Çağdaş kentleşme modelinde önemli kriterlerden birisi yaya yolları, bisiklet yolları ve sosyal donatı alanlarının ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde kent dokusuyla bütünleşmesidir.
Ulaşımı, trafiği çözmüş, yeşil dokuyla barışık projeleri hayata geçirmiş ve kişi başına düşen yeşil alan miktarını standartların üzerine taşımış şehirlerde düzenli yapılaşmanın da adımları atılmıştır.
Çünkü; tüm bu refleksler çağdaş yaşam kriterinin önemli adımlarıdır.
Görüntü kirliliğini, kaldırım işgallerini, otopark sorununu çözememiş kentler doğal olarak diğer sorunlarını zaten çözememiştir.
Bu noktadan hareketle; şöyle düşünebiliriz; şehirler gelişirken ve değişirken hangi kriterleri ya da standartları yakalar?
Peş peşe sıralanan ve denize perde çeker gibi yükselen beton bloklar mı gelişmenin sembolüdür? Ya da; kişi başına düşen yeşil alan miktarının daha da artması mı?
Neredeyse her sokakta açılan AVM’ler mi; yoksa çevreci projelerin yarıştığı sosyal donatı alanların arttığı bir yaşam alanı mı?
Hangi kriterler turizm için vazgeçilmezdir?
Hangi unsurlar tarımı koruyan ve kollayan yatırımlardır?
Bu tarz örnekleri ve kıyaslamaları daha da arttırmak elbette ki mümkün!
Üzülerek söylemek gerekir ki; çok hızlı bir yapılaşmanın sürdüğü ve inşaatların peş peşe yükseldiği Antalya’da çarpık yapılaşma ile birlikte kronikleşen sorunlar büyürken, kent merkezine gelen yerli ve yabancı turistler her gelişinde değişik bir Antalya ile karşılaşıyor.
Her ilçesinde neredeyse betonlaşma yarışının devam ettiği Antalya’da yeşil dokunun yerini beton bloklar alırken, diğer kronikleşmiş sorunların da çözülememiş olması düşündürücü…
Düzenli yapılaşma modelinden anladığımız çok katlı yapılaşma olmamalı…
Günümüzde oturduğu sitede arabasını park edecek yer bulamayan bir çok insanın durumu, aslında en basit yoldan nerede hata yapıldığını ortaya koyuyor!
Yan yana, dip dipe binaların bir de yeşil alanının olmadığını düşündüğümüzde gördüğümüz Antalya fotoğrafı karamsar bir görüntü içeriyor…
Bu yazı toplam 843 defa okunmuştur.