Sağlıkçılar eylemde
14 Mart Tıp Bayramı'na iş bırakma eylemiyle giren sağlıkçılar, Akdeniz Üniversitesi Hastanesi içinde bulunan Asistan Cafe önünde yaptıkları açıklamalarda taleplerini dile getirdi. "Önlüğümüzün beyazı, emeğimizin hakkı için 14-15 Mart büyük g(ö)revdeyiz. Oyalama değil hakkımızı istiyoruz. Hiçbir yere çekip gitmiyoruz! Buradaydık, buradayız, burada kalacağız" yazılı pankartlar açan sağlıkçılar, “Haklarımız, emeğimiz ve sağlık hakkımız için üretimden gelen gücümüzle iş bırakıyoruz” dedi.
"EMEĞİMİZE, MESLEĞİMİZE, GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKMAK İÇİN G(Ö)REV ZAMANI"
Ekim ayından bu yanadır “Emek Bizim, Söz Bizim” etkinlikleri gerçekleştirdiklerine dikkat çeken Antalya Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Nursel Şahin, "Bizi duymazdan, görmezden gelip yok sayanlara, sesimize kulaklarını tıkayanlara, 'Varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz. Gerekirse yurtdışından ülkemize dönmek isteyenleri davet eder, istihdam ederiz' diyerek bizi değersizleştirenlere karşı, emeğimize, mesleğimize, geleceğimize hep birlikte bir kez daha sahip çıkmak için artık g(ö)rev zamanı" şeklinde konuştu.
"YALNIZCA HAKKIMIZ OLANI İSTİYORUZ"
"Emeğimizin karşılığını alamadığımız bu çalışma koşullarına, sağlık alanında yaşanan şiddete artık tek bir gün bile tahammülümüz kalmadı. Oyalama istemiyoruz, daha fazlasını değil yalnızca hakkımız olanı istiyoruz" diyen Prof. Dr. Şahin, "Şiddetin olmadığı, malpraktis baskısı altında ezilmediğimiz insanca çalışma koşulları, emekliliğimize yansıyacak insanca ücret istiyoruz. Halkın sağlığı için en az 20 dakika muayene süresi ayırabildiğimiz, hastaların aylarca randevu sırası beklemediği nitelikli sağlık hizmeti sunmak istiyoruz. Yaşama adanmış bir mesleğin onurlu mensupları olarak hakkımızın gasp edilmesine, kötü çalışma koşullarına, sefalet ücretlerine karşı sağlıklı bir gelecek ellerimizde, emek bizim söz bizim diyerek mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu haklı ve onurlu mücadelemizde bütün hastalarımızın, toplumun desteğini bekliyor, sağlığımıza birlikte sahip çıkmaya davet ediyoruz" açıklamasında bulundu.
"ARTIK YETER DİYORUZ"
“Sağlık alanında bir sıkıntı ve eksiklik varsa birinci derecede sorumlusu 20 yıldır sağlıkta dönüşüm programının uygulayıcısı ve hararetli savunucusu AKP hükümetidir. İlk günden itibaren sağlık emekçilerinin ve örgütlerinin bütün itirazlarına, önerilerine kulak tıkayan hükümet ve Cumhurbaşkanı şimdi de hekimleri suçlamaktadır" diyen Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Antalya Şube Eş Başkanı Şükran İçöz ise, "Defalarca kez haksızlıkları dile getirmeye çalıştık, uyarı g(ö)revleri yaptık ancak bizi duymazdan görmezden gelenlere karşı artık yeter diyoruz. Tıp Bayramı Haftası nedeniyle kutlama yapacakken yine g(ö) revdeyiz. Üstelik tehdit edilerek" ifadelerini kullandı.
"SARSILDIK"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözleriyle sarsıldıklarını ifade eden İçöz, şunları dile getirdi:
"Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, artık en temel insani hakkımız olan yaşam hakkımızı dahi koruyamayan sağlık politikacılarına, acil sorunlarımızın çözümü için derhal harekete geçmelerini yoksa sağlık sisteminin onarılamaz yaralar alacağını uyarı grevlerimizle defalarca hatırlattık. Bizleri dinlemek, çözüm üretmek yerine Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, 25 Şubat 2022 tarihli bir görüş yazısıyla sağlık emekçilerinin haklı taleplerini ve mücadelesini bastırma, sınırlandırma çabasına girmiş, gözdağı vermeye çalışmıştır. En son Cumhurbaşkanı tarafından hekimlerin emeğini, niteliğini, değerini ve kamusal sağlık hizmetlerini hiçe sayan ‘Gidiyorsa gitsinler’ söylemiyle adeta sarsıldık. İşte, sendikal hakları, insan hak ve hürriyetlerini yok sayan bu yönetim anlayışı tam da sorunlarımızın esas nedenidir ve Tıp Bayramı da bu nedenle bayram olarak kutlanamamaktadır. 14 Mart Sağlık Haftasını, Bayram olarak kutlayabilmek için bu yıl 14-15 Mart grev haftamızdır."
TALEPLERİNİ SIRALADI
Taleplerinin karşılanmasını istediklerini vurgulayan İçöz, şunları söyledi:
"Şiddetsiz ve güvenli bir çalışma ortamı için yeni ve etkili Sağlıkta Şiddet Yasası çıkarılsın, mobbing ve baskılar son bulsun. Performans, ek ödeme değil, insanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret sağlansın. 3600’den 7200 kadar kademeli ek gösterge uygulansın. Fiili hizmet süresi sağlık hizmetlerinde çalışan tüm emekçilere yıllık 90 gün üzerinden tam olarak uygulansın. OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdamı yapılsın. Taşeron çalışma ortadan kaldırılsın. Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın. Ceza yönetmeliği kaldırılsın. Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin. Liyakatsiz atamalara, tip sözleşme dayatmalarına, tıp ve sağlık bilimleri eğitimlerini niteliksizleştiren, altyapısı uygun olmayan tıp fakültelerinin, eczacılık fakültelerinin, diş hekimliği fakültelerinin, hemşirelik fakültelerinin, sağlık bilimleri fakültelerinin ve sağlık meslek yüksekokullarının açılmalarına son verilsin.”
“COVİD-19 MESLEK HASTALIĞI OLARAK KABUL EDİLSİN”
Covid-19’un iş kazası ve meslek hastalığı olarak kabul edilmesi gerektiğini de dile getiren İçöz, diğer taleplerini şöyle sıraladı:
Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ihraç sağlık ve sosyal hizmet emekçileri göreve başlatılsın. Sağlık hizmeti için ödediğimiz vergiler, katkı katılım payları ve ilave ücretler kaldırılsın. Sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar emekçiler örgütleri aracılığıyla, halk da merkezde siyasi partiler, yerellerde ise yerel yönetimler, muhtarlıklar, örgütlü yapılar ve siyasi partiler eliyle süreçlere dahil olsun. Şehir hastanelerine, özel hastanelere aktarılan teşvik ve bütçeler kamu sağlık kurumlarına aktarılsın. Her işyerine kreş açılsın, sağlık emekçileri çocukları ile işleri arasında tercih yapmak zorunda kalmasın. Kamu sağlık kurumları daha demokratik bir yapıya kavuşturulsun.”
"SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YÜZDE 15'İ EK İŞ YAPMAK ZORUNDA"
Sağlık emekçilerinin durumunu daha net ortaya koyabilmek için yapılan 'Kriz ve Sağlık Çalışanları' başlıklı araştırma ile sağlık çalışanlarının hem aylık düzenli iş gelirinin, hem de aylık düzenli hane gelirinin alt ve alt-orta düzeylerde olduğunun tespit edildiğini dile getiren Genel Sağlık-İş Antalya Temsilcisi Nurhamide Cirit ise, "Katılımcıların yüzde 75’inden fazlası gündelik yaşamın devamı için borçlanmak zorundadır. Mevcut koşullar, sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 15’ini ek iş yapmak durumunda bırakmakta" diye konuştu.
"SAĞLIK ÇALIŞANLARININ YÜZDE 60'I YURT DIŞINDA ÇALIŞMAK İSTİYOR"
Araştırmanın sonuçlarına dikkat çeken Cirit, şunları ifade etti:
"Ekonomik kriz, mevcut koşullarda Türkiye’nin en büyük gerçekliğidir ve krizin etkileri tüm toplumsal kesimler üzerinde derin etkiler yaratmaktadır. Kriz, sağlık çalışanlarının tüm harcama kalemlerinin artmasına neden olmuştur. Gıda ve temizlik, maliyeti en çok artan harcama kalemi olarak dikkati çekmektedir. Sağlık çalışanlarının; yarısından fazlası elektrik, doğalgaz gibi altyapı harcamalarında, yüzde 30’undan fazlası gıda ve temizlik harcamalarında kesintiye gitmek zorunda kalmıştır. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sorunu kronikleşmiştir. Pandemi sürecinde sağlıkta şiddet artmıştır. Sağlık çalışanları, şiddete yönelik alınan önlemleri yetersiz bulmaktadır. Sağlık çalışanlarının geneli açısından zaman baskısı ve aşırı iş yükü temel sorunların başında gelmekte. Nöbet ve fazla mesai uygulamalarında, yasalarla belirlenen sınırların üzerine çıkılmakta. Sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 60’ı yurtdışında çalışmak istemektedir. Daha iyi yaşam ve çalışma koşullarına ulaşma isteği bu konudaki temel gerekçeyi oluşturmakta. Sağlık çalışanlarının yaklaşık yüzde 20’ye yakını istifa etmeyi düşünmekte. İstifa nedenleri arasında başlıca; tükenmişlik, yorgunluk ve gelecek kaygısı yatmakta. Ardından daha iyi yaşam ve çalışma koşulları ile yurtdışında çalışma isteği gelmekte. Sağlık çalışanlarının öncelikli istifa gerekçesi yurtdışında çalışmak değil, mevcut koşulların ağırlığıdır."
"SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DEĞERSİZLEŞTİRİLDİĞİNİN GÖSTERGESİ"
1946 yılında hayata geçirilen 10 Yıllık Milli Sağlık Planı ile hekimlerin milletvekillerinden 3 kat fazla maaş aldığı günlerden, "Varsın gidiyorlarsa gitsinler" noktasına gelinmiş olmasının, yıllar içinde siyasi iktidarların sağlık çalışanlarını ne denli değersizleştirdiğinin göstergesi olduğunu söyleyen Cirit, "Yıllardır olduğu gibi, sağlık çalışanlarının onurlu bir yaşam sürebilmesi adına dile getirdiği iyileştirme talepleri, AKP iktidarı tarafından, vaadlerde bulunarak oyalama stratejisi uygulanarak, piyasacı anlayışın beklentilerine kurban edilmektedir" dedi.
"ULUSAL, KAMUCU VE HALKÇI SAĞLIK POLİTİKALARI TEKRARDAN HAYATA GEÇİRİLMELİ"
14 Mart 2022 tarihinde yapılacağı söylenen iyileştirmelerin, sağlık çalışanlarının taleplerini, beklentilerini karşılamaktan çok uzak olduğunu ileri süren Cirit, "Sadece kendimiz için değil, içinde yaşadığımız toplum için de dile getirdiğimiz taleplerimizle ilgili, farkındalık yaratmak ve taleplerimizin karşılık bulabilmesi, sağlık emekçilerinin öneminin bir kez daha anlaşılabilmesi için 14, 15 ve 16 Mart tarihlerinde acil hastalar, diyaliz hastaları, gebeler, kanser hastaları, yoğun bakım hastalarının bakımı aksamayacak ve diğer hastalara nöbet düzeninde sağlık hizmeti verilecek şekilde, ülke genelinde 3 günlük iş bırakma eylemleri yapılacaktır" diyerek taleplerini sıraladı. Sağlığı piyasalaştıran politikalara son verilmesi gerektiğini belirten Cirit, Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu ve halkçı sağlık politikalarının tekrar hayata geçirilmesini istedi. Cirit sözlerini, "Karşılaştıkları tüm güçlüklere rağmen, zor ve onurlu görevi yerine getirmek için fedakarca çalışan tüm sağlık emekçilerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyoruz" diyerek tamamladı. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim