Bugün 24 Kasım 2024 Pazar
  • Antalya9 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3005.985
    %0
  • Dolar
    34.5383
    %0
  • Euro
    35.9979
    %0
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Alınmayan önlemler felaketin habercisidir”
16 Ağustos 2021 Pazartesi 17:30

“Alınmayan önlemler felaketin habercisidir”

Türkiye’yi derinden sarsan Marmara depreminin üzerinden 22 yıl geçtiğini hatırlatarak depremlere karşı yeterince önlem alınmadığına dikkat çeken İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, “Hâlâ deprem riskleri için kalıcı tedbirler alınmadı. Alınmayan önlem

Türkiye’yi derinden sarsan Marmara depreminin üzerinden 22 yıl geçtiğini hatırlatarak depremlere karşı yeterince önlem alınmadığına dikkat çeken İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, “Hâlâ deprem riskleri için kalıcı tedbirler alınmadı. Alınmayan önlemler felaketin habercisidir” dedi. Aradan geçen 22 yılın kayıp olarak görülebileceğini belirten Balcı, yeni yapılar için 18 yılda önemli çabalar gösterilerek ciddi mesafeler alındığını, ancak İmar Affı ile son 20 yılı da kaybettiğimizi söyledi.

                                             

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın 26 Şubesi tarafından eş zamanlı olarak 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 22’nci yıldönümü nedeniyle basın açıklaması yapıldı. Antalya’daki açıklama İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube binasında gerçekleştirildi. Her yıl bıkmadan 17 Ağustos’ta aynı şeyleri söyleyerek yetkilileri uyarmaya çalıştıklarını belirten İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, “Biz 17 Ağustos’u unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Yetkilileri uyarmaya ve göreve davet etmeye ısrarla devam edeceğiz. 17 Ağustos, 20 bin insanımızı aramızdan alan, milletimizin milyarlarca lirasını 80 saniyede yok eden, derinlerden gelen darbenin 22’nci yılı. Bu 22 yılı boşa geçiren tüm sorumluları bugün de uyarmaya ve uyandırmaya çalışacağız” dedi.

 

“YAPI STOKUMUZUN DURUMU BELLİ DEĞİL”

Cumhuriyet tarihinin en büyük depremlerinden biri olarak kayıtlara geçen 7,4 büyüklüğündeki 1999 Gölcük depreminin tüm Marmara bölgesini etkilediğini, can kayıpları ve ekonomik sonuçları itibariyle tüm Türkiye’yi derinden sarstığını söyleyen Balcı, İMO olarak 17 Ağustos 1999 Depreminin bir “Milat” olması gerektiğini ilan ettiklerini hatırlattı. Aradan geçen yıllara rağmen ülkenin yapı stoku durumunun belirsizliğini koruduğuna dikkat çeken Balcı, “Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planına (UDSEP) göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmi kurumlar hariç başlanamamıştır. Bunun sonucu olarak mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi de mümkün olmamakta. Bu binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller karşılığı yapılmakta” diye konuştu.

sam-7306.jpg

“NE KADAR BİNANIN YIKILDIĞI VEYA GÜÇLENDİRİLDİĞİ BELLİ DEĞİL”

En son Deprem Araştırma Komisyonu raporuna göre kamu bina stokunun yüzde 40’ının deprem dayanıklılığının yetersiz olduğu ve güçlendirilmesi gerektiğinin söylendiğini belirten Balcı, “Okulların, yurtların, kreşlerin, hastanelerin sayısı, ne kadarının tarandığı, ne kadarı hakkında yıkım, güçlendirme veya kullanım kararı verildiği, ne kadarının yıkıldığı veya ne kadarının güçlendirildiği konusu tahminlerin ötesinde değil” ifadelerini kullandı.

 

“İMAR AFFIYLA BÜTÜN ÇABALARI KAYBETTİK”

Marmara depreminin üzerinden 22 yıl geçmesine rağmen deprem riskleri için kalıcı tedbirlerin alınmadığını söyleyen Balcı, şunları dile getirdi:

“Oysaki, Ulusal Deprem Konseyi Raporu’nda ve Deprem Şurası’nda, meslek odalarınca düzenlenen bilimsel etkinliklerde, ulusal seferberlikle ülkenin yapı stokunun 15-20 yılda iyileştirilebileceği, yapıların güvenli hale getirilebileceği üzerinde önemle durulmuştu. Bu açıdan bakıldığında, geride bıraktığımız 22 yılı, kayıp olarak görmek mümkün. Önemli mevzuat değişiklikleri yaptık. Yapı denetimi sistemini getirdik, geliştirdik. Deprem yönetmeliğimizi 2 kez değiştirdik. En azından yeni yapılar için 18 yılda önemli çabalar gösterdik, ciddi mesafeler kat ettik. Ancak son 2 yılda yolun sonuna geldik. Kent suçunun diğer yüzü İmar Affı ile maalesef son 20 yılı da kaybettik. İmar affı toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmakta. Mühendislik hizmeti almayan yapıların yasallaştırılmasıyla, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk, bu kararı alan siyasi iktidarın üzerindedir. Bir binaya iskân ruhsatı verilmesi, devletin vatandaşa ‘Bu binaya oturabilirsin’ demesi anlamına gelmekte.”

 

“HER DEPREMDEN SONRA AYNI TABLO ORTAYA ÇIKIYOR”

“Ülkemizde depremlerde oluşan hasarın nedenleri konusunda doğru bir teşhis oluşturulmuş mudur?” sorusunu yönelterek son 40 yılda oluşan depremlerden sonra yapılan gözlemler ve mevcut binalar üzerinde yapılan incelemelerin bu soruya olumlu yanıt vermeyi zorlaştırdığını söyleyen Balcı, “Yapılan düzenlemelere ve yönetmelik değişikliklerine karşın her oluşan depremden sonra ortaya çıkan tablo eskisinden farklı olmamakta. Hasar ve can kaybı beklenenin çok üstünde olmakta. İlginç olan, her depremde hasar nedenlerinin aynı olması. Yani, yapılan düzenlemelere ve değişikliklere karşın sonuç değişmemekte.

Bilindiği gibi ülkemizin deprem yönetmeliği son yıllarda yapılan değişikliklerle düzeyi oldukça yüksek bir yönetmelik durumuna gelmiştir. Bir yönetmelik ne denli iyi ve çağdaş olursa olsun o yönetmeliğin uygulanabilmesi için uygulayıcıların belirli bir bilgi ve deneyime sahip olmaları gerekir. Uygulayıcıların yönetmeliği anlayabilecek düzeyde olması kaçınılmaz bir önkoşuldur. Hem yetkin mühendislik hem de bir şantiye şefinin bir şantiyeden sorumlu olması ısrarımız bundandır. Basit gibi görünen birkaç dokunuş çok şeyi değiştirebilir” açıklamasında bulundu.

sam-7310.jpg

“GENİŞ BİR SEFERBERLİĞE VE İŞBİRLİĞİNE İHTİYAÇ VAR”

Bir doğa olayı olan depremin ülkemizde afete dönüştüğünün yaşanarak görüldüğünü ve öğrenildiğini söyleyerek depremlere karşı neler yapılması gerektiğine de dikkat çeken Balcı, “Artık ülkemizde bilinmeyen bir fay hattı yoktur. Bu faylar biriktirdikleri enerjilerini bir gün mutlaka açığa çıkaracaklar. Çözüm, açığa çıkan enerjinin yaratacağı depreme karşı dayanıklı yapı üretilmesinin koşullarını yaratmak. Durmadan fayları ve depremi konuşmak insanları depremin yıkıcı etkisinden korumaz. Geniş bir seferberliğe, geniş bir iş birliğine ihtiyaç var” dedi.

 

“MESLEK YASASI ZORUNLU”

“Bilimsel ölçekte kent planlarının yapılması, mesleki yetkinliğe dayalı yapı denetim sisteminin kurulması, nitelikli mühendislik eğitimi koşullarının sağlanması, mühendislik hizmetlerindeki kalitenin yükseltilmesi, İnşaat Mühendisliği Bölüm ve Programlarıyla ilgili kontenjanların azaltılması, 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki Yasanın değiştirilmesi ve meslek alanımızla ilgili olarak bir meslek yasasının çıkarılması zorunlu” diyen Balcı, yapı güvenliğinin sağlanması için yapılması gereken uygulamalar ve yeni bir afet bilincinin oluşturulması konusunun ilgili kurum ve kuruluşların iş birliği ile geliştirilebileceğini söyledi.

 

“AFET ÖNCESİNE VE RİSK YÖNETİMİNE ODAKLANILMALI”

Afet anı ve sonrasına odaklanmaktan çok, afet öncesine ve risk yönetimine odaklanmak gerektiğinin altını çizen Balcı, “Bir doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme, tasarım, uygulama ve yapı denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesinden geçmekte” diye konuştu.

 

“HER ŞANTİYEYE BİR ŞANTİYE ŞEFİ ZORLU OLMALI”

Şimdiye kadar yaşanan depremlerin büyük oranda inşa sürecinde yaşanan olumsuzluklar ve hatalardan kaynaklı yapıların hasar görmekte olduğunu gösterdiğini kaydeden Balcı, “Yapı üretim sürecinde kilit rol oynayan şantiye şefliği en çok ihmal edilen, önemsizleştirilen ve yalnızca bir imzaya indirgenen görevlerin başında gelmekte. Maalesef karar vericiler tarafından inşaat mühendisliğinin ara eleman statüsüne getirilmeye çalışılmasının somut ifadesi şantiye şefliği gibi önemli bir görevin konumlandırıldığı seviyede kendini göstermekte” ifadelerini dile getirdi.

 

“İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİNDE TECRÜBE ÖNEMLİ”

Türkiye’de bir işi yapabilme yeterliliğine haiz olmanın ölçütünün diploma sahibi olmaktan geçtiğine işaret eden Balcı, şunları söyledi:

“Diploma, mühendis ya da mimarın o konuda eğitim almış kişi olduğunu göstermenin yanı sıra, o alandaki işi yetkinlikle yapabilmenin de göstergesi sayılmakta. Oysa diplomanın belgelediği eğitim her koşulda çok önemli ve gerekli ise de bir işi gerektiği gibi yapabilmenin ölçütü olarak alınamaz. Bunun, öğretici, geliştirici, olgunlaştırıcı ve nitelikli bir uygulama deneyimi ile tamamlanması, bir başka deyişle, mühendisin düzeyli bir uygulamanın içinde pişmesi, gerekmektedir. İnşaat Mühendisliği çok geniş bir mühendislik dalı olma niteliğinin yanı sıra, uygulaması ile de tecrübenin büyük öneme sahip olduğu bir meslek alanı. 4 yıllık bir mühendislik lisans eğitimini tamamlamak, mühendislik yetki ve sorumluluklarını kullanmak için yeterli değildir. Eylem Planı gereğince 2017 yılına kadar uygulamaya sokulmuş olması gereken bu konuda ÇŞB Yetkin Mühendisliğin hayata geçirilmesi için destekleyici olması gerekirken, İMO tarafından uygulamaya sokulan ve gönüllülük üzerinden yürütülmesi hedeflenen Referans Belgesi (Yetkin Mühendislik) yönetmeliğinin iptalini sağlamıştır.”
 

“KENTSEL DÖNÜŞÜM BÜTÜNCÜL OLMALI”

Kentsel dönüşümün rant odaklı politikalara teslim edilmemesi gerektiğini de vurgulayan Balcı, “Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu bugüne kadar daha çok gayrimenkul piyasasının talepleri doğrultusunda gündeme getirilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 6 milyon 700 bin binanın riskli olduğu ifade edilmekte. Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, çağdaş ve demokrasisi güçlü olan ülkelerde sadece mekân düzeyinde değil; sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmakta. Bir an önce bu anlayışla hareket edilmeli. Bununla birlikte, binalarda yapılan kontrolsüz dekorasyon ve tadilatlar da maalesef en önemli müdahale türünü oluşturmakta. Zamanla kat ilavesi görmüş yapılar ve işlev değişikliği olan yapılar, tasarım aşamasında kabul edilen yapısal performansta düşüşe neden olurlar ve düşey yüklerdeki artışla beraber deprem yüklerini de arttırırlar” uyarısında bulundu. Balcı, yapıların periyodik kontrollerinin yasal dayanağa bağlanması gerektiğini de vurguladı.

 

“İNSAN HAYATI DEĞERLİDİR”

Mevcut yapı stokunun deprem riskini ortaya çıkarabilmek adına Deprem Master Planının yapılması gerektiğinin altını çizen Balcı, risk ve Afet Yönetimi ile ilgili çalışmalara öncelik verilmesini istedi. Bu çalışmalara tüm vatandaşların dahil edilmesi gerektiğini belirten Balcı, “Afet anında ve sonrasında vatandaşlarımızın nasıl hareket edeceklerine dair bilgilendirilmesi ve bu bilgilendirmeler çerçevesinde mutlaka tatbikatlar yapılması gerekmekte. İnsan hayatı değerlidir. Siyasetçilerin oy kaygısına, sermayenin kâr hırsına, niteliksiz mühendislik hizmetine ve denetimsizliğe terk edilemez” dedi.

 

“KARAR VERİCİLER SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMELİ”

Son olarak alınacak önlemler, yapı üretiminin nitelikli ve güvenli bir şekilde yürütülmesine dair eksik bilgi ve söylenmemiş söz kalmadığını vurgulayan Balcı, “Karar vericileri daha da geç olmadan ve zaman kaybetmeden, topluma olan sorumluluklarını yerine getirmeye, nitelikli mühendislik hizmetlerinin verilmesi amacıyla İnşaat Mühendisleri Odası tarafından hayata geçirilmeye çalışılan meslek alanlarımıza dair düzenlemelere ket vurmaya değil destek olmaya davet ediyoruz” diye konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ

Bu haber toplam 1788 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim