“Deprem kuşakları yer yüzünde cennettir”
Depreme Dirençli Bir Antalya panelinde konuşan Prof. Dr. Naci Görür, “Depremler dünyanın yaşadığını gösterir. Dünyanın kalp atışları, nabzıdır. Deprem olmalı ki dünya yaşasın. Depremler durursa dünya ölür. Ayda, Mars’ta veya başka bir yerde bizim bildiğimiz anlamda depremler yoktur. Çünkü, ölü gezegenlerdir. Onun için dua edin ki depremler bitmesin. Deprem afet değildir. Depremi afete dönüştüren bizleriz. İlk insanlar genellikle deprem kuşaklarına doğru yerleşmişlerdir. Deprem kuşakları yer yüzünde cennettir. En fazla akar suyun, sıcak suların, soğuk su kaynaklarının, ağaçların, böceklerin, kuşların olduğu yerlerdir” dedi.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) tarafından, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı İnşaat Mühendisleri Odası (İMO), Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) ve Mimarlar Odası Antalya şubeleri işbirliğiyle “Depreme Dirençli Bir Antalya” paneli düzenlendi. Dün ATSO Atatürk Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Başdanışmanı Cem Oğuz, Muratpaşa Belediyesi Başkanvekili Hüseyin Sarı, meslek odaları ve STK başkanları ile temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Saygı duruşunun ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan panelin konuşmacıları Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Erdem Canbay ve Dr. Yüksek Mühendis Mimar Doğan Hasol önemli bilgiler paylaşarak uyarılarda bulundu. Depremlerin kader olmadığını söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, önlem alınması gerektiğini vurgulayarak Kahramanmaraş merkezli depremin göz göre göre geldiğine dikkat çekti. Konuşmasında yaşanması beklenen İstanbul depremiyle ilgili de öngörüde bulunan Görür, olası bir İstanbul depreminde 4 milyon insanın ölümle burun buruna kalabileceğini söyledi. Depremlerin dünyanın yaşadığını gösterdiğini ifade eden Görür, deprem kuşaklarındaki canlılığa dikkat çekti.
“TOPRAĞIN ALTINDAKİLERE BORCUMUZ VAR”
Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren ATSO Başkanı Ali Bahar, 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen ve 11 şehirde büyük yıkıma neden olan depremini hatırlatarak tarifsiz bir acının yaşandığını söyledi. Depremde herkesin seferber olduğunun altını çizerek ATSO’nun gerçekleştirdiği yardımları anlatan Bahar, depremlere karşı önlemlerin önceden alınmasının önemine dikkat çekti. Antalya’daki otellerde yaklaşık 150 bin depremzedenin ağırlandığına işaret eden Bahar, verilen psikolojik destekleri de anlattı. Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde (AOSB) MAKSAT adı altında arama kurtarma timi kurma çalışması yaptıklarını bildiren Bahar, binlerce kişiyi eğitecek bir merkez kurmak istediklerini açıkladı. Depremlerin sivil organizasyon gerektirdiğinin ortaya çıktığına işaret eden Bahar, “Artık bu ülkede toprağın üstündekilerin toprağın altındakilere borcu olduğunu düşünüyoruz. Tüm meslek odalarımıza sorumluluk verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Onlar bu sorumluluğu almaya hazırlar” dedi.
“ŞEHİRLERİMİZİ DEPREME DİRENÇLİ HÂLE GETİRMEK ZORUNDAYIZ”
Depreme dirençli şehirler yaratılarak acılar çekilmeyecek boyuta gelinmesi gerektiğini vurgulayan Bahar, sürdürülebilirlik, Arge, inovasyon, master gibi birçok afili lafların söylendiğini ifade ederek, “Depremden sonra gösterilen bir refleks ile deprem master planı çalışıyoruz. Deprem oluyor deprem master planı çalışıyoruz, trafik sorunu oluyor trafik master planı çalışıyoruz. Afili laflardan birisi master. Ben ne zaman master lafını duysam artık o işin olmayacağını düşünüyorum. Onun için bu lafları bir kenara bırakıp, gerçekten büyük bir araştırma sonucu şehirlerimizi depreme dirençli hâle getirmek zorundayız. Artık bu acıyı yaşamak istemiyoruz” diye konuştu.
“TEK ÇÖZÜM DEPREM DİRENÇLİ ALANLAR OLUŞTURMAK”
Depreme karşı tek çözümün deprem dirençli yerleşim alanları oluşturmak olduğunu kaydeden Prof. Dr. Naci Görür ise, “Yerleşim alanları derken ölçekten bağımsız söylüyorum. Köy ise deprem dirençli köyler, kaza ise deprem dirençli kazalar, şehir ise deprem dirençli kentler oluşturmak” diyerek bunun için mücadele edeceğini söyledi.
“6 ŞUBAT DEPREMİ BAĞIRA BAĞIRA GELDİ”
Ülkeyi yönetenlere bir numaralı gerçeğin deprem olduğunun iyi anlatılması gerektiğini ifade eden Görür, 6 Şubat depreminin göz göre göre geldiğinin altını çizdi. “Asrın felaketi falan onları ciddiye almayın” diyen Görür, şunları dile getirdi:
“Bu asırda çok daha büyük felaketler oldu. Bu deprem bağıra bağıra geldi. Ben geliyorum dedi. Hiç kendini gizlemedi. Hiç kimseyi gafil avlamadı. Aniden birden bire gelerek vurmadı. Bu depremin geleceğini biz yıllardır söylüyoruz. Elazığ depreminden sonra ‘Kahramanmaraş’a, Malatya’ya, Hatay’a dikkat, buraya büyük bir deprem gelme olasılığı arttı’ diye bas bas bağırdım. Çünkü, cevap çok basitti. Basit bir yer bilimleri kaidesi. Bir fay büyük bir deprem üretirse ki üretti 6,8 gibi Elazığ depremi, o fay kırılmamış yerlere doğru kendi uzantısında önemli miktarda enerjiyi transfer eder. Elazığ, Malatya’ya kadar kırıldıktan sonra oranın batısı Kahramanmaraş.”
“KİMSE BU DEPREMLE YÜZLEŞMEDİ”
Depremde onbinlerce insanın hayatını kaybettiğine dikkat çeken Görür, “Daha cesetleri soğumadan unutuldular. Ailesindekiler, belediye başkanları, valiler, merkezi yönetim dahil kimse bu depremle yüzleşmedi” dedi. Önlem alınması için depremden önce raporlar hazırlanarak Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, bakanlara, bölge milletvekillerine, bölge belediye başkanlarına, bölge valiliklerine gönderildiğini bildiren Görür, önlem alınmadığını söyledi. Depremlerde ölenlerin vatandaşlar dahil herkesin sorumluluğunda olduğunu belirten Görür, halkın yöneticilerden yaşadıkları kentlerin depreme dirençli hâle getirilmesini istemeleri gerektiğini de sözlerine ekledi.
“DEPREM BU ÜLKENİN EN ÖNEMLİ GÜNDEMİ, DEPREM KADER DEĞİLDİR”
Depremin Türkiye’nin en önde gelen en önemli gündemi olduğunu söyleyen Görür, şunları dile getirdi:
“Depremi asla ikinciye indiremezsiniz. O zaman kendi kendimizi aldatmış oluruz. Terörden, hukuktan, ekonomiden, işsizlikten, pahalılıktan aklınıza ne geliyorsa önemli. Çünkü, insanlarımızın can güvenliğiyle ilgili. Deprem için ‘Kader’ deniliyor. Bu kutsal dinimizi kendi çıkarları için kullanım oluyor. Deprem asla kader değildir. Dinimizde kader, bütün bilimin gereğini, elinden gelen her şeyi yaparsın, ondan sonra o işi Allah’a bırakırsın. Önlemini almadan, gereğini yapmadan, ‘Bu kaderdir, olacaksa olur’ demek dinimizi kendi çıkarlarımız için kullanmak anlamına gelir. Deprem ne kaderdir, ne de Amerika’dan gemi geldi deprem oldu gibi yanlış, anlamsız şeylere hiç gerek yok.”
DEPREMİ DÜNYAYI PORTAKALA BENZETEREK ANLATTI; “DUA EDİN DEPREMLER BİTMESİN”
Depremin oluş şeklini dünyayı portakala benzeterek anlatan Görür, depremlerin dünyanın yaşadığını gösteren, dünyanın kalp atışları, nabzı olduğunu söyledi. “Deprem olmalı ki dünya yaşasın, depremler durursa dünya ölür” diyen Görür, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ayda, Mars’ta veya başka bir yerde bizim bildiğimiz anlamda depremler yoktur. Çünkü, ölü gezegenlerdir. Onun için dua edin ki depremler bitmesin. Deprem afet değildir. Depremi afete dönüştüren bizleriz. İlk insanlar genellikle deprem kuşaklarına doğru yerleşmişlerdir. Deprem kuşakları yer yüzünde cennettir. En fazla akar suyun, sıcak suların, soğuk su kaynaklarının, ağaçların, böceklerin, kuşların olduğu yerlerdir. Onun için insanlar buralara gelir. En başlarda oraların özelliklerini bilmemişler ama sonraları öğrenmişler. Günümüz dünyasında deprem kuşaklarının özellikleri biliniyor. Eğer o kuşakta yaşanacaksa bir bedelinin olduğu da biliniyor. Orada yerleşim alanlarını bilim ve teknolojinin ışığı altında deprem dirençli yapmışlar ve ölmüyorlar. Bugün Türkiye’de olan depremlerden daha fazlası kimi ülkelerde oluyor. Örneğin Japonya’da. Deprem olduğu gün hayat kesilmiyor bile. İnsanlar ölmüyor. Ölse bile tesadüfen oluyor. Bizdeki gibi 50 binleri bir gecede toprağa gömmüyorlar. Acaba niye? düşünün. Bilime inanmayan bir anlayışla, depremi, insanını umursamayan bir toplum anlayışıyla biz bir yere gidemeyiz. Yetkilileri suçlamıyorum. Bende hükümet, belediye başkanı olsam halkın istemediği bir şeyi niye yapayım? Bizim halkımızın kendi ülkesine, insanına sahip çıkması lazım.”
“AKILSIZLIĞIMIZ BİLİM VE TEKNOLOJİYİ GÖZ ARDI ETTİĞİMİZDE BAŞLADI”
Türklerin deprem kuşaklarındaki en verimli topraklara yerleştiğine işaret eden Görür, “Türkler akılsız mı? Bizim akılsızlığımız bilim ve teknolojiyi göz ardı ettiğimizde başlamış. Biz kentlerimizi deprem dirençli olacak şekilde kuraydık, bu acıları yaşamıyor olacaktık” dedi.
“ANTALYA, ÇEVRESİNDEKİ DEPREMLERDEN ETKİLENİYOR”
Antalya’da dağlık bölgelerin zemin olarak çok sağlam olduğunu söyleyen Görür, merkezdeki travertenlerin üzerine ise mühendisliğin öngördüğü şekilde evlerin yapılmasında sorun olmadığını bildirdi. Antalya körfezinin doğusunun sorunlu olduğunu kaydeden Görür, yeraltı su seviyesi yüksek olan bölgelerde sıvılaşma riskinin olduğuna işaret etti. Her zeminin depremsellik özelliği bulunduğunun altını çizen Görür, bazı zeminlerin depremin etkisini artırdığına dikkat çekti. Antalya kent merkezinde önemli derecede aktif bir fay bulunmadığını ifade eden Görür, Antalya’nın çevre illerdeki ve Akdeniz’deki depremlerden çok etkilendiğini dile getirdi. Canlı bir fayın 7 ve üzeri deprem üretmesi halinde 100 kilometrelik alanda hasara neden olduğunu belirten Görür, büyük depremler üretme kapasitesine sahip Akşehir fay zonuna, Fethiye-Burdur fay zonuna, Kıbrıs fay zonuna ve göller bölgesindeki grabenlere dikkat çekti. Antalya merkezden çizilecek 100 kilometrelik bir daire içerisinde kalan her yerin depreme maruz kalabileceğinin altını çizen Görür, geçmişte yaşanan ve Antalya’yı etkileyen depremleri hatırlattı.
“ANTALYA’DA İÇİN MİKRO BÖLGELEME YAPILMALI”
Antalya’yı doğrudan vuracak bir fay olmadığının altını çizerek komşularındaki depremi sürekli hissedeceğini ifade eden Görür, önemli uyarılarda bulundu. Antalya için mikro bölgeleme önerisinde bulunan Görür, kentte jeoloji, hidrojeoloji, zemin, sismoloji, PGA, PGV, deprem şiddeti, sıvılaşma, heyelan ve tsunami çalışmalarının yapılması gerektiğini kaydetti. Olası bir depremde Antalya’da heyelan ve tsunami yaşanabileceğini dile getiren Görür, olası bir tsunamiden etkilenebilecek yerlere levhalar asılması gerektiğini söyledi.
“ANTALYA NASIL DEPREME DİRENÇLİ HÂLE GELİR?”
Antalya’nın nasıl depreme dirençli hâle getirilebileceği konusunda da bilgi veren Görür, “Antalya’nın 6 bileşeni var. Bunlar yönetim ve yönetim sistemi, halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem, ekonomi” diyerek olası bir depremin bu bileşenlere ne kadar etki edeceğinin hesaplanarak, zararların etkisinin şimdiden azaltılmasıyla Antalya’nın deprem dirençli bir şehir olacağını kaydetti. Bir kenti depreme dirençli hale getirmenin kültürle mümkün olduğuna dikkat çekerek, en temelinde halkın bulunduğuna işaret eden Görür, halkın yanlışa müsaade etmemesi gerektiğini vurguladı. Panelde, Prof. Dr. Erdem Canbay ve Dr. Yüksek Mühendis Mimar Doğan Hasol da sunum gerçekleştirdi. Konuşmacılara günün anısına hediye verildi. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim