“Vatandaş ilacını kendisi seçsin”
Doktorların ilaç yerine etken madde yazması gerektiğini belirten Antalya Eczacı Odası Başkanı Uzman Eczacı İsmail Erçin, “Doktor etken madde yazsın. İlaçların hepsinin kodu var. Bu kodu yazsın, biz eczaneye geldiğinde vatandaşa çeşitlerini gösterelim ve hangisini kullanmak istediğini soralım. Vatandaş ilacını kendisi seçsin” diyerek bunun hem ilaç bulamama sıkıntısını hem de doktorla firma arasındaki ilişkiyi ortadan kaldıracağını söyledi.
Antalya Eczacı Odası Başkanı Uzman Eczacı İsmail Erçin, sektörleriyle ilgili önemli değerlendirmelerde bulunarak, sorunların çözümüne yönelik öneriler sundu. Vatandaşların, bazı ilaçları bulmakta sıkıntı yaşadığının altını çizen Erçin, “Belli grup ilaçlar yok. O nedenle vatandaşla karşı karşıya kalıyoruz” diyerek doğru fiyatlandırmaya ve yerli ilaç sanayini güçlendirmeye ihtiyaç olduğunu vurguladı. Vatandaşların kamu kurum iskontosu ve fiyat farkları nedeniyle mağdur olabildiğine işaret eden Erçin, kanser ilaçlarıyla ilgili vatandaşı yoran bir süreç yaşandığına da dikkat çekti. Çok fazla yeni mezun verildiğini de belirten Erçin, mezun sayısının piyasanın ihtiyacına göre belirlenmesini istedi. Hastanelerdeki yoğunluğa da işaret eden Erçin, “Basit şeylerde tanısını koyarak ilacını biz verelim. Bunu da kayıt altına alalım. Böylece hastanelerdeki yoğunluğu azaltabiliriz” şeklinde konuştu. Acillerin polikliniğe döndüğünü de söyleyen Erçin, “Aile hekimliklerinin yapacağını aciller yapıyor. Bunun çözümü gece poliklinikleri açmak ve çoğaltmak olabilir. Aile hekimleri buralarda görev yapabilir. Belki de nöbetçi aile hekimlikleri olabilir” açıklamasında bulundu. Doktorların ilaç yerine etken madde yazmaları gerektiğini de belirten Erçin, eczacıların eşdeğer ilaçları göstermesiyle vatandaşın hangi ilacı kullanacağına kendisinin karar verebileceğine işaret etti.
“İLAÇLARIN BULUNAMAMASININ ECZANELERLE İLGİSİ YOK”
Bazı ilaçları bulmakta zorlandıklarını belirten Erçin, “Özellikle antibiyotik gruplarında, Türkiye'de üretilse bile bizim pazarımıza verilmiyor. Belli grup ilaçlar yok. O nedenle vatandaşla karşı karşıya kalıyoruz. Eşdeğerleri var ama vatandaşlar illaki yazan olsun istiyor. Vatandaş bulamadığı ilaç için eczane eczane dolaşıyor " dedi. İlaçların bulunamamasının sebebinin üreticilerin piyasaya sürmemesinden kaynaklandığını belirten Erçin, "Üretici ilacı Türkiye'ye satsa kaç para, yurt dışına satsa kaç para kazanacağına bakıyor. Türkiye'deki fiyatının kat kat fazlasına yurt dışına satabiliyorken Türkiye'ye yeterli miktarda ilaç vermiyor" diyerek, ilaç bulunamamasının eczanelerle hiç ilgisinin bulunmadığını kaydetti. En son Aralık ayında güncellenen ilaçta uygulanan Euro kurunun 17.54 lira olduğuna işaret eden Erçin, ilaçların bulunamamasının bu kurdan da kaynaklandığını açıkladı.
"ÇÖZÜM DOĞRU FİYATLANDIRMA, YERLİ İLAÇ SANAYİ GÜÇLENDİRİLMELİ"
"İlaçların bulunmamasının tek nedeni, doğru bir şekilde fiyatlandırılmaması" diyen Erçin, "İlaç gibi sağlığımızı çok fazla etkileyen ürünlerin fiyatının daha iyi belirlenmesi lazım. Bende isterim ilaç ucuz olsun ama vatandaş ilacı bulamadığında bu sistemin bir anlamı kalmıyor" diyerek çözümün doğru fiyatlandırma olduğunu vurguladı. Yerli ilaç sanayinin güçlendirilmesi gerektiğinin de altını çizen Erçin, milli davranılarak yerli ilaca dönülmesi gerektiğini ifade etti.
"KAMU KURUM İSKONTOSU VE FİYAT FARKLARI VAR, OLAN VATANDAŞA OLUYOR"
Firmaların uygulamadığı kamu kurum iskontoları ve güncelleme yapılmadığı için çıkan fiyat farklarının vatandaşa yansıtıldığına işaret eden Erçin, "Firmalar, kamu kurumu iskontosu verme konusunda Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşıyorlar. İskonto vermeyi taahhüt ediyorlar. Bizde bu iskontoyu SGK'na uyguluyoruz. Fakat firma uygulamıyor. Örneğin, yüzde 10 iskonto uygulayacaksa uygulamıyor, bizde vatandaştan bu farkı almak durumunda kalıyoruz. SGK da bunu düzeltme konusunda bir adım atmıyor. Olan vatandaşa oluyor" dedi. Bazen yüksek fiyat farkları çıktığına işaret eden Erçin, "Bu fiyat farkları emekli hastalarda da çıkıyor. Çıkan bir kamu kurum iskontosu farkları var, birde eşdeğer bandı düştüğü için fiyat farkları var. İlaç dışı iğne uçları, şeker ölçüm stripleri, enjektör gibi ürünler var. Bunlarda da SGK güncelleme yapmadığı için fiyatlar çok ucuz kaldı. Biz alıyoruz depodan 150 liraya, vatandaşa veriyoruz 49 liraya. Aradaki fiyat farkını almak zorundayız" açıklamasında bulundu.
"KANSER İLAÇLARIYLA İLGİLİ VATANDAŞI YORAN BİR SÜREÇ YAŞANIYOR"
Bazı kanser ilaçlarıyla ilgili yaşanan sıkıntılardan da bahseden Erçin, "Kanser ilaçlarında da şöyle bir sıkıntı var. SGK bazı ilaçları ödeme listesine almıyor, firmadan iskonto talep ediyor. Firma da iskonto vermiyor. Çünkü, Türkiye'ye verdiği zaman diğer ülkelere de yansıyor. Vatandaş ilacı ödenmediği için dava açıyor. Genel olarak dava süreci bitene kadar da tedavi giderlerinin ödenmesine karar veriliyor. Eğer davayı kaybederse vatandaş cebinden ödüyor, kaybetmezse SGK zaten tamamını ödemiş oluyor" diyerek vatandaşların ilaçlarını almakta zorlandığının altını çizdi. Sorunun düşük iskonto istenerek veya iskonto istenmeden ödeme listesine alınarak çözülebileceğine işaret eden Erçin, vatandaşı yoran bir süreç yaşandığına dikkat çekti.
"MEZUN SAYISI PİYASANIN İHTİYACINA GÖRE BELİRLENMELİ, ÇOĞU AÇIKTA KALIYOR"
Eczanelerle ilgili 2012 yılında kanun, 2014'te de yönetmeliğin çıktığını hatırlatan Erçin, şöyle konuştu:
"Şuanda 3 bin 500 kişiye bir eczane açılacak şeklinde kısıtlama var. Çok fazla eczacılık fakültesi bulunuyor. Ne yazık ki laboratuvarı olmayan, eczacı öğretim görevlisi olmayan fakültelerimiz var. Biz bunların kısıtlanmasını, kontenjanların düşürülmesini istiyoruz. Mezun sayısı, piyasanın ihtiyacına göre belirlenmeli. Şuanda yıllık 4 bine yakın mezun eczacı geliyor. Eczane açmaya hakları yok. Sağlık Bakanlığı'nın atama sistemi var. 3 bin 500 nüfusa denk gelecek boş yer varsa atama sırasına girerek, atanıp eczane açılabiliyor. Çoğu eczane açamıyor. Kamuya başvuranlar oluyor. Kamuda eczacı açığı çok fazla değil. Aslında yataklı hastanelerde 50 yatağa 1 eczacı istihdam edilmesi lazım ama yapılmıyor. Özel hastanelere, ilaç fabrikalarına başvuranlar var ama çoğu açıkta bekliyor."
"PLANLAMA YAPILMASI LAZIM"
Fakülte kontenjanlarının düzeltilmesi gerektiğinin altını çizen Erçin, "Planlama yapılması lazım. Bu da çok zor değil. Bizim üst birliğimiz olan Türk Eczacılar Birliği'nin bu konuda çok çalışmaları var ama bunları görüşmek için YÖK'ten randevu alamıyor. Kontenjan sayısı düşürülerek, eğitim kalitesinin artırılmasıyla, mükemmel bir eğitimle bizlerden de çok daha iyi eczacılar olabilir" şeklinde konuştu.
"ECZACININ HATA YAPMA LÜKSÜ YOK, SİGORTA GÖREVİ GÖRÜYORUZ"
Eczacıların hata yapma lüksünün olmadığını vurgulayan Erçin, şöyle konuştu:
"Bizim işimiz daha çok tedaviye dönük. Tanı koymak doktorun işi. Tanı konulmuştur, bizde tedaviye bakıyoruz. Etkileşimlere, dozacına, hastaya bakıyoruz. Doktor hata yapabilir ama eczacının hata yapma lüksü yoktur. Mesela, doktor bazen dalgın olup 5 gram yazacağına 50 gram yazabiliyor. Biz böyle konularda sigorta görevi görüyoruz. Tanısına karışmıyoruz. Gerekli durumlarda doktora ulaşarak yazdıklarından emin olup olmadığını soruyoruz. Doktor tamam diyorsa, şüphemiz de varsa kırmızı kalemle reçetenin altına çift çizgi çizerek paraf atmasını istiyoruz. Hastaya birşey olursa doktor sorumlu. Diğer türlü eczacı sorumlu. Bununla ilgili davalar var. Bu sayede eczacı sorumluluğu üzerinden atıyor. Bunu yapmazsak suçlu biz oluyoruz."
"BASİT ŞEYLERDE TANIYI BİZ KOYALIM"
Eczacıların tanı konusunda yetkisi olmasa da bazı basit hastalıklar konusunda yetkilerinin olması gerektiği düşüncesinde olduklarını bildiren Erçin, şunları dile getirdi:
"Zaten sağlık sistemi sıkışmış durumda. Vatandaş randevu almakta zorlanıyor. Özel hastanelere gitmek zorunda kalıyor. Özel hastanelerde de fiyatlar çok arttı. Örneğin, 'Kolum ağrıyor, çarptım düştüm' diyen birisinin doktora gitmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun için gidip doktoru meşgul etmemeli. Basit şeylerde tanısını koyarak ilacını biz verelim. Bunu da kayıt altına alalım. Böylece hastanelerdeki yoğunluğu azaltabiliriz. Şuandaki sağlık memnuniyet verileri 2004'e geri dönmüş. Eskiden SSK eczanelerinin önünde herkes kuyruğa giriyordu. Sağlıkta çok güzel bir dönüşüm yapıldı. Vatandaş istediği yerden alabiliyor ilacını. Vatandaş tercih yapabiliyor, istediği yere gidebiliyor ama memnuniyetsizlik tekrar o yıllara geri döndü. Memnuniyetsizlik çok fazla."
“DOKTOR ETKEN MADDE YAZSIN, VATANDAŞ İLACINI KENDİSİ SEÇSİN”
İlaç firması görevlilerinin doktorlarla görüşmelerinin etik değerlerin dışına çıkarak suistimale neden olabilecek bir şey olduğuna işaret eden Erçin, şunları söyledi:
“Doktorun piyasayı takip etme şansı yok. Yeni çıkan ilacı öğreniyor ama etik dışı şeyler olabilir. Doktora diyor ki ‘Şundan şu kadar yaz, seni şuraya götüreceğim.’ Bunu herkes yapıyor demiyorum, bütün meslek gruplarında mutlaka çürük elma vardır. Bu etik bozulmalara neden olabilecek bir sistem. Biz şunu diyoruz; doktor etken madde yazsın. İlaçların hepsinin kodu var. Bu kodu yazsın, biz eczaneye geldiğinde vatandaşa çeşitlerini gösterelim ve hangisini kullanmak istediğini soralım. Vatandaş kendisi seçsin. Aynı etken maddede birbirine eşdeğer ilacı neden doktor seçiyor? Doktor etken maddeyi seçsin. Bu hem ilaç bulamama sıkıntısını hem de doktorla firma arasındaki ilişkiyi ortadan kaldırır.”
“ACİLLER POLİKLİNİĞE DÖNDÜ”
Randevu alamayan veya işi nedeniyle gündüzleri aile hekimlerine, polikliniklere gidemeyen hastaların acillere akın ettiğinin altını çizen Erçin, “Bu sefer acil servislerde çok yoğunluk oluyor. Aciller adeta polikliniğe döndü. Bundan dolayı gerçekten acil olan vatandaşlara hizmet etmekte zorlanıyor. Acil reçetelerine baktığımızda antibiyotik, ağrı kesici görüyoruz. Bunlar acil değil, poliklinik tedavisidir. Şuanda aile hekimliklerinin yapacağını aciller yapıyor. Bunun çözümü gece poliklinikleri açmak ve çoğaltmak olabilir. Aile hekimleri buralarda görev yapabilir. Belki de nöbetçi aile hekimlikleri olabilir” açıklamasında bulundu. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim