Yaşamakta olduğumuz pandemi süreci kuşkusuz ki hepimizi etkiledi. Etkilemeye de devam ediyor.
Pandemi ile mücadele kapsamında geçtiğimiz haftalarda yayınlanan genelge doğrultusunda HES kodu uygulaması kaldırılmış, açık alanlarda da maske takma zorunluluğu ortadan kalkmıştı.
Bu karar ve genelge sonrasında tartışmaları ve çelişkileri de yaşamaya devam ediyoruz.
Örneğin; alış veriş merkezlerinde artık birçok müşterinin maske takmadığına tanıklık ediyorum.
Her ne kadar toplu taşım araçlarına binerken araç şoförleri sıkı bir kontrol yapsa da, AVM’lerde artık eskisi gibi maske duyarlılığı kalmadı.
Aynı şekilde lokanta ve restaurantlarda, kapalı alanlardaki gösterimlerde, tiyatro ve sinema gibi etkinliklerde de maske konusunda denetim gevşemiş durumda.
Bu durum zaman zaman maske takan vatandaşlarla takmayan vatandaşları karşı karşıya getiriyor.
Maske takanlar ve takmayanlar tartışmasının diğer alanlarda da yoğunlaşması noktasında endişeliyim.
Aynı şekilde semt pazarlarında da böylesi çelişkilere ve tartışmalara tanıklık ediyoruz.
Öte yandan pandemi sürecinde başta sağlığımız olmak üzere bir çok konunun ne denli önemli olduğunu gördük.
Sağlık başta olmak üzere tarımın, ticaretin, turizmin, ve tüm diğer sektörlerin önemine tanıklık ettik.
Üretmenin ne denli önemli bir faktör oluşunu hep birlikte gözledik.
Sürdürülebilir tarımın, gıdanın, yaşamsal kaynakların asla ihmale gelmemesi gerektiği ile baş başa kaldık.
Hele hele yaşamakta olduğumuz ekonomik sıkıntıda, fiyat artışlarının devam ettiği böylesi bir ortamda tarımın ne kadar önemli bir konu olduğu bir kez daha öne çıktı.
Devam eden Rusya – Ukrayna savaşı ve uzantısındaki belirsizliklerde tüm Dünyadaki gıda stoğunun temel dayanağında tarım faktörünün vazgeçilmez rolü var.
Bu olguyu asla göz ardı etmemeliyiz.
Bu yazı toplam 481 defa okunmuştur.