Antalya kendi içinde ikilemleri yaşayan, potansiyelinin farkında olmayan bir şehir.
Çok yıldızlı oteller cenneti diye tanımlanan bu şehri sadece turizmle ilişkilendirmek ne kadar doğru?
Ya da doğru mu?
Bu anlamda ciddi potansiyelleri olan Antalya’da 649 km. sahil şeridine sahip bir olgudan söz ediyorum.
Özellikle yılın 8 ayı oldukça hareketli geçen, çok yıldızlı otelleri eğer istikrarlı bir fiyat istikrarı oluşturulmuşsa dolan, Antalya merkezden çok Belek, Side, Kemer, Manavgat, Alanya gibi ilçe ve tatil merkezleri büyük rağbet gören bu şehrin en büyük eksikliği; ciddi anlamda deniz potansiyelinin harekete geçirilememesi…
Antalya’nın deniz ulaşımından hiç yararlanamadığımızı söylersem; doğru bir tespit yapmış olurum.
Antalya bir deniz şehri… Denizle iç içe olan, özellikle kıyı bölgeleri oldukça hareketli bir şehir.
Deniz şehrinde yaşamamıza rağmen denizden ne kadar yararlanıyoruz?
Bence yararlanamıyoruz.
Şurası bir gerçek ki; Antalya’lı deniz ulaşımını çok önemsiyor ve büyük bir isteği var.
Deniz otobüsleri projesi; gerçek anlamda hayata geçirilemedi.
Bu konuda bir sinerji oluşturulmalı artık.
Antalya gibi denizle iç içe olan bir kentte doya doya balık yiyemediğimiz gibi, deniz ulaşımından da yararlanamıyoruz.
Burada bir eksiklik, bir yanlış var.
Belediye başkanlığında isimler ve partiler değişse de bu eksikliğin giderilmesi aşamasında “değişen” bir şey olmuyor.
Sadece karayolu taşımacılığı, bu yükü kaldıramıyor.
Karayolu taşımacılığını da gerektiği gibi uygulayamıyoruz.
Toplu ulaşımdaki sıkıntılar yıllardır sona ermiş değil.
Böylesine hızlı büyüyen, gelişen ve nüfusu artan şehirde sadece toplu ulaşım seçeneği ile, tramvay ve otobüslerle ulaşım sorununu çözmeye çalışmak yeterli değil.
Yeterli olmuyor da!.
Ve alternatif seçenek devreye girmediği için rekabet olmuyor ve insanlar kara taşımacılığına mahkum ediliyor.
Hızlı tren de somut bir gelişmenin olmadığı Antalya’da karayolu taşımacılığına mahkum olmamız gerçekten düşündürücü diye düşünüyorum.
Bu yazı toplam 610 defa okunmuştur.