"Başka Antalya yok"
Yapı stokunun bir çoğunun deprem açısından riskli olduğuna dikkat çekerek, Deprem Master Planı ile mevcut yapı stokunun deprem tehlikesine karşı deprem güvenliklerinin incelenmesi, teknik, hukuki, sosyal ve mali açılardan tüm verilerin ortaya konulması gerektiğini vurgulayan İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Akdeniz Üniversitesi Yapı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Özcan, "Başka Antalya yok" diyerek Deprem Master Planı'nın bir an önce yapılması konusunda ısrarcı olduklarının altını çizdi.
1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şubesi tarafından açıklama yapıldı. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunun altını çizerek son 20 yılda yaşanan bazı depremleri hatırlatan İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Akdeniz Üniversitesi Yapı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Özcan, mevcut yapı stokunun birçoğunun riskli durumda olduğuna dikkat çekti. "Depreme hazırlıklı olmanın ve depremle yaşamanın gereklerini yerine getiremedik" diyen Özcan, 2018 yılında çıkarılan İmar Barışı uygulamasıyla çoğu sağlıksız olan yapıların yasal hale getirildiğini söyleyerek, bilim ve teknikle bağdaşmayan kararlarla birçok riskli yapının kanunla koruma altına alındığını ifade etti. Deprem Master Planı'nın önemine dikkat çeken Özcan, Deprem Master Planı'nın bir an önce yapılması konusunda ısrarcı olduklarını dile getirdi.
"TÜRKİYE BİR DEPREM ÜLKESİ"
Türkiye'nin dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunduğuna dikkat çeken Özcan, 1-7 Mart Deprem Haftası'nda vatandaşların depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanmasının, depremden korunma yollarının anlatılması ve toplumda afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılmasının amaçlandığını söyledi. İMO Antalya Şubesi olarak olası afet zararlarının azaltılması hakkında farkındalık yaratabilmek, yerelde kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesinin sağlanması, toplumda afetlere karşı hazırlıklı olma ve sosyal sorumluluk bilincinin oluşturulması için çalışmalar sürdürdüklerini bildiren Özcan, "Depremin bir doğa olayı olduğu gerçeğiyle hepimiz biliyoruz ki Türkiye bir deprem ülkesidir" diyerek son 20 yılda meydana gelen bazı önemli depremleri hatırlattı.
"DEPREME HAZIRLIKLI OLMANIN GEREKLERİNİ YERİNE GETİREMEDİK"
Ülke olarak 1999 Marmara, 2003 Bingöl, 2011 Van, 2020 Elazığ ve son olarak İzmir depremleri olmak üzere irili ufaklı birçok deprem yaşadığımızı hatırlatan Özcan, "Bu depremlerin ardından raporlar hazırladık, tespitlerde bulunduk, benzer eksikliklere ve hatalara dikkat çektik, uyarılarda bulunduk. Her bir deprem acı ve kötü hatıralar olarak belleklerimizde yer etti. 24 Ocak 2020 tarihinde merkez üssü Elazığ Sivrice olan 6.8 büyüklüğünde bir deprem ile sarsıldık. Bu depremde 76 bina yıkıldı, 41 vatandaşımız hayatını kaybetti, 1607 kişi yaralandı. 30 Ekim 2020 tarihinde merkez üssü Sisam Adası açıklarında olan İzmir depreminde 117 vatandaşımızı kaybettik, 1034 vatandaşımız yaralandı.Maalesef bugün görüyoruz ki, depreme hazırlıklı olmanın ve depremle yaşamanın gereklerini yerine getiremedik" diye konuştu.
"GELİŞMELER YETERSİZ"
1999 Marmara Depremi'nin ardından çıkarılan Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve kanun kapsamında çıkarılan yönetmelikler ve denetim mekanizmaları üzerinde yapılan düzenlemelerin, üretilen yapı kalitesinin artmasında ve afet zararlarının azaltılmasında ciddi gelişme sağladığını söyleyen Özcan, "Ancak bu gelişmenin yeterli olmadığını da görüyoruz. Yapı denetim sisteminin hâlâ revize edilerek iyileştirilmeye çalışıldığı, sınıflandırılan müteahhitlik sisteminin hâlâ istenilen seviyede olmadığı, şantiye şefliği sisteminin tam olarak işlemediği, yapıların hem projelendirilme hem de imalat aşamasında nitelikli mühendislik hizmeti alma konusunda eksiklikler olduğu hepimizin bildiği bir gerçek" ifadelerini kullandı.
"RİSKLİ YAPILAR İMAR BARIŞIYLA KORUMA ALTINA ALINDI"
Mevcut yapı stokuna dikkat çeken Özcan, şunları dile getirdi:
"Hiçbir mühendislik hizmeti almayan yapılarımız ya da hiçbir denetim mekanizması işletilmeden yüzde 100 ticari, bilinçsiz müteahhit ellerinde yükselen yapılar, amiyane tabir ile demirinden çalınmış, betonuna su katılmış, hesaplananın, izin verilerinin üzerine birkaç kat daha yapılmış yapılarımız ve bu yapılarda yaşayan insanlarımız var. Bunlarla birlikte 2018 yılında çıkarılmış olan İmar Barışı adıyla bilinen uygulamayla çoğu sağlıksız olan bu yapılar yasal hale getirilmiştir. Maalesef bilimle ve teknikle bağdaşmayan kararlarla birçok riskli yapı kanunla koruma altına alınmıştır. İmar barışı ile bir kısmı veya tamamı izinsiz olarak inşa edilen yapıların yasal hale gelmesi amaçlanmış ve bu yapıların depreme dayanıklılığı hususunun maliklerin sorumluluğunda olduğu belirtilmiştir. Daha sonra eklenen geçici madde ile birlikte bu yapıların ruhsat almaksızın güçlendirme izin belgesi ile güçlendirilebileceği imkânı ortaya konulmuştur. Ancak imar barışı dolayısıyla yasal hale gelen yapıların yapı maliki tasarrufuna bırakılmaksızın deprem güvenliği bakımından gerekli tahkiklerin ivedi olarak yapılması gerekmekte."
"YAPI ENVANTERİ ÇIKARILMALI"
Mevcut yapı stokunda bir çok riskli yapı bulunduğunun altını çizen Özcan, "Bu tür yapıların tespit edilmesi için mutlaka yapı envanterinin çıkarılması gerekmekte. Fakat yerel yönetimler yapı envanteri çıkarılması konusunda konuya mesafeli yaklaşmaktadırlar. Bunun sebebi, öncelikle çıkarılacak envanter neticesinde ortaya çıkacak risk durumunun, yöneticileri bu konuda sorumluk altına itecek olmasıdır. Yöneticilerin yaşadığı oy kaygısı ve getireceği ağır mali yükün, üzerine yüklediği sorumluluğu yerine getirmek amacıyla yapması gereken hususlar için engel teşkil ettiğini düşünmekteyiz. Yapı envanterinin çıkarılması ve bu esnada olası bir depremde ağır hasar ve toptan göçme riski taşıyan yapıların tespitine ilişkin bir çalışma modeli ortaya konulabilir. Bu model yapıların periyodik kontrolünü amaçlamalıdır" dedi.
"PERİYODİK KONTROL YASAL DAYANAĞA BAĞLANMALI"
Zamanla kat ilavesi görmüş ve işlev değişikliği olan yapıların, tasarım aşamasında kabul edilen yapısal performansta düşüşe neden olduğunu ifade eden Özcan, binalarda yapılan kontrolsüz dekorasyon ve tadilatların da en önemli müdahale türü olduğunu belirterek, bu tür kat ilaveleri ve işlev değişikliklerinin, düşey yüklerdeki artışla beraber deprem yüklerini de arttırdığını vurguladı. Binaların statik açıdan periyodik kontrolünün kesinlikle yasal dayanağa bağlanması gerektiğini kaydeden Özcan, yapı envanteri ve yüksek riskli yapı tespiti çalışma modeli çerçevesinde, mevcut yapıların 5 yılda en az bir kez olmak üzere periyodik olarak kontrol edilmesi gerektiğini açıkladı.
"CAN KAYIPLARI AZALTILABİLİR"
Bu çalışma modeli sayesinde yaklaşık 20 yıl içerisinde detaylı yapı envanterinin yüzde 60 ila 70 oranında tamamlanabileceğini, ruhsatsız yapıların, ruhsatlı ancak projesine aykırı imalat içeren yapıların, imar barışından yararlanmış ancak yapı güvenliği açısından kullanıma elverişsiz yapıların bu sayede tespit edileceğini söyleyen Özcan, "Ayrıca olası bir depremde hasar görme riski yüksek yapılar da tespit edilebilir. Boğaziçi Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan çalışma ile olası bir depremde toptan göçmesi öngörülen 5-6 oranındaki yapı stoku da yine bu kontrollerle tespit edilebilir ve olası depremde can kayıpları 70-80 oranında azaltılabilir. Periyodik kontroller sayesinde, kullanım amacına yönelik izinsiz yapılan yapısal değişiklikler, yıllar içerisinde ortaya çıkan yapısal deformasyonlar, yapı güvenliğini olumsuz etkileyebilecek tadilatlar, uzun süreli yapı hareketleri, oturmalar ve depremler nedeniyle oluşabilecek hasarlar yapı malikleri tasarrufuna bırakılmaksızın ortaya çıkarılmış olacaktır" diye konuştu.
"DEPREM MASTER PLANI'NDA ISRARCIYIZ"
"Afet, bir olayın kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır. Dolayısıyla deprem de bir doğa olayıdır. Yaşanılan her deprem göstermiştir ki hâlâ yeterli ders alınmamıştır. Yaşanan depremlerin afete dönüşmemesi için yapı stokumuzun depreme dayanıklı olması gerekmekte" diyen Özcan, "Yapılması gereken ivedi olarak yapı stokumuzun deprem tehlikesine karşı deprem güvenliklerini incelemek, teknik, hukuki, sosyal ve mali açılardan tüm veriler ortaya konarak önlem almaktır. Bu da ancak Deprem Master Planı ile mümkündür.
Deprem Master Planı, merkezi idare, yerel yönetimler, meslek odaları ve STK’ların ortak çalışmalarıyla mümkün olabilecektir. Başka Antalya yok diyerek Deprem Mastır Planı'nın bir an önce yapılması konusundaki ısrarımızı hatırlatıyoruz" açıklamasında bulundu.
"HER TÜRLÜ KATKIYI VERMEYE HAZIRIZ"
İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak tek bir insanın bile yaşamını kaybetmemesi için her türlü katkıyı yapmaya hazır olduklarını bildiren Özcan, deprem bilincini topluma kazandırmak ve kamuoyunu deprem hususunda bilgilendirmek için çalışmalar yapmaya devam edeceklerini söyledi. Özcan sözlerini, "İnşaat mühendisiniz ile depremden önce tanışın" diyerek tamamladı. HABER: YUSUF KATRAĞ
- Erbaş, Hacı Bayram Veli Camii’nde teravih namazı kıldırdı
- Otomobilin yan yattığı kaza anı kameraya yansıdı
- Samsun'da trafik kazası: 3 yaralı
- ABD'de düzenlenen yarışmada dünya 2.'si oldu
- 1
- 2
- 3
- 4
- 5
- 6
- 7
- 8
- Müezzin ve cemaati camiye sokmayan eli bıçaklı şahıs tutuklandı
- Rus turist fırtınanın oluşturduğu dev dalgalar arasında denize girdi, ceket giyenlere güldü
- Antalya’da hortum seraları vurdu
- Isparta’da iki otomobil çarpıştı: 7 yaralı
- Alanya’da tarihi geçmiş bebek maması satan zincir market şubesi mühürlendi
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim