İlk, orta ve lise eğitim yıllarında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı Köy Enstitüsü mezunu öğretmenler bize “Tarımda dünyanın kendi kendine yeten 7 üyesinden biriyiz” derlerdi. Şimdi; Çok değil birkaç sene önce, peyniri kilo ile alırken şimdi gramla alıyoruz. Patates, soğan ve ayçiçeği yağı, kırmızı et, hatta buğdayı bile dışardan ithal etme durumuna geldik. Domatesi, biberi, salatayı bile tane ile satın alır duruma kalmamız, tabi ki yanlış tarım politikalarından kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin domates ihtiyacı %47 Antalya’dan tahmin edilirken, bugün sebze başkenti Antalya’da domatesin kilosu 25-30 Türk Lirasıdır. Sebze tohumunu (brüt) uzun yıllar bu denli dışa bağımlı hale gelmesine göz yumanlar bu pahalılığın baş mimarı ve bu hale gelmemizin müsebbibidirler.
Bu denli zengin bir tarım ülkesinin bu halde olması son derece
vahim, üzücü ve endişe vericidir.
Acilen, işin ehli uzmanlarla birlikte dışa bağımlılığı azaltmak veya
bağımsız hale getirmek için tarım sektörünü destekleyecek,
üretimi artıracak, politikalar, planlar, projeler üretmelidirler.
Tarım yazarı Ali Ekber Yıldırımın dediği gibi, “Zengin toprakların
yoksul insanları olmayı hak etmiyoruz”
TÜİK birkaç gün önce açıklamış olduğu verilerine göre
Türkiye’de çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azaldı. Tarım
alanları da 18 yılda yüzde 12,3 azaldı. Bunun anlamı Tarımın bu
denli kötü gidişatına önlem alınmadığı taktirde daha da kötü
günler geliyor demektir.
Tarım uzmanları; Böyle giderse kıtlıkla, açlıkla karşı karşıya kalacağımız konusunda uyarıyor. Çocuklarımızın geleceği düşünülmeli ve acilen önlem alınılmalıdır. Aksi halde gelecek kuşakları sefalete ve rezalete sürüklemiş oluruz. Korona virüs ve savaşlar, dışarıdan gıda ithalatının, parasını versek bile sorunlu olduğunu göstermiştir. Artık ithalata dayalı tarım politikalarından bir an önce vaz geçilmeli yerine, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini değerlendirecek, üretim odaklı ulusal bir politikaya çok acil ve ivedi geçiş yapılmalı. Henüz treni kaçırmış değiliz. İstersek son vagona binerek yolculuğa devam ede biliriz. ● “Yerelde üret, yerelde tüket” modeli ile belli üretim bölgelerine olan bağımlılık azaltılmalı. Her bölgenin tarımsal potansiyeli maksimum seviyede değerlendirilmeli. ● Acilen tek bir karış tarım toprağının, betona kurban edilmeme kararı alınmalı. ● İhtiyaç olan ürünler belirlenip, çiftçiye o ürünleri üretmesi için teşvik verilmeli. ● Hangi ürünlerin üretimini artıracağını, hangi ürünlerin ekiminden vazgeçeceği, boş tarım arazilerini nasıl değerlendireceği hesaplanmalı. ● Köyden kente göçün önüne geçecek, gelecek kuşakları çiftçiliğe özendirecek politikalar üretilmeli. Köye dönüş sağlanmalı.
Köy enstitüleri zaman geçirilmeden derhal açılması zaruri ve elzemdir. Binali Efe
Bu yazı toplam 1902 defa okunmuştur.