Yeşil alanlar, ormanlar ve doğal doku kuşkusuz ülkemizin çok önemli bir zenginliği.
Yeşil alan ne kadar çok olursa yaşam alanlarımız o kadar sağlıklı olur ve daha yaşanabilir olur.
Daha yaşanabilir bir ortamda daha sağlıklı bireyler daha güzel eserlere imza atar.
Ormanlarımız coğrafyamızı cennete çeviren çok önemli bir ayrıntı olmasının da ötesinde cazibe merkezlerinin oluşumunda da ‘belirleyici’ olabiliyor.
Önce Manavgat’ta başlayan ve daha sonrasında bir çok ilimizde görülen, ilçelerimizde görülen orman yangınlarının tahribatını ve üzüntüsünü üzerimizden atamamışken, bu kez Zeytinlik’te, Döşemealtı Başköy mevkiinde ve Kızıllı taraflarında çıkan orman yangınları yine yüreğimizi yaktı.
Diğer taraftan Managat’ta Sarılar başta olmak üzere farklı noktalardaki çıkan yangınlar endişemizi arttırdı.
Gün boyu şehrimizin neredeyse tamamında havadan kül yağdı üzerimize!
Gökyüzünü kaplayan sis ve is dumanı nefes almayı zorlaştırdı.
Bu görüntüler, günler öncesinde yaşadığımız ve içimizi acıtan görüntüleri tekrar yaşattı hepimize.
Son yıllarda yeşil alanlarımızın giderek azalması şahsen beni çok üzüyor.
Antalya deyince zihinlere her yeri yeşil yerler geliyor ama gerçekten öyle mi acaba?
Antalya’da özellikle son 30 yıldır eski yeşil alanlarımızdan artık eser yok.
Yeşil alan tahribatının endişe verici duruma geldiği Antalya’da çevre dostu projeler geliştirilmeli.
Hem de acilen…
Bugün bir çok bölgemizde dağlar bile tahrip edilmiş durumda. Yatırımların elbette şehrimiz için önemi var. Ancak; doğal doku yok edilerek atılan adımlar geleceğimiz açısından büyük sıkıntılar doğurur. Çevreyle uyumlu, doğayla dost projelerin desteklenmesi gerek. Doğayı yok ettiğimiz sürece doğal afetler hep bir risk olarak karşımızda durur.
Doğal afetler yaşamamak için doğayla dost projeler yapılması artık kaçınılmaz…
Bu yazı toplam 516 defa okunmuştur.