Bugün 05 Şubat 2025 Çarşamba
  • Antalya9 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3307.352
    %0.72
  • Dolar
    35.8886
    %-0.09
  • Euro
    37.4394
    %0.25
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Büyükşehir’in depreme harcayacak 50 milyon lirası yok”
05 Şubat 2025 Çarşamba 17:19

“Büyükşehir’in depreme harcayacak 50 milyon lirası yok”

6 Şubat depremlerinin 2. yılı nedeniyle açıklamalarda bulunan İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, adeta açtı ağzını yumdu gözünü. Deprem Master Planı, Konyaaltı ve Lara sahilleri üzerinden Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni ağır bir dille eleştir

6 Şubat depremlerinin 2. yılı nedeniyle açıklamalarda bulunan İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, adeta açtı ağzını yumdu gözünü. Deprem Master Planı, Konyaaltı ve Lara sahilleri üzerinden Antalya Büyükşehir Belediyesi’ni ağır bir dille eleştiren Akdoğan, “Antalya Büyükşehir Belediyesi 39 milyar lira bütçesinin olduğunu açıkladı ama depreme harcayacak 50 milyon lirası yok” dedi.

 

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte 6 Şubat depreminin 2. yılı nedeniyle basın toplantısı düzenledi. 6 Şubat depremindeki bölgeden incelemelerden fotoğrafların da yer aldığı şehir merkezindeki bir otelde gerçekleştirilen toplantıda, açıklama metnini İMO Antalya Şubesi 2. Başkanı Ali Erman Aydın okudu. Aydın’dan sonra konuşan İMO Antalya Şube Başkanı Mehmet Soner Akdoğan ise, adeta açtı ağzını yumdu gözünü. Deprem konusunda sadece belli bölgelerle ilgili açıklama yapmanın yanlışlığına değinen Akdoğan, depremin her an her yerde olabileceğini vurguladı. Akdoğan’ın eleştirilerinden en çok Muhittin Böcek’in başkanlığını yaptığı Antalya Büyükşehir Belediyesi yönetimi nasibini aldı.

img-7000.jpg

“DEPREM YAĞMUR GİBİ NORMAL BİR DOĞA OLAYI, TÜRKİYE DEPREM ÜLKESİ, HER AN HER YERDE YIKICI DEPREMLE KARŞILAŞABİLİRİZ”

Akdoğan, Türkiye’de geçtiğimiz yıl 30 binin üzerinde depremin meydana geldiğine işaret ederek, depremin yağmur gibi, kar gibi normal bir doğa olayı olduğunu söyledi. Depremin afete dönüşmesinin binaların yıkılmasıyla oluştuğunun altını çizen Akdoğan, kamuoyunda ve sosyal medyada fazla etkileşim aldığı için olayın şurada mı olacak, burada mı olacak? noktasına indirgendiğini kaydetti. Depremin yıkıcı etkisiyle ortaya çıkan acı tablodan dolayı binlerce deprem içerisinden 17 Ağustos ve 6 Şubat depremlerinin hafızalarda yer edindiğine işaret eden Akdoğan, “Türkiye bir deprem ülkesi. Topraklarımızın yüzde 66’sı birinci derece deprem bölgesi. Yüzde 96’sı da deprem tehdidi altında. Bugün her an her yerde yıkıcı depremle karşılaşabiliriz. Biz depremin orada mı, burada mı olacağını konuşmak yerine depremle ilgili alınacak önlem ve tedbirleri konuşmalıyız. Vatandaşların ve kamuoyunun, karar vericileri buna doğru itmesi gerekiyor” dedi.

untitled-1-cpy-006.jpg

“DEPREM SÖYLEMLERİNİ TİCARETE DÖKENLER VAR, BUNLARA PRİM VERMEYİN”

Yunanistan’ın boşaltmaya çalıştığı adalara işaret ederek Antalya gibi 3 milyonluk nüfusa sahip bir şehrin deprem olacak diye boşaltılamayacağını söyleyen ve “Deprem şurada mı olacak, burada mı olacak?” şeklindeki konuşmaların artık yasaklanması gerektiğini belirten Akdoğan, “Her 6 yılda bir 7’nin üzerinde, her yıl 6’nın üzerinde depremler oluyor. Depremin nerede olduğunun bir önemi yok. Kahramanmaraş’taki depremde 190 kilometre uzaktaki Adana’da binalar yıkıldı. Hepimiz o deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın acılarını hissetmedik mi? Uykularımız kaçmadı mı? Deprem Türkiye’nin her yerinde olabilir. Orada mı olacak? Burada mı olacak? artık bu konuyu kapatalım. Depremcilere prim vermeyi de bırakalım. Dönüp dönüp aynı şeyi söylüyorlar. Bir harita var herkesin önünde. Bunu artık ticarete dökenler var. Lütfen bunlara prim vermeyi bırakalım. Bu ülkenin bir deprem gerçeği var ve bunun yöntemi belli. Depremin afete dönüşmesine sebep olan yapıların dönüştürülmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

 

DEPREME KARŞI ALINABİLECEK TEDBİRLER

Depreme karşı alınabilecek tedbirleri sıralayan Akdoğan, şöyle konuştu:

“Biz sağlıklı yapı üretimini gerçekleştiremiyoruz. Sağlıklı yapı üretimini gerçekleştirmenin bilimsel ve teknik yolu çok basit. Bununla ilgili meslek odalarının ve bilim çevrelerinin defalarca yaptığı açıklamalar var. Mevcut yapı stoku ile ilgili de alınabilecek 3 tedbir var. Birincisi kentsel dönüşüm uygulamaları. Türkiye’de acilen dönüştürülmesi gereken 7 milyon yapı var. Bu acil dönüştürülmesi gereken yapı stoku. Biz Kentsel Dönüşüm Yasası çıktıktan sonra 15 yılda 700 bin yapıyı dönüştürebildik. Hedefin yüzde 15’indeyiz. TÜİK verilerine göre Türkiye’de 42 milyon yapı var. Bu yapı stokunun yarısından fazlası 2000 yılından önce yapılmış ve tehdit oluşturan yapılar. Bu kadar yoğun ve riskli yapı stokunu kentsel dönüşümle dönüştürmemiz çok mümkün değil. Zaten uygulamadaki de kentsel dönüşüm değil, tamamen bina yenilemesidir. Bina yenilemelerinin şehirlere getirdiği ek yük de hepimizin malumu.”

untitled-1-copy-257.jpg

“GÜÇLENDİRMEYİ KİMSE GÜNDEME ALMIYOR, NEDEN YIK-YAP ARZUSU İÇERİSİNDEYİZ?”

Yapı stoku ile ilgili alınabilecek ikinci tedbir yönteminin ise yapıların güçlendirilmesi olduğunu dile getiren Akdoğan, “Maalesef bu hiçbir şekilde gündeme alınmıyor. Siyasiler, karar vericiler, belediyeler, yerel yönetimler hiç kimse bunu gündeme almıyor. Bugün Antalya’daki yapı stokunun yarısının 2000 yılından önce yapıldığını ve bunun da iyimser bir tablo çizerek yaklaşık yüzde 30’unun riskli olduğunu varsayalım. Bu binaların tamamını kentsel dönüşümle yıkıp yenileyebilir misiniz? Yıktığınızı ve yenilediğinizi farz edin. Deprem bölgesinde Hatay’ın halini gördünüz mü? Çevre kirliliğini, asbesti görebiliyor musunuz? Biz 20 yıl sonra oradaki sağlık sorunlarını konuşacağız. Bu kadar yapıyı yıkıp asbeste maruz kalıp tekrar yapmak ne kadar sağlıklı uzmanlara sormak lazım. Biz neden yık-yap arzusu içerisindeyiz?” diye sordu. Yapıların güçlendirilerek deprem performanslarının yapılmasının ve tekrar değerlendirilmesinin neden gündeme gelmediğini de soran Akdoğan, yıkıp-yapmaya göre güçlendirmenin daha az sürede ve binayı boşaltmadan dünyanın her yerinde geçerli yöntemlerle yapılabildiğine dikkat çekti. Güçlendirmeye yönelik kamuoyunda bir talep olmadığına da işaret eden Akdoğan, “Bununla ilgili bir kolaylaştırma beklentisi, teşvik yok” diye konuştu.     

 

“AFETE MARUZ KALACAK ALANLARDA REZERV ALAN UYGULAMASI YAPILARAK BOŞALTILMALI”

Yapı stoku ile ilgili alınabilecek üçüncü tedbir yönteminin de, yapılaşmaya uygun olmayan alanların rezerv alanları ilan edilerek boşaltılması olduğunu bildiren Akdoğan, “Geçmişte siyasi oy kaygılarıyla imara açılmaması gereken bölgeler imara açılmış. Bununla ilgili bilimsel çalışmalar yapılarak yapılaşmanın uygun olmadığı, afet tehdidinin olduğu yerlerde rezerv alan uygulanmalı. Bugün rezerv alan tanımı deprem bölgesinde bir çok alanda uygulanıyor. Bizim bunu afete maruz kalacak alanlarda uygulamamız gerekiyor. Bu tarz alanların tespit edilerek yapılaşmanın önüne geçilmesi ya da varsa mevcuttaki yapılaşmanın boşaltılması gerektiğini savunuyoruz” açıklamasında bulundu. 69c6952d-97a9-4c10-9ab2-eefd887b87ed.jpg  

“ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NİN DEPREME HARCAYACAK 50 MİLYON LİRASI YOK”

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen Antalya Deprem Master Planı ile ilgili konuşan Akdoğan, “Antalya için İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) 2021 yılında yayınlandı. 2023 yılına kadar yapı stokunun tamamlanması 2025 yılında da Deprem Master Planı’nın bitirilmesi gerekiyor. Her il için İl Afet Risk Azaltma Planı verilmiş ve takvimi çizilmiş. 2023 yılında bitmesi gereken yapı stoku çalışmaları daha bitmedi. Birde bununla ilgili verileri kimlerin girdiğini de bilmiyoruz. Birçok belediyede bu konulardan anlayan ve verileri işlemesi gereken teknik insan yok. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bunu İnşaat Mühendisleri Odası ile birlikte yaptı. Yaklaşık 125 inşaat mühendisi sokak sokak gezerek planı 1 yılda bitirdi. Bu da yaklaşık 50 milyon lira bir bütçeye tekabül etti. Şimdi nereler riskli, nerelerde ne yapılacak planlaması yapılıyor. Antalya Büyükşehir Belediyesi 39 milyar lira bütçesinin olduğunu açıkladı ama depreme harcayacak 50 milyon lirası yok” dedi. Deprem Master Planı konusunda Kocaeli Belediyesi’nde olduğu gibi işbirliği önerisinde bulunduklarını da bildiren Akdoğan, Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin kendileriyle çalışmayı neden tercih etmediğini bilemediklerini de söyledi ve yol haritasının nasıl işlediğini bilmediklerini kaydetti.

cfe67f88-86cd-4b89-bf74-70aa7c16f93c.jpg

“BİR ARPA BOYU YOL ALAMADIK, ONUN İÇİN KONYAALTI SAHİLİ ALAN YÖNETİMİ’NDEN ÇIKTIK”

