Bugün 25 Kasım 2024 Pazartesi
  • Antalya6 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3005.985
    %0
  • Dolar
    34.5383
    %0
  • Euro
    35.9979
    %0
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Sağlık emekçileri kadro istiyor
20 Ağustos 2020 Perşembe 11:42

Sağlık emekçileri kadro istiyor

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası tarafından ‘Güvenceli iş güvenli gelecek’ sloganıyla tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının kadroya alınması ve güvencesiz çalışmanın kalıcı olarak sonlandırılması amacıyla hazırlanan kanun teklifi için 81

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası tarafından ‘Güvenceli iş güvenli gelecek’ sloganıyla tüm sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının kadroya alınması ve güvencesiz çalışmanın kalıcı olarak sonlandırılması amacıyla hazırlanan kanun teklifi için 81 ilde imza kampanyası başlatıldı. Kampanyanın Antalya ayağının startını veren SES Antalya Şubesi Eş Başkanı Kaan Taşer, “Sistem çoktandır alarm veriyor. Sağlık emekçileri tükeniyor. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin tamamı kadroya alınmalı. OECD ortalamalarına ulaşacak şekilde güvenceli istihdam sağlanmalı” dedi.

 

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şubesi Eş Başkanı Kaan Taşer, Yönetim Kurulu Üyeleri Aziz Yıldırım, Nurcan Eğlenti ve Ekrem Çelik ile birlikte şube binasında toplantı düzenleyerek, sağlık emekçilerinin kadro talebine yönelik hazırladıkları kanun teklifiyle ilgili 81 ilde başlatılan imza kampanyasının startını verdi. Sağlık çalışanlarının sorunlarına da değinen Taşer, “Covid-19 salgınının geldiği nokta, sağlık emek ve meslek örgütleri tarafından açıklanan vaka sayıları, sağlık emekçilerinin ve hizmet alanların her gün her dakika yaşadığı ve aktardığı sorunlar salgının artık kontrol edilemediğine işaret etmektedir” diye konuştu.

 

“KAYGILARIMIZ ARTIYOR”

“Sağlık ve sosyal hizmet politikaları, salgın kontrolü için alınması gereken önlemlerin hayata geçirilmemesi salgının sonraki süreçleri için kaygılarımızı çok daha artırmakta. Bu durum, sendikamıza düşen sorumlulukları da artırmakta. Sağlık ve sosyal hizmet emekçi sayısındaki yetersizlik sınıra dayanmıştır” diyen Taşer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sağlık alanındaki salgın hizmetleri sağlık emekçilerinin olağanüstü çalışmaları ile gerçekleşmekte. Sağlıkta dönüşüm programının bir yansıması olarak sağlık hizmetleri zaten yıllardır en az çalışanla yürütülmeye çalışılmakta. Normal dönemler için bile çok yetersiz olan sağlık emekçi sayısı, OEDC ortalamalarının çok altında. 100 bin kişiye düşen hekim sayısı OECD ortalamasında 348 iken Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 187’dir. Yani neredeyse yarısı kadardır. 100 bin kişiye düşen ebe-hemşire sayısının OECD ortalaması 938 iken Türkiye’de 100 bin kişiye düşen ebe-hemşire sayısı 301 yani 3’te bir oranında. Normal zamanda bile sürdürülemez olan bu durum, pandemi gibi çok daha özgün ihtiyaçları barındıran bir ortamda ihtiyacı da daha fazla artırmakta. Sağlık emekçilerinin korunabilmesi, hizmetlerin doğru şekilde planlanabilmesi için salgının ilk gününden itibaren sağlık emekçi sayısının artırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Ancak, iktidar,  mevcut sağlık emekçilerine yüklenmekte ısrar etmiş; çözüm olmayan komik rakamlardaki atamaların ilerisine gitmemiştir. Bugün sağlık emekçilerinin birçok sorunu da bu politika ile doğrudan bağlantılıdır.”

sam_3954.jpg

“SAYI ARTIRILMALI”

Sağlık alanında çalışan sayısının yeterli oranda artırılması gerektiğinin altını çizen Taşer, şunları dile getirdi:

“Sağlık emekçilerini uzun saatler, arka arkaya, yorgun şekilde çalıştırmak; salgın döneminin gereksinimi olan dinlenme olanaklarının artırılması, mesai saatlerinin kısaltılması, 24 saat çalışmanın kaldırılması gibi önlemlerin uygulanamaz hale getirilmesi demektir. Yıllık izinlerinin kaldırılması, sağlık emekçilerine test yapılmaması demektir. Az test demek, enfekte sağlık emekçilerinin o kadar az tespit edilmesi, temaslı sağlık emekçilerinin, hatta pozitif sağlık emekçilerinin çalıştırılması demektir. İdari izinli sayılması gereken, risk gurubu sağlık emekçilerinin canları pahasına çalıştırılması, hamile olup enfekte olan sağlık emekçisinin yerine yine bir hamile sağlık emekçisi koymak demektir.”

 

 “SAĞLIK EMEKÇİLERİ YORGUN”

“Zaten zor koşullar altında çalışan sağlık emekçileri tüm bu süreç boyunca yorulmuş, tükenmiş,  yıpranmış, sağlığından canından olmuştur” diyen Taşer, “Toplu şekilde istifalar, emekli olarak alandan ayrılmalar söz konusudur. Artık bu yolun sonu gelmiştir. Diğer ülke örneklerine baktığımızda salgın boyunca sağlık alanını takviye için emekli olanlar dahi göreve çağırılmıştır. Türkiye'de ataması yapılmayan yüz binlerce sağlık emekçisi var” ifadelerini kullandı.

 

“KADROSUZ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMA YAYGINLAŞTI”

Pandemi döneminin sağlık ve sosyal hizmetlerde kamusal hizmetlerin ne kadar önemli ve hayati olduğunu hatırlattığına dikkat çeken Taşer, “Türkiye'de de neoliberal politikaların etkisi ile kamu hizmetleri giderek özelleştirilmiş, sağlık ve sosyal hizmet alanı gibi tamamen özelleştirilemeyen hizmetlerde ise kısmi özelleştirmeler yolu ile bu hizmetler piyasaya açılmıştır. Bu kurumlar şirket mantığı ile çalıştırılmaktadır. Bu politikaların en önemlilerinden birisi de, kamuda kadrosuz, güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıdır.  Pandemi süreci, sağlık ve sosyal hizmetlerin bir ekip işi olduğunu, ekibin her parçasının emeği ve katkısının vazgeçilmez olduğunu bize bir kez daha göstermiştir. Ancak pandeminin daha görünür kıldığı şeylerden birisi de, bu ekip işini bozacak her türlü ayrımcı uygulamanın başta emekçiler olmak üzere halka ve hizmetlere ne kadar zarar verdiğidir. Pandemi sürecinde aynı koridorda, aynı serviste birlikte ter döken, birbirini tamamlayan, aynı risk altına giren farklı mesleklerden sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine ve birlikte verdikleri mücadeleye tanık olduk” diye konuştu.

 

“AYRIMCI UYGULAMALAR DAHA GÖRÜNÜR OLDU”

“Bu birlikteliğe ve emeğe de zarar veren, üstelik kendilerinin neden olmadıkları, kendilerinin karar vermedikleri sorunlara da tanık olduk” diyen Taşer, şunları dile getirdi:

“Farklı istihdam biçimlerinde oldukları için farklı ücretler aldılar, farklı çalışma koşullarında çalışmaya zorlandılar. Fiilen farklı örgütlenme haklarına sahiptiler. Tayin hakları, izin hakları farklıydı. Farklı istihdam biçimlerinde oldukları için mali ve sosyal hak kayıplarına maruz kaldılar. Özel hayata saygı hakkı, aile kurma hakkı, seyahat özgürlüğü gibi temel hakları ihlal edildi. Pandemi öncesinde de var olan bu ayrımcı uygulamalar, pandemi döneminde bir kez daha görünür oldu. Bu durum, hangi istihdam biçiminde, hangi kadroda olursa olsun tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini tehdit eden, iş barışını bozan, emekçiler arasında dayanışmayı değil rekabeti dayatan bir durumdur. Kadrosuna bakılmaksızın tüm emekçiler için güvencesizlik yaratmaktadır. Sağlık ve sosyal hizmetlere de zarar vermektedir.”

 

“KANUN TEKLİFİ HAZIRLADIK, İMZA TOPLAYACAĞIZ”

“Sağlık ve sosyal hizmetlerin kamu hizmeti olması gerektiğini tartıştığımız yerde, bu alanda çalışanların da kadrolu kamu emekçileri olması bir zarurettir. Ve artık bu sorun çözülmelidir” diyen Taşer, ‘Güvenceli iş güvenli gelecek’ sloganıyla tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin kadroya alınması ve güvencesiz çalışmanın kalıcı olarak sonlandırılması; sağlık ve sosyal hizmet alanlarında yetersiz olan emekçi sayısının kadrolu atamalarla artırılması için her iki alanda da en azından OECD ortalamasına ulaşacak şekilde güvenceli istihdam yapılması düzenlemelerini detaylı olarak içeren bir kanun teklifi hazırladıklarını bildirdi. Hazırladıkları kanun teklifinin yasallaşması için mücadele edeceklerinin altını çizen Taşer, 24 Eylül’e kadar sürecek kampanya kapsamında stantlar açarak imza toplayacaklarını kaydetti. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden başlattıkları kampanyanın web sayfaları olan [email protected] üzerinden de imzaya açık olacağını belirten Taşer, yapacakları diğer çalışmalara ilişkin de bilgiler aktardı.

sam_3960-001.jpg

İMZALAR MİLLETVEKİLLERİ VE TBMM’YE İLETİLECEK

Toplanan imzaların bir nüshasının bütün Antalya milletvekillerine iletileceğini bildiren Taşer, “1 Ekim 2020 tarihinde toplanan imzaların TBMM’ye teslimi için bir kişiyi temsilen Ankara’ya uğurlayacağız. 2 Ekim 2020 tarihinde diğer İllerden gelen temsilci arkadaşlarımızla birlikte TBMM Başkanına imzalar teslim edilecek. Kampanya kapsamında tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini bu mücadeleye destek vermeye ve birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz” diyerek çağrıda bulundu. HABER: YUSUF KATRAĞ

Bu haber toplam 1563 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim