(KONUK YAZAR)
Unutma ki,
Kendi ülkesinin geleceğini berbat edenleri sorgulamaktan yoksun toplumlar, gün gelir, o sorgulamadıkları güç tarafından - hem de her bir ferdi - sorgulanırlar hale gelir. Baskıcı idareleri tarih sayfaları başka türlü hiç yazmamıştır...
Nitekim iş o hale bir kere bile gelmeye görsün;
"Allah göstermesin, iş o hale geldiğinde on yıllar, hatta bazen asırlar sürebilen tek tarafı bir "korku aşkı" baş gösterir. Farkına varmayanlar bilinçaltı, farkına varanlar ise canını korumak için "Ne kadar onu seviyormuşum gibi gözükürsem, o kadar bana az dokunur" refleksi ile hareket ederler. Oysa bu toplumların daha da edilgen olmasına, ülkenin Dünya medeniyetinden uzaklaşmasından başka hiç bir işe de yaramaz.
Baskıcı rejimlerin istediği de tam da bu refleks türü zaten, çünkü işlerine gelir;
Ülkemizde bu sarmalın uçları birbirine henüz tam olarak bağlanmış değil.
Daha fazla geç kalmamalı. Bir sabah 500 yıl geriden uyandığımızı fark etmenin bize sağlayacağı hiç bir fayda yoktur.
Şunu iyi anlamalıyız;
Ulus devletlerin kaderini siyasi idareler değil, milli iradenin bilinç düzeyi belirler. Bir şeyler doğru gitmemiş olabilir, ama millet yanlış tercihler yaptığını kendine itiraf edebilirse, o milletin üstesinden gelemeyeceği, çözemeyeceği hiç bir sorun yoktur. Ki, ancak o erdeme sahip milletler Dünya medeniyeti ile yarışa bilir, kalkınabilir.
İnsan hakları aktivisti Martin Luther King katl edilmeden bir kaç ay önce sarf ettiği şu erdemli ifadelere bakınız. İşte, millet olarak bugünleri bu duruşa çok ihtiyacı var,
Martin Luther King:
"Korkaklık "Güvenli mi?, nezaket "Diplomatik mi?", kibir "Popüler mi?" diye sorarken, vicdan "Bu doğru mu?" diye sorar. Ve öyle bir an gelir ki,
Bir tercih yapmak durumunda kalınır. O tercih ne güvenli, ne diplomatik ne de popülerdir, ama o tercihi yapmak zorunda kalırız, o da vicdanın tercihi!
BağlantıÇünkü neyin doğru olduğunu vicdan bizlere söyler.
Bu yazı toplam 1182 defa okunmuştur.