Bugün 09 Ocak 2025 Perşembe
  • Antalya8 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3022.759
    %0.03
  • Dolar
    35.3495
    %0.00
  • Euro
    36.5307
    %0.20

Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Eşref Ural / Journal - Konuk Yazar

YENİ SÜREÇTE CHP NE YAPACAK?

08 Ocak 2025 Çarşamba 13:48

Beğeniriz, beğenmeyiz ve gerektiğinde eleştiririz ama şurası kesindir ki bu ülkede ne zaman esaslı bir mesele gündeme gelse, yani devletin ve ülkenin kaderine etki edecek bir mevzu ortaya çıksa, orada  gözler ister istemez CHP’yi arar. Ve toplum, “bakalım bu hususta CHP ne diyecek” diye merak eder. Böyle olması da pek doğaldır, çünkü bu modern laik cumhuriyeti kuranların tamamı İttihatçılıktan Kuvayı Milliye’ye evrilmiş CHP kadrolarıdır.

 

Malum olduğu üzere, ülkemizin gündeminde birbirine sıkı sıkıya bağlı iki iki mevzu var; Suriye ve PKK - Kürt meselesi. Suriye’de eski rejim ansızın çöktü ve Türkiye tüm dünya başkentlerinde bu çöküş sürecinin mimarlarından birisi olarak anılıyor. Dolayısıyla Suriye’de bundan sonra gelişecek sürecin şöyle ya da böyle bir parçasıyız. Diğer meseleye gelince; PKK terörü ve Kürt sorunu, geçen elli senelik zaman diliminde Cumhuriyetin en önemli “bekâ” meselesi olarak kayıtlara geçti. Ve şimdilerde PKK’nin kurucu lideri A. Öcalan’ın da içinde yer aldığı, MHP’nin, AKP’nin ve DEM PARTİ’nin baş çektiği  yeni çözüm süreci realize edilmeye çalışılıyor. Ve doğal olarak bu meseleyi takip eden insanlar, “peki bu tarihi gelişmelere CHP nasıl yaklaşıyor, ne diyor, ne düşünüyor, ne yapacak?” diye soruyorlar.

 

Henüz CHP genel başkanının ve parti sözcülerinin bu iki mesele üzerinde derli toplu bir fikir beyan ettiklerine ben şahsen rastlamadım. (Evet, Özel’in 7 Ocak tarihli grup konuşmasını da dinledim, yine bir şey anlamadım!)  Ama yarım yamalak yapılan açıklamalardan anladığım şu; CHP kurmayları Suriye politikasında işlerin kötüleşeceğini ve süreç içerisinde gelişmelerin Türkiye’nin ve Cumhur İttifakı’nın aleyhine döneceğini düşünüyorlar. Ve bu nedenle CHP, Suriye konusunda pasif bir pozisyon takınarak, “bekle-gör” politikası izlemeye tercih ediyorlar.

 

Bahçeli’nin başlattığı yeni çözüm sürecine gelince. Evet bu gündeme dair CHP kurumsal olarak henüz net bir şekilde yol haritasını açıklamış değil, ancak şurası çok açık görülüyor ki, bu süreçte en büyük zorluğu CHP yaşayacak. Tablo CHP açısından tam bir “aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” durumu. İzninizle bu noktayı biraz daha açmaya çalışalım: CHP bu konuda büyük bir açmazın içine yuvarlanıyor. Cumhuriyet’e karşı silahlı isyan başlatmış bir hareketin liderinin serbest bırakılacak olması, CHP ve bilhassa CHP’nin tabanı açısından öyle kolayca hazmedilecek bir durum değil. Nihayetinde CHP Cumhuriyet’i kurmuş olma iddiasında bir parti ve Cumhuriyet’e karşı kırk yıl ölümüne mücadele etmiş bir örgüt ile pazarlık masasına oturuluyor. Bu durumda CHP ne diyecek, eminim ki şu anda kendisi bile bilmiyor. Hayır dese siyaseten tamamen yalnız kalacak ve bilhassa Avrupa Birliği tarafından dışlanacak, bunu göze alamıyor. Evet dese, bu kararını partisine ve halka anlatmakta çok zorlanacak ve daha da önemlisi, Cumhur İttifakı’nın oyun planına dahil olmuş olacak. Hakikaten çok zor durumda CHP.

Ama aslında CHP isterse bir manevra ile bu süreci durdurabilir ve gelişmeleri tam tersi bir istikamete çevirebilir! Nasıl mı? İlk önce ve ivedilikle bir olağanüstü kurultay yaparak, belki de elindeki son kozu olan İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’nu genel başkan yapar ve toplumun dikkatini yeniden CHP’ye çeker. Ve bu kurultayda yeni genel başkan İmamoğlu, SHP’nin taa 1989’da hazırlattığı “Kürt Sorununa Demokratik Çözüm” başlıklı dosyayı kurultay salonundan Türkiye’ye fırlatır! Bahçeli - Öcalan – Erdoğan üçlüsünün kapalı kapılar arkasında pişirmeye çalıştıkları bu yemeğin zehirli olduğunu, bu yöntemin Türkiye’nin de, Kürtlerin de, bölge halklarının da zararına olacağını, Kürt meselesinin Türkiye’nin demokrasi mücadelesi içerisinde kardeşçe çözülebileceğini haykırır, çözüm önerilerini ve bu konudaki yol haritasını madde madde sıralar ve bunu tüm dünyaya duyurur!

 

Bununla da kalmaz, Kurultayın ertesi günü de, mecliste grubu bulunan-bulunmayan bütün siyasi partileri ve önde gelen sivil toplum örgütlerini süratle ziyaret etmeye başlar! (Bilhassa İyi Parti, Zafer Partisi, Anahtar Parti, Ülkü Ocakları, bazı ülkücü/milliyetçi kanaat önderleri ve merkez sağ partiler ziyaretleri her kesimde ilgiyle izlenecektir). Ve bu günkü siyasi konjonktürde iktidar blokuna güvenmeyen milliyetçi/muhafazakar partiler ve toplum kesimleri CHP lideri İmamoğlu’nun bu gayretine ilgisiz kalmayacak, kalamayacaklardır.

 

Adım gibi eminim ki hava birden bire değişir! Çünkü bu çıkışıyla CHP gidişata el koyan, tarihe müdahale eden bir irade olarak sahneye çıkacaktır ve bütün toplumun dikkatini üzerine çekecektir. Peki CHP yukarıda çok kısa özetlediğim bu senaryoyu hayata geçirebilir mi? Bilemiyorum. Açıkçası sanmıyorum. Ama kesin bildiğim bir şey var, bu günler hem Türkiyemizin hem de cumhuriyeti kuran kadronun tarihi bir sınavıdır; CHP bu günlerde ya en üst perdeden konuşacak, ya da ebediyen susacak!  

 

 

 

 

Bu yazı toplam 229 defa okunmuştur.
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim