Kuraklık sözcüğünü bu yıl erken telaffuz etmeye başlamıştık ki; geçtiğimiz hafta yağan yağmur Antalya ve ilçelerinde derin bir nefes aldırdı…
Şehir içinde yaşanan görüntüler bu tür yağışlara karşı alt yapının yetersizliğini ön plana çıkardı. Yağmur özleminin gerçekleşmesi ve kuraklık endişesindeki üreticilerin kısmen de olsa yüzünün gülmesi kuraklığın geldiği boyutu gözler önüne serdi.
Antalya’da havalar Ocak ayının ortalarında olmamıza rağmen ‘’ılıman’’ geçiyor diye seviniyoruz; ancak artık ‘’zorlanarak’’ yağan yağmurlar ve yağdığı zaman afete dönüşen yağışlar iklim dengelerinin ciddi anlamda değiştiğinin de bir göstergesi!
Çünkü kuraklık sözcüğünü son yıllarda çok sık kullanır olduk…
Kelimenin tam anlamıyla mevsimlerin artık birbirine karıştığı, bir günde 6-7 farklı ısı farklılığının yaşandığı bir ortamdayız…
Küresel iklim değişikliği son 40 yıla damgasını vurmaya devam ediyor… İklim değişikliği ile birlikte kuraklık endişesi giderek artıyor.
Yağmur sıkıntısı olabildiğince sarmış durumda etrafımızı…
Kuraklık tehlikesini hızlandıran faktörler var…
Diyebilirim ki kuraklığın yoğunluklu yaşandığı alanlarda neredeyse ağaç yok…
Buna seyirci kalmaya devam ediyoruz.
Ağaçlar kesiliyor, yerine ağaç dikilmiyor.
Su kaynakları acımasızca yok ediliyor.
Tarım alanları ‘’bilinçsizce’’ ve rant uğruna imara açılıyor.
Daha fazla rant için, daha fazla konut alanları yaratıldı…
Su israf ediliyor, bilinçli bir tarım uygulanamıyor.
Ve maalesef su kaynakları tükeniyor, tarım alanları bilinçsizce imara açılıyor.
Yeşil olmayan Antalya’da artık ‘’Neden yağmur yok’’ diye kendimize soruyoruz.
Oysa sorunun yanıtını bugün beton bloklara boğulmuş Antalya her karesiyle yanıtlıyor zaten!.
Bu yazı toplam 1622 defa okunmuştur.