Son günlerde ‘meslek odaları neden sessiz kalıyor?’ şeklinde eleştiriler aldığını da söyleyen Akdoğan, “Bizler ellerinde yetkisi olan kurumlar değiliz. Ancak, kamusal sorumluluklarımız var ve kendi meslek disiplinimiz doğrultusunda kamusal faydaya yönelik olması gereken açıklamaları yapıyoruz” dedi. Problemlerin çözümüne yönelik yetkileri olmadığının altını çizen Akdoğan, Konyaaltı Sahili, Lara Sahili ve falezlerle ilgili meslek odaları ile İl Koordinasyon Kurulu’nun defalarca yaptığı açıklamaları hatırlattı. Konyaaltı Sahili’ndeki işgallere defalarca dikkat çektiklerini söyleyen Akdoğan, kamuoyunu, yetkilileri, sorumluları göreve davet ettiklerini hatırlattı. Gerekli uyarıları defalarca yaptıklarını ve bir sonuç alınamadığını vurgulayan Akdoğan, İMO Antalya Şubesi olarak Konyaaltı Sahili Alan Yönetimi’nden çıktıklarına dikkat çekti. Konyaaltı Sahili Alan Yönetimi’nden aynı şeyin defalarca konuşulması ve bir arpa boyu yol alınamamasından dolayı çıktıklarını belirten Akdoğan, “Bizleri topluyorlar ‘Parkları değiştirdik, bankları yeniledik, orayı boyadık’ diyorlar. Orada 5 metrekare olması gereken büfe 300 metrekare olmuş, ‘Onunla ilgili biz bir şey yapamayız. Çünkü, önceki belediye döneminde burası ihale edilmiş.’ Söylenenler bunlar” diyerek Şehir Plancıları Odası’nın da Konyaaltı Sahili ile ilgili suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.     

 

LARA PLAJININ 30 YILLIĞINA KİRALANMASINA ŞERH KOYDU

Lara plajlarının düzenlenmesiyle ilgili yap-işlet-devret veya Büyükşehir Belediyesi’nin yaparak işletmenin kira yoluyla başkalarına verilmesiyle ilgili yöntemlerin söz konusu olduğuna dikkat çeken Akdoğan, şöyle konuştu:

“Model ne olursa olsun bir 30 yıl konuşuluyor. 30 yıllığına kiralama. Burada yapılacak olan çevre düzenlemesi. Büyükşehir Belediyesi’nin Fen İşleri, Park ve Bahçeler Müdürlükleri var. Çevre düzenlemesini yapabilirler. Henüz elimizde proje yok. Proje ortaya çıktığında meslek odası olarak yine itirazlarımızı yapacağız ama niye 30 yıllığına kiralanıyor? Konyaaltı Sahili ile ilgili ne eleştiri yaparsak ‘Menderes Türel dönemindeki sözleşme’ diyorlar. Sizden sonra gelecek bir belediye başkanını niye bir sözleşme ile bağlıyorsunuz? Bu kenti 30 yıl CHP’li bir belediyenin yöneteceğinin garantisi var mı? 30 yıl yaşayacağımızın garantisi yok. Niye uzun süreli sözleşmeler yapıyorsunuz, kimin malını kime pazarlıyorsunuz? Projeyi bilmiyorum ama şimdiden bu konuda şerh düşüyorum. Özellikle kamu arazisi ve binalarının kiralanması noktasında uzun süreli sözleşmelerin vicdani olmadığını düşünüyorum. Bir ev kiralasanız 5 yıl sonra değer artışı gibi çeşitli konular gündeme geliyor. Antalya’nın en gözde yerlerini babanın dairesi gibi 30 yıl kiralayamazsın. Karar vericilerin evleri vardır. 30 yıllığına kiraya vermişler mi?”   

img-7015.jpg

“FALEZLER İÇLER ACISI”

Konyaaltı Sahili ile ilgili “Meslek Odaları daha ne yapacak?” diye soran Akdoğan, falezlerdeki yapılaşmalarla ilgili de, “Daha ruhsatı kim veriyor belli değil. Muratpaşa Belediyesi’ne gidiyorsunuz ruhsatı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü veriyor, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne gidiyorsunuz Muratpaşa Belediyesi veriyor. Herkes top çeviriyor. Hiç kimse sorumlu değil. Falezlere bakıyorsunuz 2010 yılından bugüne geldiği durum bile facia, içler acısı. Siz falezleri katletmişsiniz, engellileri bahane ederek asansörler koymuşsunuz, sonra bunun ruhsatını ben mi vermişim. Ben yaptığım açıklamalarda yanlış olduğunu söylemişim. Vatandaş olarak biz bundan niye rahatsız olmuyoruz. Şimdi de falezleri ışıklandıralım mı? diye konuşuyorlar. Işıklandırın, onu da yapın” ifadelerini kullandı.

 

“İMAR PLANLARI HERKESE AYNI OLMALI”

Şehirdeki imar tadilatlarına da değinerek gerekli noktalarda ilgili meslek odalarının açıklamalarda bulunduğuna dikkat çeken Akdoğan, imar planlarının herkese aynı olması gerektiğini kaydetti. “Bir yerde plan tadilatı varsa burada emsal artışı da, alan terki de, düzenleme de olacaktır” diyen Akdoğan, “Bununla ilgili Ahmet’e ayrı, Mehmet’e ayrı bir düzenleme değil, yolu, yöntemi ve çerçevesi herkes tarafından bilinmeli ve net ortaya konmalı” dedi.  

 

“’ARABALAR ÇOĞALDI TRAFİK ONDAN OLDU’ DİYORLAR”

“Benim gördüğüm herkesin her şeyi mükemmel yaptığı ama kendinin elinde olmayan şeylerin olduğu” diyen Akdoğan, “Trafik diyorsun, ‘Arabalar çoğaldı ondan oldu, bu kadar araba olmasa trafik olmaz’ diyor. Ya da ‘Karayolları Çevreyolu’nda kavşakları yapmadı’ diyor. Karayolları şimdi başlamış, o yapılınca araba da azalırsa trafik sorunu çözülür” diye konuştu.

 

“BU İŞLERİ ÇÖZME ARZUSUNDA OLAN İDARECİLER, KARAR VERİCİLER LAZIM”

Deprem konusunda da defalarca açıklama yaptıklarını hatırlatan Akdoğan, “Göreve geldiğimde ilk zamanlarda anlattıklarımı milletin bilmediğini sanıyordum ama herkesin her şeyden haberi var. Yapı denetim sistemindeki usulsüzlüklerden, alınmayan beton numunelerinden, müteahhitlerin fazla emsal taleplerinden, her şeyden herkesin haberi var. Bununla ilgili bu işleri çözme arzusu içerisinde olan idareciler, karar vericiler lazım” dedi.

                                           

İŞBİRLİĞİ YAPAN BELEDİYE BAŞKANLARINA TEŞEKKÜR

Bazı belediyelerin İMO ile ciddi işbirlikleri yaptığını da belirten Akdoğan, Kepez Belediye Başkanı Mesut Kocagöz’e, Döşemealtı Belediye Başkanı Menderes Dal’a, Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi’ye, Manavgat Belediye Başkanı Niyazi Nefi Kara’ya, Alanya Belediye Başkanı Osman Tarık Özçelik’e teşekkür etti. Meslek odaları ile işbirliği yapan belediyelerin sayılarının artmasını temenni etti.

 

“ETKİSİ TRAVMA OLARAK UZUN YILLAR SÜRECEK

Yönetim Kurulu’nun 6 Şubat depremiyle ilgili açıklamasını okuyan 2. Başkan Ali Erman Aydın ise, aynı gün ardı ardına Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremlerde, resmi verilere göre yaklaşık 40 bin bina yıkıldığını, 200 binden fazlasının ağır hasar gördüğünü, 11 ilde 14 milyonu aşkın nüfusu doğrudan etkileyen bu yıkım sonucunda 50 binden fazla insanın yaşamını yitirdiğini hatırlattı. 6 Şubat depremlerinin, toplumsal bir travma olarak uzun yıllar etkisini sürdüreceğini söyleyen Aydın, güvenli ve sağlıklı yapılaşma için bilim çevrelerinin, meslek odalarının önerilerinin hayata geçirilmesi gerektiğini, ancak geride kalan 2 yılık süreçte geleceğe umutla bakmayı sağlayacak ciddi herhangi bir çalışmanın yapılmadığını kaydetti.

aydin-copy.jpg

“YAPI STOKU ENVANTER ÇALIŞMALARI HIZLA TAMAMLANMALI”

Dünyada her yıl ortalama olarak Richter ölçeğine göre 7.0 ve üzeri 19 deprem olduğunu, Türkiye’de ise her altı yılda bir büyüklüğü 7 veya üzeri, her yıl iki adet 6 veya üzeri bir deprem meydana geldiğini belirten Aydın, depreme hazırlıkta geride kalındığının altını çizdi. Konya’da 4 katlı bir binanın deprem gibi herhangi bir dış etken olmaksızın kendiliğinden çöktüğüne dikkat çeken Aydın, Türkiye’de yaklaşık 7 milyon civarı riskli yapı olduğunun tahmin edildiğini ve yapı stoku envanter çalışmalarının hızla tamamlanarak deprem afeti önceliği olan her şehirde Deprem Master Planlarının bitirilmesi gerektiğini vurguladı.

 

“SORUMLULUK GÜNAH KEÇİSİ İLAN EDİLEN TEKNİK ELEMANLARIN ÜZERİNE YIKILMAKTA”

6 Şubat depremlerinin ardından başlatılan yargı süreçlerinde yıkımın gerçek sorumlularının ortaya çıkarılmasından uzaklaşılmakta olduğunu ileri süren “Tüm sorumluluk, günah keçisi ilan edilen teknik elemanların üzerine yıkılmakta” dedi. “Basına yansıyan verilere göre, şu ana kadar açılan davalarda en az 5 bin kişinin ölümüne sebep olan binaların sorumlularının yargılanmakta olduğunu belirten Aydın, Aydın, şunları dile getirdi:

         “Bu davalarda ise sadece 60 civarında kamu görevlisi hakkında ‘bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma, resmi belgede sahtecilik, taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, görevi kötüye kullanma’ suçlarından soruşturma izni verilmiştir. Kuşkusuz yıkımda sorumluluğu bulunan herkes yargı önüne çıkarılmalı, gerçek sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Unutulmamalıdır ki halkın can ve mal güvenliğiyle doğrudan ilgili olan deprem riskine karşı tedbir almak, bu hususta gerekli denetimleri yapmak siyasi iktidarın, merkezi ve yerel yönetimlerin sorumluluğudur. Son 20 yılda 6 imar affı yasası çıkararak mevzuata aykırı eklentiler veya değişiklikleri gerekli tedbirler almadan kağıt üstünde yasal hale getiren, yasalara aykırı olarak üretilen ve mühendislik hizmeti almayan yapıları ‘İmar aflarıyla’ bağışlayarak kaçak yapıların yasallaşmasını sağlayan, ülkemizdeki yapı üretim sürecine halkın can ve mal güvenliğini yadsıyarak sadece kâr odaklı bakan siyasi iradenin sorumluluğu görmezden gelinmekte.”

 

“SIRADAKİ AFETİ ÇARESİZCE BEKLİYORUZ”

Yaşanan depremlerin son olmadığının altını çizen Aydın, “Üzülerek söylüyoruz ki Türkiye sıradaki afeti çaresizce beklemekte. Ne zaman nerede büyük bir depremin meydana geleceği bilinmemekle birlikte felakete dönüşmesini önlemek için ivedilikle hayata geçirilmesi gerekenler bellidir” dedi.  Bunun için öncelikle sağlam, kararlı ve istikrarlı bir siyasi irade ile kamunun ihtiyaç ve menfaatlerini gözeten, meselelere bütüncül ve bilimsel bakabilen politik bir anlayışa ihtiyaç olduğunu kaydeden Aydın, depremlere hazırlık kapsamında yapılması gerekenleri sıralayarak, yetkin mühendislik uygulamasının hayata geçirilmesini istedi. HABER: ÖMER ALİ YETGİN

Bu haber toplam 115 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim