Çevre kirliliği, arıtma sistemlerinin yeterli çalışmaması, ekolojik faktörler, ve en önemlisi insan kaynaklı atıkların oluşturduğu risk ile mücadelede ne kadar başarılıyız?
Ya da başarılı mıyız?
Sağlıklı bir yaşam için, sağlıklı bir ortamın ‘’gerekliliği’’ ortada…
Çevre kirliliği kavramımı ele alırken ne gariptir ki deniz kirliliğine çok fazla kafa yormuyoruz.
Ya da denizlerde bir kirlilik anında bu olayla yüzleşiyoruz…
Antalya’da deniz kirliliği ile ilgili dikkat çekici bir kirlilik olgusu olmasa da, artan nüfusla birlikte eski yıllardaki o tertemiz sahillerden ve denizden eser yok.
Zaman zaman Konyaaltı’nda denize girdiğimde giderek artan bir kirliliğe tanık oluyorum.
Öte yandan deniz kirliliği olgusunun yanında deniz kültürü ile ilgili yaşadığımız çelişkileri irdelemek istiyorum.
Bir deniz şehri olan Antalya’da deniz kültürünü pekiştirmek adına, geliştirmek adına ve ulaşım noktasında denizi ön plana çıkaran hangi projeler var diye…
Yıllardır bu noktada somut projelere rastlamış değilim.
Şu anki Antalya fotoğrafına baktığımda deniz potansiyelini dolu dolu yaşatan kareler maalesef yok.
Yaşamın karakteristik zorluklarına öylesine kaptırmışız ki kendimizi; kendimize ayıracak zamanı bulamıyoruz neredeyse…
Denize bu denli yakın olup da, daha doğrusu denizle bu kadar iç içe olup da denize gitmemek; sanırım anlaşılmaz bir ikilem…
Deniz kültürünün yeterince oluşamamış olmasından tutun da, zorlu yaşam maratonunda bu aktiviteye zaman bulamamayı da ekleyebiliriz…
Ancak; asıl önemli ayrıntı; çekim merkezleri yaratılırken bu ayrıntıların atlanması…
Yıllardır sahil ve denize ulaşabilme noktasında yapılan çalışmaların küçük dokunuşlarla geçiştirilmesi.
Bence böyle olmamalı…
Denizden yararlanma konusunda, özellikle deniz ulaşımı konusunda ciddi anlamda yetersiziz.
Bu alanda maalesef ciddi bir proje yok.
Yıllardan beridir de olmadı!
Bu yazı toplam 601 defa okunmuştur.