Bugün 24 Kasım 2024 Pazar
  • Antalya7 °C
  • IMKB

    %
  • Altın
    3005.985
    %0
  • Dolar
    34.5383
    %0
  • Euro
    35.9979
    %0
Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
“Periyodik kontrolle can kayıplarını azaltabiliriz”
05 Mart 2021 Cuma 10:20

“Periyodik kontrolle can kayıplarını azaltabiliriz”

Depreme karşı uyarılarda bulunarak binaların 5 yılda bir periyodik olarak kontrol edilmesi önerisini ortaya koyan İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, periyodik kontrollerin sağlayacağı faydalara dikkat çekerek, olası bir depremde can kayıplarının yüz

Depreme karşı uyarılarda bulunarak binaların 5 yılda bir periyodik olarak kontrol edilmesi önerisini ortaya koyan İMO Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, periyodik kontrollerin sağlayacağı faydalara dikkat çekerek, olası bir depremde can kayıplarının yüzde 70-80 oranında azaltılabileceğini söyledi.

 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Mustafa Balcı, 1-7 Mart Deprem Haftası nedeniyle yaptığı açıklamada periyodik kontrol önerisinde bulundu. Deprem konusunda asıl sorunun fay hatları değil güvensiz yapılar olduğunun altını çizen Balcı, binaların 5 yılda bir periyodik olarak kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı. Periyodik kontrollerle olası depremde can kayıplarının yüzde 70-80 oranında azaltılabileceğini açıklayan Balcı, yapısal değişikliklerle deformasyonların, yapı güvenliğini olumsuz etkileyebilecek tadilatların, uzun süreli yapı hareketlerinin, oturmalar ve depremler nedeniyle oluşabilecek hasarların yapı maliklerinin tasarrufuna bırakılmaksızın ortaya çıkarılabileceğini kaydetti.

 

“OMUZ OMUZA VERMELİYİZ”

Deprem Haftası’nda dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunan ülkemizde vatandaşların depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanması,  depremden korunma yollarının anlatılması ve toplumda afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılmasının amaçlandığına dikkat çeken Balcı, geçmiş yıllarda yaşadığımız depremleri hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yaşanan Elazığ-Malatya ve İzmir depremlerinin toplumsal bilincin yeterince gelişmediğini, kent ve ülke yönetiminden sorumlu kişilerin deprem risklerini bilimsel verilerle değerlendiremediklerini veya değerlendirmek istemediklerini gösterdiğini kaydeden Balcı, “Hepimiz biliyoruz ki afet; dil, din, ırk, millet ve siyasi görüş gözetmez. Gözetmediği için de oluşan afet sonrasında yaraları sarmanın ve olan doğa olaylarının afete dönüşmemesi için mücadele etmenin iktidarı ayrı, muhalefeti ayrı, ittifakı ayrı olmaz. Hep birlikte omuz omuza, yan yana, kafa kafaya verip, tek vücut olarak bu süreçleri atlatabiliriz” dedi.

sam_5918.jpg

“SORUN FAY HATTINDA DEĞİL, YAPILARIMIZIN GÜVENSİZ OLMASINDA”

Türkiye’nin dünyanın en etkin deprem kuşaklarının üzerinde bulunduğuna dikkat çeken Balcı, “Hangisinin ne zaman kırılacağını, hareket edeceğini bilmediğimiz 550 diri fay hattının üzerindeyiz. Bu faylar yüzyıllardır deprem üretmekteler ve hiç kuşkunuz olmasın ki üretmeye de devam edecekler. Sorun fay hatlarında ya da depremde değil. Sorun; ortaya çıkan depremde yapılarımızın güvensiz olmasında” diye konuştu.

 

“DERSİMİZE İYİ ÇALIŞMAK ZORUNDAYIZ”

“Bir faya, bir kente odaklanmak yerine, deprem riskini nasıl azaltabiliriz ona çalışmamız gerekmekte” diyen Balcı, şunları dile getirdi:

“Deprem öncesi, anı ve sonrasında yapılması gerekenleri iyi öğrenmek, gerçekleşmesi durumunda, yapacaklarımızı en iyi şekilde uygulayabilmek için de hayali farklı deprem senaryoları eşliğinde tatbikatlar yapmak hedeflerimiz arasında olmalı. Deprem bilincini yerleştirebilmek için topyekun bir seferberlik ilan edilmeli. Kısacası dersimize iyi çalışmak zorundayız. Artık ülkemizin deprem gerçeği ile yaşaması gerektiği herkes tarafından kabul edildiğine göre, kamuoyu yetkililerden ve uzmanlardan, depremlerde can ve mal kaybını azaltacak önemlerin alınmasını beklemekte.”

 

“DOĞRU TEŞHİS OLUŞTURULDU MU?”

Herhangi bir sorunun sağlıklı bir biçimde çözümlenmesi için önkoşulun, soruna doğru teşhis konulması olduğunun altını çizen Balcı, “Acaba ülkemizde depremlerde oluşan hasarın nedenleri konusunda doğru bir teşhis oluşturulmuş mudur?” diye sordu. Son 40 yılda oluşan depremlerden sonra yapılan gözlem ve mevcut binalar üzerinde yapılan incelemelerin bu soruya olumlu yanıt vermeyi zorlaştırdığını kaydeden Balcı, “Yapılan düzenlemelere ve yönetmelik değişikliklerine rağmen her oluşan depremden sonra ortaya çıkan tablo eskisinden farklı olmamakta. Hasar ve can kaybı beklenenin çok üstünde olmakta. İlginç olan, her depremde hasar nedenlerinin aynı olması. Yapılan düzenleme ve değişikliklere rağmen sonuç değişmemekte” ifadelerini kullandı.

 

“BASİT GİBİ GÖRÜNENLER ÇOK ŞEY DEĞİŞTİRİR”

Deprem yönetmeliğinin son yıllarda yapılan değişikliklerle yüksek düzeyli bir yönetmelik haline geldiğini belirten Balcı, “Bir yönetmelik ne denli iyi ve çağdaş olursa olsun o yönetmeliğin uygulanabilmesi için uygulayıcıların belirli bir bilgi ve deneyime sahip olmaları gerekir. Uygulayıcıların yönetmeliği anlayabilecek düzeyde olması kaçınılmaz bir önkoşuldur. Hem yetkin mühendislik hem de bir şantiye şefinin bir şantiyeden sorumlu olması ısrarımız bundandır. Basit gibi görünen birkaç dokunuş çok şeyi değiştirebilir” dedi.

sam_5926.jpg

“EN BÜYÜK TEHLİKE KAÇAK YAPILAN YAPILARDIR”

İmar barışı ile bir kısmı veya tamamı izinsiz olarak inşa edilen yapıların yasal hale gelmesinin amaçlandığını ve bu yapıların depreme dayanıklılığının maliklerin sorumluluğuna bırakıldığını belirten Balcı, bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı. Eklenen geçici madde ile birlikte bu yapıların ruhsat almaksızın güçlendirme izin belgesi ile güçlendirilebilme imkanının ortaya konduğunu açıklayan Balcı, “Ancak imar barışı dolayısıyla yasal hale gelen yapıların yapı maliki tasarrufuna bırakılmaksızın deprem güvenliği bakımından gerekli tahkiklerin ivedi olarak yapılması gerekmekte. Kaçak olarak yapılan yapıların deprem güvenlikleri yoktur. Hala en büyük tehlike bu tip yapılardır” diye konuştu.

 

“YAPI ENVANTERİ ÇIKARILMALI”

Projeli veya projesiz zamanının deprem yönetmeliklerine göre yapılan ve ruhsatlandırılan yapıların zaman içerisinde yıprandıklarının bilindiğine işaret eden Balcı, bu tür yapıların tespit edilmesi için mutlaka yapı envanterinin çıkarılması gerektiğini vurguladı. Yerel yönetimlerin, yapı envanteri çıkarılması konusuna mesafeli yaklaştıklarını açıklayan Balcı, bunun sebebinin çıkarılacak envanter neticesinde ortaya çıkacak risk durumunun, yöneticileri bu konuda sorumluk altına itecek olması olduğunu belirtti. Yöneticilerin yaşadığı oy kaygısının, üzerine yüklediği sorumluluğu yerine getirmek amacıyla yapması gereken hususlar için engel teşkil ettiğini düşündüklerini söyleyen Balcı, yapı envanterinin çıkarılmasıyla olası bir depremde ağır hasar ve toptan göçme riski taşıyan yapıların tespitine ilişkin bir çalışma modelinin ortaya konabileceğini dile getirdi.

 

“ADA, MAHALLE, BÖLGE BAZLI KENTSEL DÖNÜŞÜM TEŞVİK EDİLMELİ”

Kentsel dönüşümün yapı stokunun iyileştirilmesi için kullanılması gerektiğinin altını çizen Balcı, kentsel dönüşüm adı altında parsel bazında yapılan projelerin bina yenileme projeleri olduğunu söyledi. Balcı, yönetimlerin daha fazla desteği ve öncülüğü ile vatandaşın, ada, mahalle, hatta bölge bazında kentsel dönüşüme teşvik edilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

 

“YAPI STOKU KONUSUNDA BİR ÇALIŞMA YOK”

Yapı stokunun olası bir depreme hazır olması için çabalanması gerektiğini vurgulayan Balcı, “Bugüne kadar yapı stokumuz konusunda yapılmış ciddi bir çalışma maalesef yok. Aslında kamu yararı düşünüldüğünde yapılması gereken en önemli çalışma yapı stokumuzun belirlenmesidir. Fakat yapılacak olan bu çalışma siyasi otoriteye oy getirmemekte. Durum böyle olunca da bir türlü bu çalışmalar yapılmamakta. Zamanının yönetmelik ve şartnamelerine göre projelendirilip yapılan binaların, güvenlik düzeylerinde zamana bağlı değişiklikler olabilmekte. Çeşitli zamanlarda ve çeşitli düzeylerde yapılan olumlu-olumsuz müdahaleler ve kullanım farklılıkları güvenlikte azalmalara neden olabilir. Özellikle, zamanla kat ilavesi görmüş yapılar ve işlev değişikliği olan yapılar, tasarım aşamasında kabul edilen yapısal performansta düşüşe neden olur. Binalarda yapılan kontrolsüz dekorasyon ve tadilatlar da maalesef en önemli müdahale türüdür. Bu tür kat ilaveleri ve işlev değişiklikleri, düşey yüklerdeki artışla beraber deprem yüklerini de arttırmakta” uyarısında bulundu.

 

“BİNALARA PERİYODİK KONTROL ŞART”

Asansörlerin, can ve mal güvenliği açısından her yıl düzenli olarak periyodik kontrolünün sağlandığına dikkat çeken Balcı, aynı şekilde yapı envanteri ve yüksek riskli yapı tespiti çalışma modeli çerçevesinde mevcut yapıların 5 yılda en az 1 kez olmak üzere periyodik olarak kontrol edilmesi gerektiğini kaydetti. Binaların statik açıdan periyodik kontrolünün yasal dayanağa bağlanması gerektiğini vurgulayan Balcı, periyodik kontrolle yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

“Kontrol, gözle muayene içerir ve yapıya ilişkin özellikler bir puanlama yöntemi ile değerlendirilir. Değerlendirmede baraj puanı altında kalan yapılar için maliklerden 6 ay içersinde Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği 2018 koşullarında veya 6306 sayılı yasa kapsamında risk tespiti yaptırılması istenir. Yapı denetimli yapılar için kontrol periyodu 10 yıla çıkarılabilir veya ilk 10 yıl muaf tutulabilir. Kontrollerde ilgili yapılarda yapısal ve izinsiz değişikliklerin olup olmadığı hususu da incelenir. İstatistiki değerlendirmeler neticesinde belli bir süre sonra alım satım ve kiralamada yapıya ilişkin periyodik kontrolünün yapılıp yapılmadığı hususu aranabilir. Periyodik kontrol masrafları yapı sahiplerince karşılanır. Periyodik kontrol yetkisi, bakanlıkça ve gerekli eğitimlere katılmış, gerekli araç-gereç ve benzeri alt yapıya sahip inşaat mühendislerine verilir.”

sam_5921.jpg

“CAN KAYIPLARI YÜZDE 70-80 ORANINDA AZALTILABİLİR”

Bu çalışma modeli sayesinde yaklaşık 10 yıl içerisinde detaylı yapı envanterinin yüzde 60-70 oranında tamamlanabileceğini açıklayan Balcı, periyodik kontrollerle ortaya çıkacak faydaları ise şöyle sıraladı:

“Ruhsatsız yapılar, ruhsatlı ancak projesine aykırı imalat içeren yapılar, imar barışından yararlanmış ancak yapı güvenliği açısından kullanıma elverişsiz yapılar bu sayede tespit edilecektir. Ayrıca olası bir depremde hasar görme riski yüksek yapılar da tespit edilebilir. Boğaziçi Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından yapılan çalışma ile olası bir depremde toptan göçmesi öngörülen yüzde 5-6 oranındaki yapı stoku da yine bu kontrollerle tespit edilebilir. Olası depremde can kayıpları yüzde 70-80 oranında azaltılabilir. Periyodik kontroller sayesinde, kullanım amacına yönelik izinsiz yapılan yapısal değişiklikler, yıllar içerisinde ortaya çıkan yapısal deformasyonlar, yapı güvenliğini olumsuz etkileyebilecek tadilatlar, uzun süreli yapı hareketleri, oturmalar ve depremler nedeniyle oluşabilecek hasarlar yapı malikleri tasarrufuna bırakılmaksızın ortaya çıkarılmış olacaktır.”

 

“GELECEĞE ENDİŞEYLE DEĞİL GÜVENLE BAKMAK İSTİYORUZ”

2011 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile yayımlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında 2012 ve 2017 yıllarında yapılması kararlaştırılan yapı envanteri tarama çalışması konusunda hiçbir şeyin yapılmadığını belirten Balcı,  “Depreme dayanıksız yapıların bu 5 yıl içerisinde tespit edilerek ya yıkılması ya da güçlendirilmesi gerekirken hiçbir uygulama İMO’nun tüm çabalarına rağmen de hayata geçirilmedi” dedi. “TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Antalya Şubesi olarak tek bir insanımızın yaşamını kaybetmemesi için her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzu belirtmek istiyoruz” diyen Balcı, “Olası büyük bir depremde sadece yapı sahipleri değil, bu yapılarda yaşayan, yaşamayan hepimiz bu enkazın altında kalırız” uyarısında bulundu. Balcı son olarak, “Toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel, mesleki gerçekliklerimiz çerçevesinde, biz inşaat mühendisleri geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyoruz” dedi. HABER: YUSUF KATRAĞ

Bu haber toplam 1624 defa okunmuştur
SPOR
Tüm Hakları Saklıdır © 1983 Antalya Son Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 242 311 76 60 0 242 311 76 61 | Faks : 0 242 311 46 64 | Haber Yazılımı: CM Bilişim