü korunarak çağdaş yaşam ilkesinde çok daha ileri boyutlara taşınmalı.
Bunu kadınlarımızla el ele vererek başarmalıyız.
Yoksa; gelişmiş bir ülke portresinden bahsedemeyiz.
Kadın erkek eşitliği kağıt üzerinde kaldığı sürece, kadın vekillerin sayısının azaldığı bir ortamda, kadına şiddetin tırmandığı, kadın cinayetlerinin hız kesmediği bir ortamda, cinsiyet ayrımcılığının sıradanlaştığı bir ortamda bir demet karanfille “Sorunların takipçisiyiz” yaklaşımı hiç inandırıcı değil!
Annesiz kalan bir çocuğun döktüğü gözyaşı hepimizin acısı ve gözyaşı olmalı.
Toplumsal farkındalık yaratabilmek için hepimize büyük görevler düşüyor.
Kadınlarımıza yönelik şiddetin önlenmesi, kadın cinayetlerinin son bulması için atılacak her adımın kararlılıkla olması şart.
Bu yazı toplam 613 defa okunmuştur.