Bir mega şehir olmanın belirli kuralları ve kriterleri vardır.
Ulaşımında, şehir planlamasında, sosyal donatı alanlarında, kültürel ve sanatsal faaliyetlerde, görsel güzellikte ve kişi başına düşen yeşil alan miktarında geldiği nokta belirleyicidir.
Bu değerlere iklim, tarih ve deniz olgusunu eklemek gerek.
Böylesi bir noktada peş peşe sıralanan ve denize perde çeker gibi yükselen beton bloklar mı gelişmenin sembolüdür? Ya da; kişi başına düşen yeşil alan miktarının daha da artması mı?
Neredeyse her sokakta açılan AVM’ler mi; yoksa çevreci projelerin yarıştığı sosyal donatı alanların arttığı bir yaşam alanı mı?
Hangi kriterler mega bir şehir için vazgeçilmezdir?
Hangi unsurlar tarımı koruyan ve kollayan yatırımlardır?
Bu tarz örnekleri ve kıyaslamaları daha da arttımak elbette ki mümkün!
Üzülerek söylemek gerekir ki; çok hızlı bir yapılaşmanın sürdüğü ve inşaatların peşpeşe yükseldiği Antalya’da çarpık yapılaşma ile birlikte kronikleşen sorunlar büyürken, kent merkezine gelen yerli ve yabancı turistler her gelişinde değişik bir Antalya ile karşılaşıyor.
Her ilçesinde neredeyse betonlaşma yarışının devam ettiği Antalya’da yeşil dokunun yerini beton bloklar alırken, bu duruma en çok turistler şaşırıyor.
Bu şaşkınlıklarını yüzlerinden okumak mümkün.
Turist; zaten yapısal tıkanıklıktan bir an olsun kurtulmak için seyahat yapıyor.
Otel’de beton duvar arasında hapsolmak için değil.
Seyahat ettiği şehrin sosyo-ekonomik yaşam tarzını, doğasını, tarihini görmek istediğinde karşılaştığı manzaralar turistleri bile üzüyor.
Rusya ve Ukrayna savaşının devam ettiği bir süreci yaşıyoruz.
Antalya hiç olmadığı kadar yabancı turistin konaklama amacıyla yerleştiği bir şehir haline geldi.
Neredeyse kiralık daire kalmadı. Satılık evler de rekor fiyattan alıcı buluyor.Boylesi bir tabloda hem nüfus artıyor, hem de sorunlar artıyor.
Ulaşımda ve alt yapı noktasında ciddi sorunlar yaşamaya başladık.
Antalya'ya kontrolsüz göçün uzantısında hızla artan bu sorunlara çözüm bulunmalı...
Bu yazı toplam 439 defa okunmuştur.