Saygı değer okurlarım,
Laik kesimlerin türban meselesinde ki endişesi hiç bir zaman türbanın kendisi değildi, dinin siyasallaşması adına endişeleniyorlardı!
Peki, ülkemizde ki şu an ki uygulanan siyaset, laik kesimin endişelerini haklı çıkarmıyor mu?
Türban sorunu tamamen giderilmesine rağmen, iktidarın hala vazgeçemediği, üzerinde siyaset yapmadan duramadığı bir sembol değil mi?
Kiminin küçümsediği bu olaylar sanıldığı kadar basit olaylar değildir. Hassas dengeleri tutturamadı mı, ertesi gün ülkemizin İran veya Suudi Arabistan varı bir rejime dönüşmesi olanak dışı mı?
Ne yapıp yapıp, ülkemizi bu "deneme - yanılma" ekseninden acilen çıkarmamız gerekir.
Hassas bir konu olduğu için yanlış anlaşılmak istemem;
Dini simgenin herhangi bir siyasal gücün enstrümanı haline gelmesini KESİNLİKLE karşıyım. Siyasallaşmaması şartı ile türbanlı hanımefendilere elbette sonsuz saygı duyarım.
"Özgürlük adına" tolere edebileceğim sınır ise yüzü açık örtünme biçimleridir. Bunu ötesine geçeni "Din özgürlüğü" eksenine sığdırmak, en başta dinin eşitlikçi anlayışına ters olduğu muhakkak.
Örtünme ile ilgili ayetler "Edep" ile ilgilidir, edep ise doğrudan ahlak ile. Demek ki, "edep" dini bir tanım olduğu kadar kültürel de bir tanımdır. Bu sebepten "Edep" sosyaldir, sosyal olduğuna göre ahlaka tabidir, ahlaki değerler ise kültürel verilere göre farklı yorumlara tabidir.
İşte, Kuran-ı Kerim bu sebepten dolayı insanlara kolaylık olsun diye "Edep" ile ilgili ayetleri olabildiğince geniş kılmış, bilerek yoruma açık bırakmıştır. İş bu halde ayetleri yorumlarken edebin yerel veya yöresel tanımına göre değil de, evrensel manada ki "Edep" yorumu ile o ayetleri yorumlamak çok daha mantıklı, çok daha Kuran'a uygun bir yöntem değil mi?
İşte, onun için o ayetlerden "Kara peçe" yorumu nasıl çıkarılır, anlamış değilim. Bu tür zorlama yorumlar, Kuran Kerim'e uymaktan çok, yörelerin ulemaları Kuran-ı Kerim'i kendi yörelerine has yaşam tarzlarına uyarlama durumudur.
Bu sebepten kara çarşafı, burkayı, nikabı veya benzeri giysileri dinin bir emri imiş gibi algılamakta, onları demokrasi ile yönetilmeye karar vermiş bir toplumun rejiminin içine zorla sığdırmaya çalışmakta kendi içinde bir çelişkilidir. O tür anlayışlara bile "insanlık adına" hoşgörü gösterilse de, ülkenin rejim işleyişi dışında kalmaları elzemdir.
O türden katı yorumlar dinin emri değil, yaşam tarzı sonucu kültürel dokulardır. Oysa Kuran-ı Kerim değil bir yöreye, kıtaya, Dünya'ya tüm kâinata indiğine göre, tabiatı gereği yöresel değil evrenseldir.
Bu, Kuran'da çok net belirtilmesine rağmen, kadınları eşit yaratılan insanlar olarak içine sindiremeyen erkek egemen toplumların akılsal değil, daha çok dürtü sel arzularını dokunulmaz kılmak için, Kuran-ı Kerim'i yaşam tarzlarına uyumlu hale getirme gayretinden başka hiç bir şey değildir.
Binali Efe
Bu yazı toplam 1834 defa okunmuştur.