“Ek zam istiyoruz”
Antalya Defterdarlığı önünde bir araya gelen KESK Antalya Şubeler Platformu üyeleri, maaşlara ek zam talep ederek basın açıklaması yaptı. “Enflasyon farkı zam değildir, Ek zam istiyoruz! Toplu sözleşme yenilensin, Vergi dilimi soygununa son verilsin, Zorunlu bireysel emeklilik sistemi kaldırılsın” yazılı pankart açan platform üyeleri, “Güvenceli iş güvenceli gelecek istiyoruz, insanca bir yaşam istiyoruz, sermayeye değil emekçiye bütçe, sadaka değil toplu sözleşme, yaşasın örgütlü mücadelemiz” şeklinde slogan attı. Üyeler adına açıklamayı yapan KESK Antalya Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Devrim Mol, yaşanan enflasyona dikkat çekerek ek zam talebinde bulundu.
“HER KRİZİN FATURASI EMEKÇİLERE ÇIKARILDI”
Yıllardır yaşanan her krizin faturasının emekçilere çıkarıldığını söyleyen Mol, “Ülkeyi yönetenler ‘Büyümede rekor kırdık, dünya bizi kıskanıyor’ dediler ama büyüyen Türkiye’den bizim payımıza yetersiz maaş zamları, daha adaletsiz hale getirilen vergiler, gittikçe güvencesiz hale gelen çalışma yaşamı düştü” şeklinde konuştu.
“AYNI GEMİDEYİZ DEDİLER BİZE O GEMİNİN KAZAN DAİRESİ REVA GÖRÜLDÜ”
“Biz ne zaman hakkımızı istesek ‘Kriz var, aynı gemideyiz’ dediler ama bize hep o geminin kazan dairesi reva görüldü” diyen Mol, “Bir avuç mutlu azınlık ise bizim alın terimizle, emeğimizle su yüzünde tuttuğumuz geminin lüks kamaralarında keyif çatmaya devam etti. Bizim cebimizden alınanlar teşvik, vergi affı olarak sermayeye, patronlara; araç, yolcu, hasta garantisi olarak köprü, otoyol, hava limanı ve şehir hastanelerinin müteahhitlerine aktarıldı” ifadelerini kullandı.
YETKİLİ SENDİKALARI ELEŞTİRDİ
Maaş artışlarının çarşıda, pazarda yaşanan enflasyon ile hiç bir ilgisi olmadığını ve maaş artışlarının resmi enflasyon rakamları baz alınarak hesaplandığını söyleyen Mol, yetkili sendika ve konfederasyona yönelik eleştirilerde bulundu. Yetkili sendika ve konfederasyonlar tarafından sözleşmeli, güvencesiz çalışanların kadroya alınması, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, gelir vergisi ve ek gösterge adaletsizliğinin giderilmesi başta olmak üzere, yıllardır biriken sorunları çözmeyen mutabakatları ‘tarihi başarı’ diye yutturmaya çalıştığını ileri süren Mol, “Yetmezmiş gibi, yıllarca iş yerlerinde, meydanlarda, sokaklarda meşru mücadele sonucu elde ettiğimiz kazanımlarımızın da attıkları imzalarla geri alınmasının baş aktörü oldular. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diyerek üyelerinden beş-altı kat fazla maaş almayı, son model makam arabaları ile protokollerde boy göstermeyi tercih ettiler. Biz emekçiler ise, onların altına imza koyduğu sözleşmelerin bedelini daha fazla yoksullaşarak, daha fazla güvencesizleşerek ödemeye devam ediyoruz” dedi.
HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ
Pandemi ile daha da derinleşen ekonomik krizin enkazının yine emekçilerin omuzlarına yıkılmak istendiğini dile getiren Mol, şunları söyledi:
“Pandemiye ayrılan kaynaklar nedeniyle işçilere, emekçilere, esnafa, çiftçiye verecek bir şey kalmadığını söylüyorlar. Oysa devletin resmi rakamları Türkiye’nin Cavid-19 ile mücadelede vatandaşlarına en az nakit destek veren ülke olduğunu gösteriyor. Bu kapsamda hazineden sadece 6,4 milyar TL aktarıldığını devletin resmi rakamları söylüyor. Sadece geçen yıl bütçede hedeflenenden 50 milyar TL fazla vergi toplandı ancak vergi yükünü yine biz taşırken, kaynaklar sermayeye, patronlara, müteahhitlere aktarıldı. Yani pandemi koşullarında bile hükümetin tercihi değişmedi. Sokağa çıkma kısıtlamalarının olduğu günlerde bile otoyol, köprü, tünel, hava limanı garantilerine hazineden on milyarlarca TL aktarılması görmezden gelinirken, pandemiye ayrılan, sağlık harcamaları dahil, yüzde birlik milli gelir büyük bir maliyet gibi gösteriliyor.”
“YÜZDE 3 ZAMLA YETİNMEYİ BEKLEMEYE KİMSENİN HAKKI YOK”
“Pandemide gece gündüz demeden canları pahasına çalışan, Covid-19’a yakalanan, yüzlercesini kaybettiğimiz sağlık emekçilerinin meslek hastalığı haklarından yararlanması bile yük olarak görülüyor” diyen Mol, “Her ekonomik sarsıntıda, her krizde sıkılan kemerler hep bizim kemerlerimiz oldu. Her acı reçete bize yazıldı. İğneden ipliğe zam yağmurunun devam ettiği pandemi koşullarında giderlerimiz artarken, maaşlarımız mum gibi eridi. Yaşadığımız gerçek enflasyonun yüzde 40’ın üzerinde olduğunu biliyoruz. Açlık sınırı 2 bin 800, yoksulluk sınırı 9 bin TL’yi aşmış durumda. Sadece 2020-2021 Ocak aralığında yoksulluk sınırı rakamı bin 450 TL arttı ancak maaşlarımızdaki ortalama artış sadece 464 TL de kaldı. Tüm bunlar yaşanırken kamu emekçilerinin yüzde 3 zamla yetinmesini beklemeye hiç kimsenin hakkı yok” açıklamasında bulundu.
İSTEKLERİNİ SIRALADI
İnsanca yaşamaya yetecek maaşın hakları olduğunu vurgulayarak sadece geçtiğimiz yılın kayıplarını telafi etmek için 2021 yılı başından itibaren maaşlarının seyyanen bin TL artırılmasını talep ettiklerini kaydeden Mol, “Evrensel sendikal hak ve özgürlüklerle donatılmış, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemine geçilmesi, yaşadığımız kayıpların telafisi için gerçek toplu pazarlık masasının bir an önce kurulmasını istiyoruz” dedi. En düşük kamu emekçisi maaşının; kira, yakacak, ulaşım gibi sosyal ödemelerle yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması gerektiğini ifade eden Mol, “Tüm yükün emekçilerin üzerine yıkıldığı vergi adaletsizliğine son verilmesi, kâr, faiz ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir servet düzeyinin üzerindeki zenginlerden servet vergisi alınmasını istiyoruz. Açlık sınırına kadar ücretin vergi dışı bırakılması, birinci vergi diliminin yüzde 10’a düşürülerek, yoksulluk sınırına kadar ücretin ilk dilimden vergilendirilmesini istiyoruz” dedi.
“MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Son olarak taleplerinin takipçisi olacaklarını kaydeden Mol, “Tüm kamu emekçilerini insanca yaşayacak bir maaş talebine sahip çıkmaya, hayat pahalılığına, adaletsiz vergi sistemine karşı haklarımızı korumak, ürettiğimiz değerlerden hakkımız olanı almak için birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Taleplerimizin takipçisi olacağız. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu. HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim