“Felakete hazırlıklı olmadığımızı yaşayarak gördük”
Kahramanmaraş merkezli depremle kelimelerin yetersiz kaldığı, tarifi olmayan üzüntüye ve acıya uğradığımızı kaydeden ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, “Sözün özü böyle bir felakete hazırlıklı olmadığımızı yaşayarak gördük” dedi. Deprem bölgesinin tarımsal üretim ve hayvancılık açısından önemine de dikkat çeken Çandır, bölgedeki tarım alanlarının imara açılmaması, üretim gücünün ayakta tutulması gerektiğini söyledi.
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Şubat ayı olağan meclis toplantısı, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantı, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen, 10 ilde büyük yıkım ve can kaybına neden olan depremde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Toplantının büyük bölümünde deprem konuşulurken, üyeler sektörel konuları da ele aldı. Depremle ilgili konuşan ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, “Felakete hazırlıklı olmadığımızı yaşayarak gördük” derken, Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci ise, herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesi gerektiğini vurguladı.
“MİLLETİMİZİN BAŞI SAĞ OLSUN”
Depremde yaşanan can kayıplarından duyduğu üzüntüyü dile getiren ATB Meclis Başkanı Erdoğan Ekinci, “Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 11 ilimizde yıkıma yol açan depremler sonrası resmi rakamlara göre 41 binin üzerinde canımızı kaybettik. 100 binin üzerinde insanımız yaralandı. Yaşadığımız afette kaybettiğimiz insanlarımıza Allah’tan rahmet; ailelerine, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar dilerim. Milletimizin başı sağ olsun. Suriye’nin kuzeyinin de etkilendiği ve can kayıplarının yaşandığı depremde yaşamını kaybeden insanlara Allah’tan rahmet; Suriye halkına başsağlığı, şifa ve sabırlar diliyorum” dedi.
“BU ZOR GÜNLERİ BİRLİK VE DAYANIŞMA İÇİNDE AŞACAĞIZ”
“Peş peşe yaşadığımız depremlerden sonra 85 milyon olarak hepimiz etkilendik” diyen Ekinci, “Fakat 13 milyonun üzerinde insanımız doğrudan etkilendi. İnsanlar, soğuk hava koşullarının yaşanması ve bölgede sağlıklı bir ortamın olmaması nedeniyle hayata tutunabilmek için; çocuğunu, eşini, annesini, babasını, kardeşini ve eşini dostunu geride bıraktı. İlimizde olduğu gibi ülkemizin çeşitli kentlerinde barınmak zorunda kaldı. Deprem bölgelerindeki hava şartları düzelinceye ve yaşam koşulları iyileştirilinceye kadar hepsinin başımızın üstünde yeri var. Bu zor günleri birlik ve dayanışma içinde aşacağız” diye konuştu.
“HERKES ŞAPKASINI ÖNÜNE KOYUP DÜŞÜNMELİ”
Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğinin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini de vurgulayan Ekinci, “Herkesin şapkasını önüne koyup düşünmesini tavsiye ediyorum. Yapılarımızı sağlam zeminlerde kurallara uygun olarak inşa etmeli ve her aşamada sıkı denetimler uygulamalıyız” ifadelerini kullandı.
“DEPREM ÜLKESİ OLDUĞUMUZU AĞIR BİR BEDELLE HATIRLADIK”
6 Şubat’tan bu yanadır herkesin kelimelerin yetersiz kaldığı, tarifi olmayan üzüntüye ve acıya uğradığını kaydeden ATB Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır ise, “Ülkemizin şiddetli deprem yeri olduğunu çok ağır bir bedelle hatırladık. 13 milyondan fazla insanımızı doğrudan ve derinden etkileyen iki şiddetli deprem yaşadık. Başta Kahramanmaraş, Gaziantep ve Hatay illerimiz olmak üzere 10 ilimizde eşi benzeri olmayan bir yıkım oldu. 2 gün önce de Hatay ilimiz yeniden şiddetli depremlerle sarsıldı ve yine can kayıplarımız oldu. Sözün özü böyle bir felakete hazırlıklı olmadığımızı yaşayarak gördük” dedi.
“BU BİZE DERS OLSUN SÖZÜ YETERSİZ VE YERSİZ KALDI”
“Yaşadığımız yıkım ve kayıplarımız o kadar büyük ki ‘Bu bize ders olsun’ sözü çok yetersiz ve yersiz kalmıştır” diyen Çandır, “Bunun yerine ‘Deprem öldürmez, kötü mühendislik ve kötü müteahhitlik öldürür’ tespiti acı bir gerçek olarak karşımızda durmakta. Kaybettiğimiz canlarımız; yerine konulamaz kayıplarımızdır. Allah’tan rahmet diliyorum. Acılı ailelerine ve milletimize baş sağlığı diliyorum. Allah, yaralılarımıza şifalar versin. Tarifsiz acılar yaşayan kardeşlerimizin acılarını tüm kalbimizle paylaşıyoruz. Şimdi dayanışma zamanı, bu zor günleri dayanışma ile atlatacağız. Hep birlikte yaralarımızı sarmaya odaklanmalıyız. Deprem sabahından itibaren Antalya’mız, bir taraftan bölgeye insani yardım ve uzman ekiplerini gönderirken diğer taraftan da sonraki adımlar için destek faaliyetlerine bir bütün olarak başlamıştır. Antalya, bölgeden tahliye edilen afetzede kardeşlerimize en fazla kucak açan kent olmuştur” açıklamasında bulundu.
“ÜZERİMİZE DÜŞENLERİ YERİNE GETİRDİK VE GETİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Ortak amacın bu büyük felaketi birlikte aşmaya çalışmak olması gerektiğini kaydeden Çandır, “Felaketin ilk anlarından itibaren Antalya’mızın tüm kurum ve kuruluşları bir bütün olarak var gücüyle hem kentimizde hem de felaket bölgesinde seferber olmuştur. Bu seferberlikte öne çıkan ve borsamıza düşen faaliyetleri yerine getirdik ve getirmeye devam edeceğiz” diyerek yapılan yardımları özetledi.
“GÜN YARALARIMIZI BİRLİKTE SARMA GÜNÜDÜR”
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından 1 ay süreli maddi yardım kampanyası başlatıldığını hatırlatan Çandır, kentteki iş dünyasını ve tüm hayırseverleri kampanyaya destek olmaya davet etti. TOBB tarafından başlatılan bir diğer kampanyanın da deprem bölgesine kalıcı konut yapımıyla ilgili olduğunu belirten Çandır, şunları dile getirdi:
“Borsa olarak kurumsal açıdan kalıcı konut seferberliğinde de üzerimize düşeni yapacağız. Detayları önümüzdeki günlerde açıklanacak olan kampanyaya üyelerimizi ve kentimiz iş dünyasını destek olmaya davet ediyoruz. Gün bölgedeki insanımızın yanında olma ve yaralarımızı birlikte sarma günüdür. Allah bize bir daha böyle acılar yaşatmasın. Dualarımızın kabulü için bizlerin de azimle, bilgiyle ve doğru biçimde çalışmamız gerektiği gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.”
YAPILMASI GEREKENLERİ SIRALADI; “TARIM ALANLARI KESİNLİKLE İMARA AÇILMAMALI”
Depremin yaşandığı 10 ilin ülkemiz bitkisel üretim değerinin yüzde 20’sini, işlenen tarım alanlarının yüzde 14’ünü, büyükbaş hayvan varlığının yüzde 12’sini ve küçükbaş hayvan varlığının yüzde 16’sını oluşturduğunu bildiren Çandır, bölgenin hem tarımsal üretim hem hayvancılıkta ülke tarımı için önemli konumda olduğunun altını çizdi. Depremden hasar gören köylerde genel hayatı etkileyen yardım ve faaliyetlere ek olarak tarım ve hayvancılığın devamlılığı için yapılması gerekenleri de anlatan Çandır, şunları söyledi:
2023-2024 yıllarını kapsayacak şekilde doğrudan gelir desteği, girdi, enerji, sulama, alet-ekipman ve mekanizasyon destekleri sunulmalı. Yine bu iki yılı kapsayan BAĞ-KUR ve sigorta primleri kamu tarafından üstlenilmeli ve bankalara olan borçlar silinmeli. Tarım alanları imara kesinlikle açılmamalı. Kalkınmayı hızlandıracak krediler ve hibeler sunulmalı. Kamu eliyle ortak ihtiyaca cevap verecek projeler uygulanmalı.”
“BÖLGENİN ÜRETİM GÜCÜ AYAKTA TUTULMALI”
13 buçuk milyonluk deprem bölgesindeki nüfusun yaklaşık 3’te 1’inin büyük ölçüde kalıcı olarak diğer illere dağılmasının beklendiğini belirten Çandır, “Gerek tarım gerekse sanayide ekonomik potansiyeli yüksek olan bölgenin üretim gücü ayakta tutulmalı. Bölgede güvenli yaşam alanları oluşturulmalı, zemini sağlam tüm yerleşim yerlerine yaygınlaştırılmış konteyner kentler ve kalıcı konutlar inşa edilmeli, insanlarımız yaşadıkları yerlerden koparılmamalı. Yerleşik hafızayı unutmalarına yol açılmamalı. Kentlerimiz, tarihi ve medeniyet zenginliği itibariyle kadim kentlerdir. Hiçbirinin yalnızlaştırılmasına ve yabancılaştırılmasına izin verilmemeli” ifadelerini kullandı.
“YEREL YÖNETİMLERE İLAVE MADDİ DESTEK SAĞLANMALI”
Antalya’nın en çok depremzede ağırlayan kentlerin başında geldiğine işaret eden Çandır, “Resmi kayıtlara göre, Antalya’ya yaklaşık olarak 150 bin depremzede geldi. Kentimizdeki oteller, öğrenci yurtları, misafirhaneler depremzedelerin kullanımına sunuldu. Sayısını bilemediğimiz kadar depremzede de kendi imkanlarıyla gelerek yakınlarının yanında ya da kendi imkanlarıyla şehirde kalmakta. Başta kentimiz olmak üzere pek çok kentte depremzede kardeşlerimize yardımcı olmak ve acılarını paylaşmak çabası hat safhada. İnsanlar ve kurumlar destek olmaya ve görev almaya çabalıyorlar. Ancak yüzbinlerin ve milyonların günlük iaşeleri ve ihtiyaçları sürdürülebilir şekilde karşılanmalı. Bu konuda en büyük yük doğal olarak yerel yönetimlerin üzerindedir. İvedilikle ve yeterlilikle başta deprem bölgesindeki yerel yönetimlerimiz olmak üzere depremzede ağırlayan tüm yerel yönetimlere hiçbir ayırım yapmaksızın hazine, bütçe ya da İller Bankası gibi kamu kurumlarından ilave maddi destek sağlanmalı. Bu kapsamdaki kaynak aktarımlarının kamu ile sürekli paylaşılması şart. Bu paylaşım hepimize ilave motivasyon sağlayacaktır. Hangi kaynaktan ne kadar kaynak nereye aktarıldı bilmek hepimize şevk verecektir” dedi. 2021 yılında Almanya’da yaşanan sel felaketini örnek gösteren Çandır, 186 kişinin hayatını kaybettiği olayda Alman Hükümeti’nin, birkaç gün içinde federal bütçeden ve eyaletlerin bütçelerinden acil ihtiyaçlar için 35 milyar Avro aktardığını hatırlatarak, “Eminim bizim hazinemizin de bütçemizin de acil ihtiyaçlar için böyle bir gücü vardır” diye konuştu.
“TAVİZSİZ DÜZENLEMELER YAPILMALI”
Depremler ve benzeri doğa olaylarının akıllardan ve faaliyetlerden çıkarılmayacak konuların başında gelmesi gerektiğini vurgulayan Çandır, “Bu gereklilik artık hayati bir zorunluluk haline getirilmeli. Kamu yönetimi, bu konuda tavizsiz düzenlemeler ve benzeri çalışmalar yapmalı. Bizler de doğal afetlere her an hazırlıklı olma konusunda yeni bir tutum sahibi olmalıyız. Aileden ve evimizden başlayan sokağımızdan mahallemize genişleyen bir kapsamla mutlaka afet anlarında yapmamız gerekenlerle ilgili bir afet eylem planına ve hareket kabiliyetine sahip olmalıyız. Şirketlerimiz de bu kapsamdaki acil eylem planlarına sahip olmalı ve bir afet anında hepimiz görevlerimizi eksiksiz uygulayabiliyor olmalıyız. Bunun için yerel yönetimler hepimize yol gösterici olmalı ve kolaylaştırıcı adımlar atmalı” şeklinde konuştu.
“ANTALYA’NIN DEPREME DAYANIKLILIK DURUMU DEĞERLENDİRİLMELİ”
Afete duyarlılığın, yeni bir insani itibar kaynağı olarak kabullenilmesi gerektiğinin altını çizen Çandır, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Afete hazırlıklı olma konusunun bizler için en canlı göstergesi, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olarak ezberimize almamızdır. Bunu başarabilirsek ancak o zaman bu tür afetlerdeki kayıplarımızı en aza indirmemiz mümkün olacak ve birbirimize çok daha etkili destek olabileceğiz diye düşünmekteyim. Her ne kadar 2. derece deprem bölgesi olsa da Antalya’da özellikle şehir merkezinde ömrünü tamamlamış binaların varlığı, herkesi tedirgin ediyor. Antalya’daki binaların depreme dayanıklılık durumu değerlendirilmeli, olası bir depremde can kaybı olmadan afeti atlatmamız sağlanmalıdır. Bu konuda hazırlanacak Deprem Master Planı yol göstericimiz olacaktır. Şubat ayı, hepimiz için tarifi imkansız acılarla tarihteki yerini alıyor. Bu yaşadıklarımızı unutmayacağız. Allah, bir daha böylesi acıları milletimize yaşatmasın inşallah. Fakat biz de artık gerekli adımları zamanında ve doğru bir biçimde atmayı öğrenmeliyiz ve bu konuda çalışmalıyız.” HABER: YUSUF KATRAĞ
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim