- IMKB
% - Altın
4071.86
%0.32 - Dolar
38.0326
%0.22 - Euro
43.1906
%0.24
- 22:18 - AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun babası hayatını kaybetti
- 21:23 - Alanya’da kentsel dönüşümün altyapısı hazırlanıyor
- 17:23 - Erasta AVM Pedelia Festivaliyle ödülleri topladı
- 16:23 - Başkan Özçelik: "Birlikte yönetiyor, birlikte güzelleştiriyoruz"
- 15:43 - Yenilenen Antalya Havalimanı ilk yolcularını karşıladı
- 15:23 - ALKÜ, Noakhali Üniversitesi ile ilişkileri geliştiriyor
- 14:23 - Genç sanayicilerin ilk durağı İspanya oldu
- 13:48 - Büyükşehir’den çevre mühendislerine "Kalite Kontrol Eğitimi"
- 13:42 - Korkuteli’de bozuk yollara ‘’yama’’ yapılıyor
- 13:23 - Antalya otogarında el konulan 2 yavru sincaptan haber var
- 12:48 - Antalya Büyükşehir Belediyesi’nden 23 Nisan’a özel program
- 12:38 - Adana’dan otobüsle Antalya’ya 300 civciv gönderdiler
- 11:23 - Elektrik tellerine takılan kumru için kurtarma operasyonu
- 10:55 - Göynük Mutfak Sanatları MYO da Bir Dormundlu
- 10:43 - Kumluca Devlet Hastanesi’nde Koroner Anjiyografi Ünitesi Açılıyor
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar





ANADOLU NEREYE DÜŞER USTA?
Hiç kuşkusuz siyaset insanlık tarihi kadar eski bir kavram. İnsan toplulukları ortaya çıktığı günlerden bu yana, o toplulukların yönetilmesi meselesi her daim insanlığın gündeminde olageldi. Keza antik Yunan filozofları da, Platon ve Sokrates’ten biliyoruz, devlet, toplum ve siyaset mevzularına çok fazla kafa yordular, modeller geliştirmeye çalıştılar.
Modern anlamda devlet ve siyaset kavramlarının izini sürmek için 18. Ve 19. yüzyıl Avrupa’sına bakmalıyız. Çünkü modern devlet sistemleri, mutlak gücün tek bir hükümdarda toplanmadığı, görev ve sorumlulukların devredildiği, hukuk ve yargı sisteminin bağımsız çalıştığı bir mekanizma olarak ortaya çıkıyor. Fakat Avrupa coğrafyasının asıl kaderini belirleyen, onun toplumsal haritasının sınıflarla ve kalın çizgilerle çizilmiş olduğu gerçeğidir. Avrupa toplumları, çok uzun yüzyıllar boyunca, köle ile efendinin, köylü ile derebeyin, kilise ile kralın, işçi ile burjuvanın zaman zaman çok kanlı savaşlara tutuştukları bir hikayenin içinden geçtiler. Bu toplumsal sınıflar bazen birbirleri ile ittifak kurdular, bazen birbirleri ile amansızca savaştılar. Ve bu tarihsel öyküsü nedeniyle Avrupa siyaset sosyolojisi, modern zamanlarda sınıflı toplumlar olarak tanımlandı. Ve her sınıf, bir başka sınıfı ezerek egemen olabiliyordu. Bir sınıfa mensup olan birey, çok olağandışı şeyler olmadığı sürece, başka bir sınıfa, bir üst sınıfa, asla geçemezdi. Ve doğal olarak, Avrupa siyaset sosyolojisinde gerilim, çekişme, çatışma, kavga hiç eksik olmaz, olamazdı. Ve nihayet 1789 Fransız ihtilali bu geleneksel sosyo-politik tabloyu alt üst etti. Yoksullar, birkaç yıl içinde monarşiyi tarihten sildiler ve kiliseyi de diz çöktürerek büyük ölçüde sıradan, basit bir kamu kurumuna dönüştürdüler. Evet, bu ihtilal sınıflar arası çelişkiyi ortadan kaldırmış değildi, ama her sınıfın hakları olduğu gerçeğini tarihe yazdırdı. Ve gerçekten de Avrupa tarihinde bir daha hiçbir şey 1789’den önceki gibi olmadı, olamadı.
Peki bizim de içinde bulunduğumuz Doğu-İslam coğrafyalarında durum nedir? Nasıl bir sosyal ve tarihsel hikayenin içinden geçtik, geçiyoruz? Batrı medeniyetinden ayrıldığımız ve benzediğimiz noktalar neler? Doğu-Asya topraklarında sosyal sınıflar var mıdır? Buralarda üretim biçimi nasıldır? Bu ve buna benzer onlarca soru soruldu, tartışıldı, yazılıp çizildi geçen on yıllar boyunca. Bu daracık gazete köşesinde koca bir külliyatı tartışacak değilim. Ama yine de, benim zaviyemden Türkiye ülkesi nasıl bir sosyo-politik tablonun içinde görünüyor, bunu çok kısa özetlemeye çalışacağım.
Evet, bu ülkede Batılı anlamda bir sınıflar çatışması öyküsü yoktur, çünkü bu coğrafyada devlet fikriyatı, devlet algısı da diyebilirim, kutsaldır. Bu günkü Türkiye Cumhuriyeti’nden söz etmiyorum sadece, geçen üç bin yıllık tarihsel hikayeden hareketle söylüyorum. Ve üstelik sadece Türklere ait bir algı değil bu, Persler, Sümerler, Mısırlılar ve Hint medeniyeti. Bu büyük coğrafyada devlet kavramı her daim önemli oranda tanrısaldır ve kutsaldır!
Öte yandan, yoksul bir Anadolu çocuğu, pekâlâ Osmanlı İmparatorluğunda sadrazamlığa kadar yükselebilir ki örnekleri epey çoktur. Amma ve lakin, Batı tarihinde böyle bir örnek neredeyse istisna düzeyinde bile görülmemiştir. Doğu toplum yaşamında fakir bir kız o bölgede zengin bir ailenin oğlu ile evlenebilir, oysa bu Batı sosyo-kültür ikliminde düşünülemez bile. Doğu’da bir padişah, hiç de soylu olmayan sıradan bir ailenin kızı ile evlenebilir, ondan çocuk yapabilir ve o çocuklar da pekala padişah olabilirler, oysa Batı monarşilerinde böyle bir örnek akla dahi getirilemez.
Özetle, her coğrafyanın kendine özgü bir sosyolojisi, bir hikayesi, bir geleneği ve düzeni vardır. Peki Anadolu’nun bu bağlamda durumu nedir diye soracak olursanız, benim yanıtım, Anadolu’nun önünde sonunda Doğu kültürünün bir parçası olduğu yönündedir. Devlet algısı, din ve inanç konusunda takındığı tavır, üretim ilişkileri, toplumsal düzeni… Nereden bakarsanız bakın Anadolu, yani Türkiye, adına Ortadoğu da denilen, ama benim daha çok “Doğu” diye çerçevelemeyi tercih ettiğim medeniyetin bir parçası. Dün de öyleydi, bu gün de öyle ve yarın da böyle olacak. Bu realite bilhassa Anadolu’nun Batısında ve Trakya’da yaşayan insanlarımızın canını acıtıyor, biliyorum, onları anlıyorum. Ama tarihi ve coğrafî hakikatimiz bu. Peki bu hakikat üzere Anadolu’nun bir bütün halinde ve medeni bir hukuk üzere kardeşçe yaşamasının yol haritası ne olmalıdır? Bu soru çok anlamlıdır, inşallah bunu da bir sonraki yazımızda tartışalım.
Trafikte cezalar caydırıcı mı?Ömer Yetgin
Borussia Dormund'tan Misafirimiz VarKahraman Köktürk
“Kariyer ve İstihdam Günleri”Mustafa Yetgin
DEMOKRASİYE VEDA VE YENİ ORTAÇAĞ’A MERHABAEşref Ural
SANAL OFİSRaziye Gök Aktaş
Sölgentaş Vadisi ve Ergenekon mu?Muharrem Yellice
Bayram heyecanımız nereye kayboldu?İSA KAVLAK
HEYBEDEKİ BÜYÜK TURP:TÜRKİYEGürsel Kaya
NAZIM’I ABARTISIZ ANMAKYALÇIN DUMAN
Bakü’de iklim anlaşmazlığı: Dünyayı kirletenlerin YüzsüzlüğüMustafa Yıldıran
MUHASEBECİLERİN HAKLI İSYANIKamil Başkonak
CUMHURHİYET’İMİZİN 100 YILINI KUTLARKEN…Binali Efe
Kemer ve temizlik çalışmalarıAdem Vural
SEÇİMEyüp Koçak
Kesik Minare meselesi…Yusuf Katrağ
Genç Sanayicilerin İlk Durağı İ̇spanya Oldu
Corendon Airlines, 20’nci Yılını Binlerce Yolcusuyla Coşkuyla Kutladı
Yeşil Osb Temiz Antalya Projesi Başarıyla Tamamlandı: 1450 Ton Karbon Salınımı Önlenelebilecek
Sıhhi Tesisatçılar Eğitimden Geçecek, Meslek Kodu Verilecek
Atb Başkanı Çandır: "Tarıma Özel Sosyal Güvenlik Modeli Oluşturulmalı"
Antalya’da Martta Yabancılara 496 Konut Satışı Gerçekleşti
Zirai Dona Karşı Muratpaşa’dan 10 Tonluk Domates Desteği
Alanya 2025 Turizm Sezonuna Hazır
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim