“Bu kente daha fazla ihanet etmeyelim”
Yaklaşık 6 ay önce İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanlığı görevine seçilen Mehmet Soner Akdoğan, 18. Dönem Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte kent basınıyla ilk buluşmasını gerçekleştirdi. Toplantıda, yaptıkları çalışmalar, mesleki sorunlar ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Akdoğan, Antalya’nın şehircilik açısından gelişimine dikkat çekti. Kentin mimari yapısındaki çarpıklıklara işaret ederek eleştiri ve önerilerde bulunan Akdoğan, ranta dayalı imar planlarına işaret ederek kente daha fazla ihanet edilmemesi gerektiğini vurguladı.
“MESLEĞİMİZ DEĞERSİZLEŞTİRİLİYOR”
Akademik odaların söylemlerinin göz ardı edildiğini dile getirerek, 2012’de TMMOB’u cezalandırmak için çıkan yasanın ülkeyi cezalandırdığını söyleyen Akdoğan, 2012 yılından itibaren meslek odalarının kendi meslek grupları üzerindeki denetiminin yasa ile elinden alındığını hatırlatarak, “Bir meslek örgütü düşünün. Bu meslek örgütü meslektaşlarının ne yaptığını, hangi faaliyetlerde bulunduğunu, hangi yetkinlikte ve kalitede iş yaptığını denetleyemiyor. Bugün şantiye şefliğinden, proje üreten meslektaşlarımıza ve kamuda çalışan inşaat mühendislerine kadar mesleğimiz her geçen gün değersizleştiriliyor” dedi.
“6 BİN 257 KONTENJANIN 2 BİN 218’İ BOŞ KALDI”
Yükseköğretim Kurumu’nun üniversite yerleştirme sonuçlarının geçtiğimiz hafta açıklandığına dikkat çeken Akdoğan, şunları dile getirdi:
“Türkiye’de inşaat mühendisliği eğitimi veren 124 üniversite bulunuyor. Buralarda 6 bin 257 inşaat mühendisliği kontenjanı söz konusu. Son verilere göre bu kontenjanların 2 bin 218’i boş kaldı. Bu, inşaat mühendisliği eskisi kadar talep görmüyor demektir. Ya da daha acı bir durum söz konusu. Herhangi bir mühendislik dalını seçebilmek için sınavda ilk 300 bin başarı sıralamasına girmek gerekiyor. Bu tablo bize ya inşaat mühendisliğinin eskisi kadar talep edilmediğini ya da 2 bin 218 kişinin ilk 300 bin sıralamasına giremediğini ve kontenjanın boş kaldığını gösteriyor. Bu da mesleğimizin değersizleşmesine sebebiyet veriyor. Bugün hiç matematik yapamayan bir öğrenci ilk 300 bin sıralamasına girip, asıl konusu matematik ve fen olan bir meslek grubunu tercih edebiliyor. İMO olarak yıllardır bu soruna dikkat çekiyoruz ve çekmeye de devam edeceğiz.”
“MEZUNLARA SINIRSIZ YETKİ VERİLİYOR”
“Sıfır matematikle 300 bin sıralamasına girerek mühendisliği seçen bir öğrenciyi kabul edelim ama 4 yıllık eğitimin sonucunda fiziki ortamları, akademik kadrosu yeterli olmayan kurumlarda eğitim almış ve mezun olmuş meslektaşlarımız sınırsız yetkiyle mezun oluyorlar” diyen Akdoğan, “Mezun olduğu gün işyeri tescil belgesini alıp, metrekare sınırı olmaksızın proje yapabiliyorlar. Şantiye şefliği belgesi alıp metrekare sınırı olmaksızın şantiye şefliği yapabiliyorlar. Baraj, köprü her şeyi yapabilirler” ifadelerini kullandı.
“MEZUN OLANLAR YETKİNLİK BELGESİ ALMALI”
Kamudaki ihalelerde benzer iş bitirme istendiğine dikkat çekerek özel sektörde bunun olmadığının altını çizen Akdoğan, mezun olanların yetkinlik almasını istediklerini kaydetti. İnşaat mühendisliğinin hidrolik, mekanik, yapı malzemeleri, yapı statiği, ulaşım ve su yapıları olmak üzere 6 tane anabilim dalından oluştuğunu dile getiren Akdoğan, yurt dışında bunların ayrı ayrı farklı mühendislik dalları olarak okutulduğunu belirterek Türkiye’de mühendislik eğitimi altında tek bölümde 4 yılda okutularak sınırsız yetki verildiğini söyledi. Akdoğan, bunların düzeltilmesi ve düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
“BİLGİSİZLİKTEN DOLAYI KALİTESİZ YAPI ÜRETME SÜRECİNE DOĞRU İLERLİYORUZ”
Yetkin olmadan projelerin üretildiğini, şantiye şefliği yapıldığını ve denetçi olarak görev alındığını belirten Akdoğan, “17 Ağustos, deprem diyoruz, teknolojinin çok ilerlemediği, teknolojiden dolayı kalitesiz yapı üretildiği günden şuan bilgisizlikten dolayı kalitesiz yapı üretme sürecine doğru ilerliyoruz” diye konuştu. 1998 yılına kadar Antalya’nın 4’ncü derece deprem bölgesi olduğunu hatırlatarak teknolojinin ilerlemesiyle yapılan çalışmalarla Antalya’nın kendi içinde bile deprem bölgelerine ayrıldığını kaydeden Akdoğan, 1998 yılından önce teknolojiden kaynaklı sağlıksız yapılar üretilirken şuanda bilgi ve denetimsizlikten sağlıksız yapılar üretildiğini söyledi. Akdoğan, bunların önüne geçilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“ŞANTİYE ŞEFLİKLERİNDE İMZACILIK VAR”
Geçtiğimiz günlerde şantiye şefi olmayan bir şantiyede, yapı denetim denetçisi Zekeriya Mengi’nin denetim yaparken demir ustalarının saldırısına uğradığını hatırlatan Akdoğan, yoğun bakımdan çıkan Mengi’nin serviste tedavisinin devam ettiğini bildirdi. Şantiye şefliklerinde imzacılığın söz konusu olduğunu vurgulayan Akdoğan, şantiye şefliğinin kağıt üzerinde değil fiilen yapılması gerektiğini kaydetti. Özellikle yeni mezunlardan şantiye şefi olarak şantiyenin yerini bile görmeyenlerin olduğunu belirten Akdoğan, şantiyeyi görmeyen şantiye şeflerinin kağıt üzerinde evraklarını toplayarak 5 yıl sonra proje uygulama denetçisi olabildiklerine dikkat çekti.
“ASGARİ FİYAT TARİFESİ BELİRLEYEMİYORUZ, MÜHENDİSLER ACIMASIZ REKABET ORTAMINDA EZİLİYOR”
Oda olarak asgari fiyat tarifesi belirleyemediklerini kaydeden Akdoğan, şunları söyledi:
“Bir meslek örgütü düşünün. Proje fiyatlarının veya bir işin rayicinin belirlenmesinde söz sahibi değil. Biz asgari fiyat tarifesi belirleyemiyoruz. Genel merkezimizin yayınladığı bir asgari fiyat tarifesi var. Bu tarife Danıştay kararıyla iptal edildi. Bugün taksilerde, berberlerde tarife vardır. İnsanların toplu bulundukları ulaşım altyapısından, sanayi tesisinden binalara, kıyı yapılarına kadar her şeyi üreten meslek gruplarında biz bir asgari fiyat tarifesi belirleyemiyoruz. Piyasa tamamen acımasız bir rekabet ortamı içerisinde mühendisler ezilerek devam ediyor. Antalya’da maalesef mesleğine yıllarını vermiş, tecrübeli, bu işi hakkıyla yapan meslektaşlarımız bu rekabet ortamıyla mücadele edemedikleri için bir bir ofislerini kapatıyor.”
“DÜNYA ŞEHRİ ANTALYA, PLANSIZ BÜYÜYOR”
Antalya’nın bir dünya şehri olduğunu vurgulayarak kentle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Akdoğan, yurt dışında İstanbul ile birlikte en fazla tanınan şehir olduğuna işaret etti. Antalya’nın 2000 yılından sonra yoğun göç almaya başladığını söyleyen Akdoğan, nüfus yoğunluğuna turistlerin de eklendiğine dikkat çekti. Antalya’nın yılda yaklaşık 20 milyon kişiyi ağırladığını ifade eden Akdoğan, plansız büyüyen kentin yeni sorunlarla karşı karşıya kaldığını kaydetti.
“2200 YILININ ANTALYA’SINI PLANLAMALIYIZ”
2000 yılındaki Antalya ile bugünkü Antalya kıyaslandığında yanlış planlandığının rahatlıkla görülebildiğini söyleyen Akdoğan, “Sadece mesai saatleri başlangıç ve bitişlerinde olan trafik her geçen gün günün her saatine yayılmaya başladı. Ulaşım Master planının revize edilmesi gerekiyor. 2050, 2100, 2200 yıllarının Antalya’sını planlamalıyız. Modern yöneticilik, modern şehirlerin oluşturulması vizyon ve geleceği planlayarak gerçekleşiyor” açıklamasında bulundu.
“KEPEZ’DE MODERN GECEKONDULAR ÜRETİLDİ”
Kültür, Ahatlı, Yenidoğan gibi Kepez ilçesinin büyük mahallerinde modern gecekonduların üretildiğini kaydeden Akdoğan, “Tek katlı bahçeli gecekonduları yıkıp, yerlerine 4 katlı hiçbir modern ihtiyacı karşılamayan yapılar ürettik. Bunda herkesin, biz meslek odalarının da sorumluluğu var ama temelinde sorumluluk bizi yöneten idarecilerin” diye konuştu.
“BU ÇAĞDA ÇIKMAZ SOKAKLAR VAR”
2010 yılından sonra yapılaşmanın olduğu bazı mahallelerde altyapının ve kaldırımların olmadığını söyleyen Akdoğan, çıkmaz sokakların dahi bulunduğunu kaydetti. Akdoğan, “Doğu-Batı, Kuzey-Güney aksında bir sokağın başından sonunu görebilmeniz gerekirken, rüzgar akslarının oluşturulduğu imar planları yapılması gerekirken bu çağda çıkmaz sokak olan mahalleler söz konusu” ifadelerini kullandı.
“BU KENTE DAHA FAZLA İHANET ETMEMELİYİZ”
“Dünyaya açılan pencere olarak kabul edilen turizm şehirlerinde bir mimari, şehrin bir kimliği söz konusudur” diyen Akdoğan, “Bugün Antalya, kimliksiz bir şehir olma yolunda hızla ilerliyor. Tamamen ranta dayalı imar planları yapılıyor. Bu kente daha fazla ihanet etmememiz gerekiyor” dedi.
“KENTE DEĞER VE VİZYON KATACAK KİŞİLER SEÇİLMELİ”
Şehirle alakalı bütün kararların alındığı İl Meclisi’nde kentin geleceğiyle ilgili söz söyleyecek yetkin kadroların bulunup bulunmadığına bakılması gerektiğini belirten Akdoğan, “Akademik odalardan kimler var? Akademik odadan olan kişi gerçek anlamda işini yapıyor mu? Kaç tane şehir plancısı, mimar, mühendis var? Kaçı gerçek anlamda şehrin imarını düzenleyen kişilerden oluşuyor? Yoksa müteahhitler, komisyoncular, halcilerden mi oluşuyor, yoksa gerçekten bu kente değer ve vizyon katacak kimselerden mi oluşuyor?” sorularını yöneltti. 2 yıl içinde çok önemli seçimlerin yaşanacağına dikkat çeken Akdoğan, seçimlerde gerçek anlamda kenti hakkıyla yönetmeye talip olanların kadrolarını oluştururken kente değer ve vizyon katacak kişilerin seçilmesini ümit ettiğini söyledi. Akdoğan, karar mercilerinde bu insanların olması gerektiğini vurguladı.
“BÜYÜKŞEHİR’İN YANLIŞINI DÜZELTECEĞİNE İNANIYORUM”
Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlıklarına başladığı Antalya Deprem Master Planı’na da değinen Akdoğan, davet edildikleri çalıştaydan önceki çalışmalardan sosyal medya aracılığıyla haberdar olduklarını ve eleştiride bulunduklarını hatırlattı. Çalıştayın altyapı oluşturulduktan sonra yapılması gerektiğini söyleyen Akdoğan, çalıştayda oluşturulan 9 masada kimin hangi masada görevli olduğunun belirlenmediğine işaret etti. Önceden haberdar olsalardı masalara uzman kişileri görevlendirerek daha iyi hazırlık yapabileceklerini ifade eden Akdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Böylece faydalı bir çalıştay geçirmiş olurduk. Bizim eleştirimiz ‘Ben yaptım oldu’dan ziyade daha profesyonelce bu işte yetkin olan meslek örgütlerini, kurumları bir araya getirerek yapılmalıydı. Büyükşehir’in yanlışından döneceğini düşünüyorum. Eleştirilerimizi dikkate alarak daha yapıcı ve katılımcı, meslek gruplarına ayrılmış bir çalıştay yapacağına inanıyorum. Çünkü biz, hiç alakamızın olmadığı sivil toplum kuruluşlarıyla aynı masada bulunduk.”
ÖNEMLİ PROJE BELEDİYELERDEN DESTEK BEKLİYOR
Kentin faydasına olan her platformda yer almaya ve üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarının altını çizen Akdoğan, İMO Yönetim Kurulu Üyelerinden Doç. Dr. Okan Özcan ile Dr. Sadullah Kabakuşak’ın riskli yapıların tespitiyle ilgili proje hazırladıklarını bildirdi. Akdoğan, gerçek anlamda bir belediye desteği alabilirlerse İMO olarak projeyi hayata geçirerek kentin deprem risk haritalarının oluşturulmasıyla ilgili görevi üstlenebileceklerini söyledi. Söz konusu TÜBİTAK projesini Konyaaltı Belediyesi hariç diğer merkez ilçe belediyelerine ilettiklerini açıklayan Akdoğan, görüştükleri belediyelerin projeye ne sıcak baktıklarını ne de çok uzak olduklarını gözlemlediklerini kaydetti. Depremde göçecek olan riskli yapıların deprem olmadan belirlenmesiyle hızlı dönüşümün önünün açılacağını kaydeden Akdoğan, belediyelerden destek gelmese bile Akdeniz Üniversitesi ve İMO’nun imkanlarıyla 1000 bina üzerinde çalışma yapılacağını bildirdi.
“YAPILARINIZIN DURUMU İÇİN DESTEK ALABİLİRSİNİZ”
Vatandaşlara da tavsiyelerde bulunan Akdoğan, binalarının durumunu öğrenmek için depremi beklemelerine gerek olmadığını vurguladı. Bunun için vatandaşların mühendislik hizmeti veren firmalardan teknik destek alınabileceğini belirten Akdoğan, İMO’dan da bilirkişilik desteği alabileceklerini kaydetti.
“KONYAALTI, HURMA BÖLGESİ DIŞINDA DAHA AZ RİSKLİ”
Kendisine yöneltilen soruları da yanıtlayan Akdoğan, Konyaaltı’nın Hurma ve eski yapıların olduğu bölge dışında daha az riskli olduğunu söyledi.
“BİZE BİR ADA VERSİNLER, DOĞRU KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ GÖSTERELİM”
Son olarak TMMOB’a bağlı odaların her şeye muhalif olma gibi bir durumun söz konusu olmadığını da kaydeden Akdoğan, “Bizim söylediklerimiz tamamen bilimin, aklın yoludur. Meslek odalarını her zaman tarih haklı çıkarmıştır. Antalya özelinde de sürekli katkı koymaya çalışan bir meslek odasıyız. Antalya Büyükşehir Belediyesi, meslek odalarını çağırsın. Bir ada versinler bize. Biz kendi meslek örgütümüz adına bu adanın nasıl bir kentsel dönüşüm yapılması gerektiğiyle alakalı tamamen ücretsiz çalışırız. Bütün meslek odaları çalışsın ve bir yeri böyle yapalım. Biz hep yanlış yapıldığını söylüyoruz, bize bir ada verilirse doğrusunu da hep birlikte yaparız. Ben kendi adıma bunun taahhüdünü veriyorum” şeklinde konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim