Pineal Bez, Biyolojik Saatin En Önemli Organı
VARLIĞI antik çağlardan bu yana bilindiği halde son 30 yıldır bilim insanları tarafından yoğun olarak araştırılan uyku ve uyanıklığı düzenleyen, serotonin ve melatonin hormonu salgılayarak vücuda dağıtan beynin orta bölümündeki "çam kozalağı" şeklindeki "pineal bez', vücudun biyolojik saatini düzenleyen en önemli organ.
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Endrokrinoloji Kliniği'nden Doç. Dr. Doğa Türkkahraman, serotonin ve melatonin hormonu salgılayan pineal bezin, eski adıyla epifiz bezinin binlerce yıldır bilindiğini söyledi. Doç. Dr. Türkkahraman, boyutu 5-10 milimetre arasındaki bu bezin beynin orta hattında iki yarım kürenin birleştiği yerde çam kozalağı şeklinde yer aldığını belirterek, "Bu bez Mısır hiyerogliflerinde "üçüncü göz" olarak adlandırılmış. Ruhun kaynağı olarak düşünülmüş. Bu bezin varlığı ve görevi o dönemlerde nasıl anlaşılmış tamamen bir muamma. Pinealis Latince'de çam kozalağı demek. Yapısal olarak çam kozalağını andırdığı için bu isim verilmiş" dedi.
17'nci yüzyılda Descartes'in "bedenle-ruh arasında bir geçiş kapısı" olarak nitelediği bu bezin yıllarca gözardı edildiğini, 1958 yılında Amerikalı dermatolog Aaron Bunsen Lerner'in pineal bezden melatonin hormonunu izole edince, bu bezin de bilimin gündemine girdiğini belirten Doç. Dr. Türkkahraman, günümüzde halen konuyla ilgili çalışmaların sürdüğünü söyledi.
UYKU DÜZENLEYİCİ HORMON: MELATONİN
Pineal bezin ne işe yaradığı tam olarak bilinmese de son 30 yılda yapılan araştırmalar sonucunda "mutluluk hormonu" olarak tanımlanan serotonin ve uyku düzenleyici melatoninin hormonunun kaynağı olduğunu ifade eden Doç. Dr. Türkkahraman, "Esas olarak serotonin, pineal bezde triptofan isimli aminoasitten üretiliyor ve depolanıyor. Uyku düzenleyici hormon melatonin de gece olduğunda veya karanlıkta serotoninden dönüştürülerek salgılanmaya başlıyor. Melatonin hormonu da uykuyu getiren, uyku düzenleyici esas hormon olarak beyne yayılıyor" diye konuştu.
UYKUSUZLUK BİRÇOK HASTALIĞA NEDEN OLABİLİR
Vücudun uyku gereksiniminin çok önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Türkkahraman, şunları kaydetti:
"Uykusuzluk birçok hastalığın da kaynağı. Melatonin "karanlık hormonu" olarak kabul ediliyor. Uykusuzluk ve stres, melatonin salınımını bozuyor. Düzenli uyku alınamadığında kişinin psikolojisi bozuluyor. Melatonin uykunun yanı sıra hipofiz hormonlarını da etkileyerek cinsel hormonlar üzerinde de etkili olabiliyor. Kişi düzenli uyuyamadığı için cinsel fonksiyonlar etkileniyor. Depresyona girme olasılığı artıyor. Mutsuzluk artıyor. Melatoninin ayrıca kemik mineral yoğunluğu ve kemik sağlığı üzerine de etkileri olduğu düşünülüyor. Bunu nasıl yapıyor, hangi mekanizmalar üzerinden yapıyor, bu etkileri henüz bilinmiyor. Bilim dünyasının bu konu ile ilgili araştırmaları yoğun bir şekilde devam ediyor."
PİNEAL BEZDEKİ KİSTLER VE TÜMÖRLER HORMON DENGESİNİ BOZABİLİR
Pineal bezde oluşan hastalıklar arasında en bilineninin kist oluşumu olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Türkkahraman, "Pineal bezdeki bu kistler 5 milimetreye kadar zararsız olarak kabul ediliyor. Boyutları 10-15 milimetreyi aştığında tehlikeli olabiliyor. Çünkü kistler basınç yaptığı için o bölgenin kanlanmasını ve sinir iletimini bozuyor. Bu da direkt olarak hormon dengesini, melatonin salgılanmasını etkiliyor" dedi. Doç. Dr. Türkkahraman, pineal bezde oluşan büyük kistlere ve tümörlere cerrahi tedavi yapılabildiğini de ifade etti.
Pineal bez hastalıklarının belirtilerinin melatoninin az ya da çok salgılanması şeklinde ortaya çıkabildiğini belirten Doç. Dr. Türkkahraman, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu bezdeki kist ya da tümörler yaptığı basıya bağlı olarak melatonin düzeyini azaltır ya da artırır. Melatonin azlığında uykusuzluk, depresyon, cinsel sorunlar ortaya çıkabilir. Ama bu şikayetler için hekime başvuran bir hastada ilk planda pineal bez hastalığı düşünülmez. Hastanın ilaveten baş ağrısı, mide bulantısı gibi şikayetleri de bulunuyorsa ve hekim şüphelenirse beyin MR'ı çekilebilir. Kist veya tümörün varlığı ancak beyin MR'ı ile saptanabilir fakat bu tip vakalar çok nadirdir."
BİLİNEN YÜZLERCE HORMON VAR
Vücutta bulunan bir bezden salgılanan ve kana karışarak uzak organları etkileyebilen hormonlarla ilgili de bilgi veren Doç. Dr. Türkkahraman, şunları kaydetti:
"Hipofiz, tiroid, paratiroid, pankreas, adrenal bez ve gonadlar en önemli endokrin bezlerdir. Bunların her birinin salgıladığı birçok hormon var. Bugün bilim dünyasının bildiği belki yüzlerce hormon var. Fakat bilinmeyen belki çok daha fazla. Her yıl yeni hormonlar ve proteinler keşfediliyor. Hormonların tek başına hareket etmediği, birçok farklı protein ve reseptörle etkileştiği düşünülüyor."
Vücudun basit bir yapı olmadığını, çok kompleks olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Türkkahraman, "O kadar kompleks ki tam olarak anlaşılması imkansıza yakın. Anlaşıldıkça daha da içinde kaybolunuyor, sürekli farklı sistemler, proteinler ve görevler keşfediyor bilim insanları. Muazzam bir sistem var vücutta. Böyle olunca da endokrin hastalıkları çok farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor" diye konuştu.
FOTOĞRAFLI
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim